- Kategori
- Edebiyat
BAYILDIN VE GÜNDÜŞÜ GÖRDÜN!..
Hangi gündü bilmiyorum... O gün insanların çok rahat olduğunu hatırlıyorum. Gülümseyerek sokakta dolaşıyorlardı. Ne bir telaş ne de endişe vardı bedenlerinde. Hatta bir kaç tanesi durmuş, kendi halinde uyuyan bir kedinin güzelliğinden söz ediyordu.
Hava güneşli ve ılıktı. Sanki Haziran başı öğleden sonrası. Caddeleri çok iyi tanıyordum. Gelen tramvayın kokusu, bildik bir sıcaklık yayıyordu içime... Birden ayaklarımı fark ettim. Çıplaktı...Ellerim elbisemin ceplerindeki misketleri tutuyorduKarşımda belki de dakikalardır duran o çocuğun gözlerini seçtim.Yeşil, parlak, derin... Bekliyordu... Öyle, sessiz...
Elbisemin beyazlığını kirleten topraklı elleriyle ceplerimi tuttu dışardan. Hâlâ sessizdi. Misketleri istiyordu.
Ayaklarım neden çıplaktı? Herkes neden bu kadar huzurluydu? Bu çocuk kimdi? Ve neden hala, tüm bu olup biten içinde, ben bilinmez bir mutluluk taşıyordum kalbimde?
Misketleri cebimden çıkartıp, çocuğa verdim. Bana bakan gözleri daha parlak yeşildi artık. Dudağının kenarındaki gülümseme, bir Picasso tablosuydu. Sarhoş gibiydim, sendeledim, olduğum yere çöktüm. Ayaklarımı fark ettim sonra ve ayakkabılarımı, ve kadifeden pantolonumu. Hava ılık mıydı bilmiyorum.Fakat, benim dışımda herkes ve her şey hızlanmış, endişe ve telaşa bürünmüştü.
Mutluluk hissimi aradım içeride!.. Ordaydı!.. Ne olmuştu peki?
Bir An'dı.. O an ben kimdim? Neredeydim? Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, huzurun, mutluluğun ve çocukların güldüğü bir yerdeydim.
Zihnim bir cevap verdi: Bayıldın ve gündüşü gördün.
Oysa kalbim hissediyordu. Cennet tam da böyle bir yer olsa gerekti.
Ayşe Burcu Eren