- Kategori
- Deneme
Bayramlık fıkralar
Eskiden, uzun tatilli bayramlardan birinde, özel bir bankanın müdiresi olan genç ve güzel bayan İsmet Ateş adlı vatandaş, Ankara’dan İstanbul’a giden yataklı trenden, tatil için tek kişilik bir bilet almış. Büyük bir şirketin CEO’su olan genç Mehmet Barut da aynı yere yolculuk için tek kişilik bir bilet almış. Tatil zamanı tren kompartımanları da öyle sıkışıkmış ki, tren görevlileri, bu iki kişinin de ‘erkek’ olduğunu zannederek, bunları vagondaki iki kişilik aynı odaya vermişler. Önce Özel Banka Müdiresi İsmet Ateş hanım gelmiş, yataklı vagona yerleşmiş. Sonra Mehmet Barut gelip, içeri girince şaşırmış. Elbise değiştirmekte olan İsmet hanımı görünce biletine bakmış. Bir aile kompartımanına yanlışlıkla geldiğini sanıp, hemen görevliyi çağırmış, İsmet hanımın biletine bakmışlar, doğruymuş. Ne yapacaklarını görevliye sormuşlar? Görevli; “Beyefendi, hali görüyorsunuz işte, ya beraber gideceksiniz, ya da biriniz bu yolculuktan vazgeçecek” demiş. İkisi de ‘olmaz’ demişler. Görevli; “Yahu, ikiniz de medeni ve yetişkin insanlarsınız, üç beş saatlik yol zati, idare ediverin işte, benim çok işim var” deyip gitmiş. Bayan Müdire; “Benim için mahsuru yok, bizler medeni insanlarız, bileti iptal etmem de mümkün değil. Bakın, iki kişilik altlı üstlü ranza var. Ben üst ranzada yatacağım ama” demiş. CEO Mehmet de kendisi için bir mahsuru olmadığını ve saatinde İstanbul’da olması gerektiğini söylemiş. Kadın o kadar güzelmiş ki, zati Mehmet beyi sopayla kovsalar da gitmeyecekmiş… Valizini koyup, ceketini çıkarmış, çantasını karşıdaki masaya koyarken, bayanın gecelik giymeye çalıştığını görmüş, o da Mehmet beye gülümsemiş, içi gitmiş… Mehmet bey pijamalarını giyerken, üst yataktan aşağıya kadının geceliği düşmüş. Mehmet onu alıp, biraz da kızararak, bikinisiyle kalan bayana vermiş. Bayan teşekkür edip, kaza olduğunu söyleyip, kıkırdamış. CEO Mehmet’in aklına karpuz kabuğu düşmüş. Yatağa uzanırken bir hınzırlık düşünmeye başlamış. Atalarımız ne kadar haklıymış; hiç “Bülent Ateş” ile “Mehmet Barut” aynı yerde olur mu? İlk adımı atmak için; “Müdire hanım, bir çek tahsil edeceğim de, bankanız açık mı acaba?” demiş. Bayan durumu çakıp; “Hayır efendim tatildeyiz, banka kapalı, şimdi çek bozduramazsınız!” demiş. Eşeğin aklında ‘kadınbudu karpuz’ kabuğu düşmüş bir kere, durur mu? Bizimki başka bir kapı aralama bahanesi aramış… O sırada, karşıdaki aynadan, eteği sıyrılmış haldeki geceliği içinde uzanan harika bacakları görmüş. Tüyleri diken diken olmuş ve; “Müdire hanım, şu bankayı açsanız da, yüklüce bir altın hesabı açtırsam olur mu?” demiş. Mehmet’in halini aynadan izleyen bayan da kıvranmaya başlamış, ama; “Banka kapalı dedik ya, olmaz!” demiş. Bunun üzerine umudu kesen CEO Mehmet, battaniyeyi üzerine çekip, sırt üstü uzanmış ve sessizliğe bürünmüş. Yarım saat kadar sonra, bu sefer de aklına ‘alaca karpuz’ kabuğu düşmüş olan bayan sürtünmeye başlamış: Sütyenini aşağıya atmış ve CEO’ya; “Mehmet beeyyy, bankayı açtıımmm, çek tahsilâtını yapabilirsiniz artık” demiş. CEO Mehmet, kafasını ranza demirine vura vura; “Daha önce niye demediniz!? Bankaya lüzum kalmadı ki hanımefendi; siz gecikince, ben çekimi elden tahsil ettim bile!..” demiş… Günlerdir GELİ sınavlarıyla yatıp kalkmıştık, tartışmaları yazmıştık ya? Bu da böyle bir sınav fıkrası: Bir kuruma alınacak üç kişi için sınav yapılacakmış. Bir başkan ve iki üyeden oluşan sınav jürisi yerini almış, adayları beklemeye başlamışlar. Zati alınacak kişiler önceden belirlenmiş, sınavı yasal hale getirmek için bu figüranlığı yapıyorlarmış. Komisyon Başkanı; “Arkadaşlar, gelen adaylarla biraz kafa bulalım, verdikleri her cevaba, ‘bilemediniz’ diyelim, biraz eğlenelim” demiş, üyeler de kabul etmişler. İlk aday gelmiş, safça biriymiş. Komisyon Başkanı sormuş: “Herkese üç soru soruyoruz bilader, işte ilk soru: Havada uçar, dallara konar, ‘cik cik’ diye öter, nedir bu?” demiş. Aday hemen; “Kuş!..” diye bağırmış. Başkan; “İyi ama; bu kuş karga mı, leylek mi, kartal mı, serçe mi? Bilemedin ama önemli değil, daha iki sorun daha var. İkinci soru: Ocak başlarında yatar, ‘miyav miyav’ der, fare peşinde koşar, nedir bu?” der. Adam hemen “Kedi!..” diye bağırır. Başkan yine; “Yine olmadı. Kedi ama; sokak kedisi mi, Van Kedisi mi, Kül Kedisi mi, ne?” deyince adam sinirden kıpkırmızı olmuş. Başkan; “Üçüncü soruyu soruyorum: Havada uçar, çelik kanatları vardır, pilot kullanır, çok hızlı nakil aracıdır, nedir bu?” Adam hemen; “Uçaakkk!” diye bağırır. Başkan yine üzülmüş gibi yapıp; “İyi de; bu kargo uçağı mı, savaş uçağı mı, yolcu uçağı mı?” deyip, sınavı kaybettiğini ve çıkmasını söyler. Adam tam kapıdan çıkarken birden döner: “Tamam, ben bilemedim, size de bir soru sorabilir miyim?” deyince, zati eğlence arayan komisyon kabul eder. Adam sorar: “Bizi doğurur, erkekler onu pek sever; güzel, hoş ve naziktirler, nedir o?” deyince Başkan birden; “Kadıınnn!” diye bağırır. Adam; “Bilemediniz beyim! Kadın ama; bu kadın senin anan mı, avradın mı, kaynanan mı, yosman mı, kızın mı, yoksa yengen mi!? Sizi gidi başımın belâları sizi; soru öyle sorulmaz, işte böyle sorulur” deyip, hemen oradan tüyer…
Hepinize sağlıklı ve neşe içinde kutlayacağınız bir bayram dilerim… Sakin KOŞAR.