Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Ekim '14

 
Kategori
Deneme
 

Bazen sorular sorulur

Bazen sorular sorulur
 

Cümlelerin ne bir başı var ne de bir sonu… Kelimeler öylece serpilir bazen, dudaklardan dökülen tümceler aheste bir tat verir bütünlüklere. Yarım kalmışlık duygusunu alır içimizden. Yüreğimizdeki yangınlara bir dem vurur kimi zaman. Şimdi oturuyor ve düşünüyorum! Bir insanın neyi düşündüğünü düşünmesi kadar büyük yalnızlık var mıdır? Ya da asıl yalnızlık hiç düşünmemek midir? Hiçbir şeyi düşünmeden öyle alelade yaşamak mıdır? Hayat bir kurgumudur? Kurgu ise ne üzerine bir kurgudur? Şimdi şu denkleme şöyle uzakta bir bakınca, biraz düşününce, birkaç damla gözyaşı dökünce belki ve yine belki diyorum bir nebze olsun yüreğimde ki sevgiyi anlardın! Lakin tüm kelimeler isyanlarını taş duvarlara vursalar da yine de yarım kalmışlık duygusu, korku, güvensizlik, aldatılmışlık, önyargı yüreğine bir kez yerleşti mi bir daha asla bırakmaz yakanı. Sıkar ha sıkar boğazını. Ne kadar uğraşsan da kurtulamazsın onun çemberinden. Girdin bir kez çıkamazsın bir daha. İşte böyle bir şey belki de bu denklem.

Belki de bu denklemi bozmak için uzaktan bir el uzanır ellerine, titrek, ürkek! Korkar dokunmaktan, incitmemek için. Benzetir seni gelincik çiçeklerine. Onlar kadar narin onlar kadar dokunaklı görür seni. Dokunmaya kıyamaz, bakmaya doyamaz. Kokusu benliğini benliğinden alır, seni her düşündüğünde yüzünde bir gülümseme belirir, dünyada değil de sanki cennetten bir köşede hisseder kendini. Ruhu titrer, kelimeleri aşka gelir. El ele tutuşur tüm cümleleri, dans eder senin etrafında. Satırları seni konuşur, harfleri sana şiirler yazar, heceleri seni tekrarlar, dünyası sen olursun. Baktığı, gördüğü her şey seni anlatır ona. Kısacası senin tüm olumsuzluklarına rağmen, hayatının farklı bir yönde gitmesine rağmen, yolların ince bir çizgi ile ayrılmasına rağmen, halen sen der tüm düşünceleri.

Bilir misin? Bazen korkmamak gerekiyor hayattan, girdiğimiz çemberi kırmak gerek! Yarım bir zamanın beşiğinden çıkıp bizi gerçekten anlayan insanların değerlerini kavramak gerek. Hayatın kısalığından bahsederler ya aslında hayatımızı sonsuzlaştıran kişiler vardır, bizi ölümsüzleştiren! Bedenden geriye kalan tüm duygularda bizi ölümsüzleştiren kelimelere sahiptirler. Satırları seni anlatır nesilden nesile, dudaklarda sana yazılan destansı şiirleri vardır. Masalımsı hikâyeleri kulaklarda fısıldanır. Kimi zaman bir romanın yapraklarını süsler tümceleri. Hep seni anlatır, hep seni yaşar.
Şimdi vakti gelmiştir sıcak bir çayın,
Şöyle sen kokan,

Yalnızlıkla demlenmiş,

Hasret tüten,

Sıcak mı sıcak bir çay,

Bir de sigara!

Yalnızlığa denklem,

Haydi gel!

Otur şöyle de içelim çayımızdan bir yudum.

Bin yıllık özlemlerimizi,

Kelimelerimizi,

Gelincik çiçeği rengindeki,

Çay ile paylaşalım… 

 

 
Toplam blog
: 39
: 1198
Kayıt tarihi
: 02.02.07
 
 

Ankara Üniversitesi DTCF'de Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi Anabilimdalını okudum. Uzun yılla..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara