Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Bazı günler böyledir işte...

Bazı günler böyledir işte...
 

Bazı günler böyledir işte... Eğreti bir ceket gibi sarkar üzerimizden...Böyle diyor Ahmet Oktay ve ben bugün onun demek istediğini tam olarak yaşıyorum...

Böyle günlerde sabah kalkamazsın yatağından. Saat çalar kaparsın. Beş dakika daha dersin. Ama bilirsin o beş dakika uzadıkça uzayacak ve sen o beş dakikanın sonunda tüm huzursuzluğunla kalkıp gitmek zorunda olduğunu bileceksin. Sonra gözlerini ovuşturarak yatağından kalkacak perdeyi aralayacaksın. Güneş olmasını umacaksın ama seni gri bir gökyüzü karşılayacak. Ve şöyle düşüneceksin; insan havanın nasıl olduğunu önemsemediği zamanlarda mutludur belki. Sabah uyandığında perdeyi açmadan, kar yağsın, yağmur yağsın, güneş coşkuyla parlasın umursamıyorsan ve hava senin ruh halin üzerinde en ufak bir etki yaratmıyorsa herşey yolunda gidiyor demektir.

Ben bugün uyanır uyanmaz perdeyi araladım. Mavi bir gökyüzü, kıpırtısız bir hava ve yeşil gözlerini bana dikmiş siyah bir kediyle karşılaştım. Kediye el salladım ve günaydın dedim. Annem ise o günaydını üzerine alınıp cevap verdi başımı çevirdim kedi gitmişti. Perdeyi kapadım. Gün üzerimden sarkmaya başladı. "Kendine gel, kendine gel saçmalamayı kes artık güne nasıl başlarsan öyle gider." dedim kendime ama pek faydası olmadı ben de soğuk suyu defalarca yüzüme çarptım. O da kendime getirmedi. Bir bardak çaydan sonra yola koyuldum.

Dolmuşa bindim ve kendimi yabancı gibi hissettim. Gün üzerinden sarkan var mı diye baktım, yarı uykulu kalabalıkta bir işaret göremedim. Başımı sokağa çevirdim ve tabelaları okudum. İndim. Sokağın serinliği yüzüme çarptı aldırmadım.

İşime gidene kadar insanlarla selamlaşıp zoraki gülümsedik birbirimize. Ben kendime "gülümsemek zorunda mıydım?" diye sordum. Onlarda sordular mı diye merak ettim...

Gün hala üzerimden sarkıyor. Ekran karşısında öylece oturuyorum. İki seçeneğim var diyorum: ilki bu üzerimden sarkan ceketi fırlatıp atmak ikincisi üzerimde an be an ağırlaşmasına katlanarak taşımak. İlkini yapmak çok kolay değil. İkincsinin sonuçları ise tüm günü somurtarak geçirmek ve akşam olsun yorganımı başıma çekip herşeyden herkesten saklanayım fikrini her gittiğim yere götürmek...Üzerimden sarkan ceketi taşımaya devam etmek aynı zamanda o ceketin yakasında tüm baştançıkarıcılığı ile ışıldayan "kaçıp gitme" fikriyle de cebelleşmekten yorulmak demek...

Ve gün hala üzerimde sarkıyor...Saat ise 08:14...

RESİM: Jacek Yerka

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara