- Kategori
- İlişkiler
Bazıları sahte sever

Kaşlar bir ucundan öbür ucuna, sanki kalemle çizilmiş, yay gibi. Ama sahte yay.
Gözler en güzelinden renkli, ama lens.
Burun en hokkalısından, ucu havalarda, ama sahte hokka.
Dudaklar dolgun mu dolgun, ama akvaryumdaki Japon balığının dudaklarını hatırlatıyor bana.
Saçlar en havalısından sarı, ama boya.
Artık her şeyin, sebzenin, meyvenin, ama her şeyin doğalının mumla arandığı bir zamanda, kadınlardaki bu sahteliğin nedeni ne olmalı? Ve böyle sahte sevenlerin niye, neyi, nasıl sevdiklerini anlamalımı, anlamamalımı yoksa kendi hallerine mi bırakmalı. Peki onca boyanın, fondotenin, sahteliğin altında sahici bir ruh barınır mı? Bilmem, bilemem belki vardır belki yoktur ya da kiminde bulunur kiminde bulunmaz. Ama insanın içi ne ise dışına yansır diye düşünürüm ben, özü neyse sözü de o olmalı misali. İfadesi olmalı.
Kimseyi yargılamamalı tabii, ama doğal güzelliğin sahiciliği dururken, yapma bir güzellik ne derece tatmin eder, ne kadar lezzet verir, haz verir. Kaba örnekler belki ama doğal kaynak suyu varken işlenmiş su mu içersiniz ya da mis gibi kokulu domates varken saman gibi hormonlu domatesimi yer insan vs. vs..
Peki bu sahte sevenler neyi sever yoksa onlarda kendi sahteliklerini mi bu sahte güzelliklerle örtbas ederler ve öyle sahte sahte geçinip giderler. Merak ediyorum neyi severler? Bu da biraz kaba olacak belki ama ne güzel söylemiş Ömer Hayyam
“Dünya üçbeş bilgisizin elinde
Onlarca her bilgi kendilerinde
Üzülme, eşek eşeği beğenir
Hayır var sana kötü demelerinde” dizelerinde ki eşek eşeği beğenir kısmındaki gibi mi acaba??
Ben sahici kadınları, sahici adamları, sahici insanları seviyorum. Gözümün etrafındaki çizgileri, kalın mı olsa ince mi olsa karar verememiş kaşlarımı, yaz güneşinde daha da belirginleşen çillerimi seviyorum. Kimine göre çirkin belki ama onlar benim. Yapma değil bozma değil benim. Beni ben yapan izlerim, çizgilerim.