- Kategori
- Sağlıklı Yaşam
Bedenim benim efendim mi olmuş?
Sütte yağ miktarı çok yüksek oluyor, kollesterol yuvası...
Et yememekde fayda var, hele hele kırmızı et aman haa...
Peki ya tavuk? Yok yok o da olmaz. Şu kuş gribi salgınını unuttun mu? Sakın haa..
Ya meyve? Sakkoroz yuvası!! Ne de olsa o da şeker canım,
Üç beyazdan da kaçınmakta fayda var değil mi? “Un, yağ şeker mahşerin üç atlısının ta kendisi”
En iyis mi, biz sebze yiyerek beslenelim...
Yok yok, o nasıl söz öyle. Hiç olur mu? Onlar da hormonlu. Kimyasal gübre ve bir dolu tarım ilacının atıklarnı içlerine işlediği o şeylere, sebze mi denir Allaha aşkına?
Ekmek... Hiç hijyenik değil.
Ya o el değmeden hazırlananlar? Ama onlarda da kimyasal katkı maddeleri var.
Hem ya bozulmayı önleyici koruyucu maddelere ne demeli?...
En iyisi mi besin yerine geçecek şu sentetik haplardan almalı. Renkli kokulu, boyalı hem her türlü besin maddesinin dengeli biçimde, gerekli yüzdelerle ihtiva edildiği hapların saklanması da kolay değil mi? Bir kutu hap ekmek arası :)
"Ne olacak bu halimiz? "yazısı yazmak için klavyemin başına geçmiş değildim, ammavelakin böyle oldu. Vardır bir sebeplenecek diyerek aldım kabul ettim...
Hayatı kendi ellerimizle sentetikleştirip sonrasında da "nerede o eski günler biz çocukluğumuzda bahçede ağaç tepelerinde gezerdik" demenin de manası da yok hani? Gerçekden de “ başka seçeneğimiz yok” diyenlerden olmak zorunda mıyız acaba?
“Olmakta olan her neyse; onu olduğu gibi alıp kabul edip, kendimizi zorlamadan bu oluşa mümkün olduğunca uyum sağlamaya gayret ederek yaklaşmak ve bu her ne ise bunu da yaşamanın gereğine inanmak” da bir seçim değil mi sizce?
Ya gerçekten, her oluş bir bozuluşa sebebiyet verecekse ve de bu da zaten olması gerekense...
Ya dirensek de, kaçınsak da, kabul etmesek de olması gereken bizi bir yerde, zamanı geldiğinde zaten bulacaksa... Hadi dürüst olun, o güne kadar binbir türlü kuruntuyla, hijenik olmadığından yemediğiniz onca sıcak sokak simidinin kokusu burnunuzda, tadı damağınızda kalmayacak mı? O durumda böyle yaşadım da ne oldu? demez miyiz...
Yedim, olan oldu, olması gerektiği gibi diyebilmenin özgürlüğünü deneyimlemek de bir seçim değil mi?
Sağlıklı kalmak, bu hayatta bize verilen bu bedene mümkün olduğunca saygı göstererek yaşamak, bu emaneti gereğince muhafaza edebilmek gerektiğine yürekten inananlardanım. Ve buna gayret de ederim.
Ama hepsi buraya kadar...
Çünkü, bedenlerimiz bizim bu Dünya'da kullandığımız elbiseler olduğuna da inanırım. Çünkü, onlar olmaksızın Dünya denen bu gezegende varlığınızı devam ettirebilmek mümkün değil. Çünkü, sağlıklı bir beden, sağlıklı bir zihin ve sağlıklı bir ruhla tamamlanmadıkça sadece sağlıklı bir görüntüden ibaret olacaktır diye düşünürüm...
Ve bilirim ki, bedenlerimiz bizlere burada ki görevlerimizde hizmet etmek için kullandığımız araçlardan biridir.
Çünkü ben bir dolu obsesif fikirle kirlenen zihinlerimizle yediğimiz o her lokmada, vizcdan azabını da yanına promosyon olarak katanlardansak bu ruh halinin hiç bir olumlu amaca hizmet edemeyeceğini düşünenlerdenim.
Çünkü ben sorgusuz sualsiz, adeta hipnoz altındaymışcasına kendi bilinci ve tercihlerinden çok, günün popüler öğretileri ve reklamalarının tesiriyle kendimizi “sadece bedenlerimizden ibaret” sanarak yaşamaya başlamış olan büyük bir kitlenin varlığına şahit oluyorum.
O halde, burada bir şeylerin yolunda gitmemeye de başladığını görmek bu görünenle barışmak ve sorasında da, bu “Hal” ve “Oluşa” biraz sağduyu getirmek de gerektiğini düşüşüncesindeyim.
Sonuçta, “Bedenlerimiz bize değil, biz bedenimize hizmet eder hale geldiysek” dönüp bir daha zihinlerimizi kolaçan etmek, parazit yayınları fark etmek, solucan programları tespit etmek, özgür seçimlerimizle değil de manipülasyon ve reklamlarla oluşturulan öğretileri gözden geçirmek ve köklü bir bahar temizliğine gitmek vaktidir belki de...
Sevgi ve ışıkla