Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Nisan '07

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Bedenin dili hangi dil? (1)

Bedenin dili hangi dil? (1)
 

Eğitimlerde anlatırız, “karşınızdakinin duruşu şöyle bir durumda bu şekildeyse, bu anlama gelir. Yok öbür türlü falanca bir durumda şöyleyse, şu anlama gelir.” Tabii, bir çoğu çok değerli psikologlar ve davranış bilimciler tarafından gözlenmiş, tespit edilmiş ve onaylanmış tavır ve tutumlardır ki, tamamı beden dilini oluşturur.

Sizlerle paylaşmak istediğim birkaç teknik tüyo var. Hani iş hayatımızda karşılaşacağımız türlerden.

Geçen gün alışveriş için girdiğim bir giyim mağazasında genç ve cici bir bayan karşıladı beni. “İlk etapta hiç tanımadığınız bir insan hakkında rahatlıkla “cici” kelimesini kullanabilmenize sebep olan ne olabilir?” derseniz, dünyada asla parasal bir karşılığı olamayacak kadar değerli bir şey: GÜLÜMSEYİŞ. İçten bir gülümseyiş, yapmaya mecbur olduğumuz sevimsiz bir görüşme için bile en uygun zemini oluşturur. Ancak bu gülümseyişimizin zorlama olduğu hissine kapılırsa karşı taraf, emin olun bırakmak istediğimiz izlenimin tam tersi başımıza iş açacaktır. Bedenimizi uygun iletişim teknikleri ile kullanabilirsek kendimizi ifade edişimiz daha kolay olacaktır tabii ki. Bu yazımda “gülümseyiş”in iş ve özel yaşantımızı ne kadar değiştirebileceğinden bahsetmek istiyorum. Alışveriş mağazasında beni gülümseyerek karşılayan bayan görevli, benim ardımdan mağazaya giren ve bir kez yıkamaya rağmen solan t-shirtü hakkında tepkilerini dile getiren kızgın müşteriyle muhteşem bir iletişim kurdu. Kızgın bir müşteriyi gülümseyerek dinlemedi elbette. Sorunu anlamaya çalışan yüz ifadesi, yerini “ne yapabileceğimize bir bakalım” a dönüştü. Bulunduğum yerden gözlemlemeye devam ettim. Kızgın müşteri; karşısındakinin empati kurabildiğini, her satış temsilcisinin tekrarlaması muhtemel tekdüze sözcüklerden çok, tavır- tutum ve mimiklerinden anlamıştı. Çözüme odaklanmış kişinin vücut şekli, sorunun kaynağı yönündedir. (Sorunu çözmek istemeyen birey, dinlerken uzak mesafede duracak, kolları isteksizce ve bakışları diğer müşteriler üzerinde dolaşırken konuşmasını sürdürmekten çekinmeyecektir. Söylediği sözcüklere inanmadığından gayretsiz tavrı rahatça belli olduğundan, konunun akıbeti kızgın müşteri açısından pek hoş olmayacaktır.) Şu da var ki, bizim cici çalışanımız, kızgın müşterinin sorunu aktarması esnasında gülümsüyor olsaydı sizce aynı başarıyı elde edebilir miydi?

Şehrin kalabalığında yürürken omzumuza çarpan birine dönüp baktığımızda mahcup bir gülümsemeyle karşılaşınca, ister istemez bizim de yüzümüzde hoş görülü bir gülümseme belirmez mi? İlişkiler arasında net bir belirleyiştir davranış şeklimiz.

Doğru kullanıldığında kimi zaman hoşgörünün, kimi zaman olgunluk ve duruma hakimiyetin göstergesidir gülümseyiş. (tabii ki beden dilimizi iletişim anlamında doğru kullanmakla ilgili konuşuyoruz.Yoksa başka departmandan birine aşkından tutuşan birinin, O’nu gördüğü andaki gülümseyişi değil burada konumuzJ)

“Benim bedenimin dili ne diyor?” diye düşündüğünüz zamanlar oluyorsa, ofiste kendinizi gözlemlemenizi tavsiye edebilirim. Yöneticinizle yaptığınız görüşme, istemediğiniz yönde ilerliyor ve hatta uzuyorsa elinizi masaya dayadığınızı fark edebilirsiniz. Özellikle muhasebe departmanı çalışanları daha kolay gözlemleyebilir ki, pek de beklenmeyen misafirler karşısında bedenimizin takındığı tavırlarla, severek beklediğimiz kişileri karşılayış şeklimiz aynı değildir. Bu ayrımların tabii ki farkındayızdır aslında. Aslolan şu ki, beklenmeyen müşteriye de, sevilen kişi gibi davranma durumunda olan kişi, kendi davranış ve tutumlarını iyi gözlemleyerek kullanabiliyorsa bu durumu profesyonelce değerlendirerek başarıya ulaşacaktır.

Sizinle Dr. Charles Miner Cooper’ın minik bir önerisini paylaşmak istiyorum. “Kızdığınız zaman tansiyonunuz 6 derece artmakta, bu yüzden duygu ve heyecanınızı kontrol edebilmelisiniz. Bu artışın kalbiniz üzerindeki baskısını düşünsenize? Sinirlenip kızmaya başladığınızda, o problemi kafanızdan atıp gevşemeye çalışın. Böylece baskıyı azaltır, iç huzursuzluğu yok edersiniz. Kalbimiz, duygularını kontrol edebilen, neşeli ve huzurlu insanlardan hoşlanır.”

 
Toplam blog
: 19
: 1603
Kayıt tarihi
: 23.03.07
 
 

İzmir'de yaşıyorum. Lise ve üniversite eğitimimi endüstriyel elektronik alanında tamamladım. İş yaşa..