Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '09

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Bekir Coşkun Aydın Doğan'a karşı "Kibar Feyzo" taktiği uygulamış!

Bekir Coşkun Aydın Doğan'a karşı "Kibar Feyzo" taktiği uygulamış!
 

Kibar Feyzo, Kemal Sunal'ın en başarılı ve en çok sevilen filimlerinden biridir. Farklı kanallarda defalarca izleyip ezberlediğimiz halde yine de bıkmadan seyredebileceğimiz bir film...

Filmin baş kahramanı Kibar Feyzo, farkında olmadan, ağanın prestijini sarsacak eylemlerde bulunuyordu ve ağa tarafından kendisine köyden kovulma cezası veriliyordu. Şehirden öğrendikleriyle her dönüşünde, ağa için daha büyük sorunlara neden oluyordu...

Ağa, çaresiz onu köyde islah etme ve kovmama kararı almıştı. Ama Feyzo'nun her ay ödemek zorunda olduğu başlık parası senetleri vardı. Kayınbabasıyla yaptığı anlaşma gereği; borç tamamen ödenene kadar karısının mülkiyeti babasının, kullanma hakkı da Feyzo'nun üzerindeydi. Taksitler ödenmediğinde baba karısını alıp götürmekteydi...

Feyzo, mutlaka şehire gidip para kazanmak zorundadır ama ağa izin vermemektedir. Feyzo, bu defa kasıtlı olarak, ağaya karşı olmadık suçlar işler;

Ağa, arkadaşıyla tavla oynamaktadır. Ağalık simgesi fötr şapkasını yandaki sandalyeye koymuştur. Feyzo, göstere göstere gider şapkanın üzerine oturur, sonra da pestile dönen şapkayı eline alır, ağayla dalga geçer... Sonra da ona:

- Kovir misen beni? diye sorar. O da:

-Kovmirem len! Kovmirem len! der ve onu falakaya yatırttırır...

Bir başka sefer, ağa özel havuzunda yüzmekte ve keyf çatmaktadır... Feyzo karşısına geçer, şeyini çıkarır ve onu çiş yağmuruna tutar. Ağa:

-Ne yapırsen, delirdin mi sen? diye feryat eder ama nafile. Peşinden Feyzo yine sorar:

- Kovdin mi beni, kovdin mi beni? Suç çok büyüktür ama ne yazık ki cevap yine aynıdır:

- Kovmirem len! Kovmirem len! Ve yine falaka sahneleri...

Bekir Coşkun'un Hürriyet'ten ayrılma macerasına ne kadar da çok benziyor. Başlangıçta Coşkun, oda arkadaşı Çölaşan'la birlikte hareket etmektedir. Birlikte patrona bayrak açmışlardır. Nedenin, Doğan Medya'nın, hükümete karşı yürütülen Ergenekonvari devirme hareketlerini desteklememesi, demokrasiden yana tavır koyması olduğu anlaşılmaktadır. Türk basınının amiral gemisi Hürriyet'in amiral köşe yazarları olduklarından ve patronun kolay kolay kendilerini gözden çıkaramayacağından emindirler. Patronu sindirmek için ellerinden geleni yapmaktadırlar...

Nihayet bıçak kemiğe dayanır ve elebaşı durumundaki Çölaşan gözden çıkarılır ve kovulur...

Bekir Coşkun için Kibar Feyzo günleri başlamıştır. Artık bütün taktik kendini kovdurmak üzerinedir. İstifa ederse, İş Kanunu gereği birikmiş yüklü mıktardaki kidem tazminatı yanacaktır. Ayrıca Çölaşan'ın ardından onun da kovulması patronu okuyucular karşısında çok zor duruma düşürecek, patronun iktidara diz çöktüğü iddiası güçlenecektir.

Çölaşan'ın kovulması ardından Coşkun'un yazdığı yazılar çok manidardı. Kızgınlığı çok aşikardı. Kendisinin de kovulabileceğini ima ediyor, kovulmasa bile artık kalıp kalmamakta tereddüt ettiğini yazıyordu...

Adeta patrona meydan okuyor ve ne duruyorsunuz, beni de kovsanıza(!) demeye getiriyordu.

Patron açısından, Çölaşan'ın peşinden onun da kovulmasının olumsuz etkileri bilindiğinden, Coşkun'un kovulması düşünülmemektedir. Ayrıca, madem ki gitmeyi o kadar çok istiyor, "kidem tazminatını yaksın, buyursun gitsin" diye de düşünülmüş olabilir... Kaldı ki Çölaşan kovulduktan sonra yazdığı "Kovuldum Ey Halkım" adlı kitabında Aydın Doğan'ın Coşkun için "Zararsız" dediği yazılmaktadır!

Demek ki esas zararlı ve elebaşı olan Cölaşan'dır. O da kovulduğuna göre patron açısından mesele kapanmıştır.

Gelişen olaylardan, meselenin Coşkun açısından hiçbir zaman kapanmadığını anlıyoruz...

Coşkun, Kibar Feyzo taktiğine hep devam eder...

İnadına inadına Çölaşan'la "kanki"liğine ara vermez. Üstelik Çölaşan, kovulmadan önce hazırlıklarına başladığı anlaşılan ve patronu ağır ifadelerle suçlayan "Kovuldum Ey Halkım" adlı kitabını inanılmaz bir hızla piyasaya sürmüştür.

Patron, bu kitabla ilgili Çölaşan aleyhine dava açar. Çölaşan'ın davayla ilgili şahite ihtiyacı vardır ve eski oda arkadaşını yani Coşkun'u şahit olarak gösterir.

Coşkun mahkemeye gider ve patronu aleyhine şahitlik eder. Yani o da patronunu suçlar...

Bu hareketin, İş Kanunu'nda yazılan "İşverene sadakat"la bağdaşır hiç bir yanı yoktur. Maaşını patrondan alıyor, hizmeti Çölaşan'a yapıyor! Zaten Çölaşan'ın, peşinen ona güvenerek onu şahit yazması her şeyi açıklamaktadır.

Kibar Feyzo taktiği yürürlüktedir:

- Kovir misen beni?

- Kovmirem len! Kovmirem len!

Bu olay nedeniyle, normalde patronun onu kovması gerekirdi. Büyük bir ihtimalle patron onun kovdurulmak çabası içinde olduğunu anlamış olmalı...

Bu süreçte, Çölaşan döneminde olduğu gibi, hükümeti yeterince eleştirmeme argümanı geçerli değildir. Çünkü patron da açıktan Başbakan'la söz düellosuna girmiştir. Yani aşırı muhalif yazıların patronu rahatsız etmesi söz konusu bile değildir. Bilakis, belki de memnun etmektedir...

Ama Coşkun kovdurulmayı kafasına takmıştır...

Rakip bir grubun genel yayın yönetmeninin patrona karşı hasmane tutumu ve ağır eleştirel yazıları devam ederken, Coşkun onunla dirsek temasına geçer ve onunla arkadaşlığı ilerletir. Üstelik o grup iddialı yeni bir gazete çıkarmıştır...

Belli ki Coşkun, kovulduğunda gideceği yeri garantilemiştir. Coşkun, bu grupla ilişkilerini göstere göstere yapar!

Yani "Hala kovmir misiniz beni?" der gibidir...

Ama patron görmezden gelir, yutkunur ve sineye çeker. Çünkü, onun amacından emindirler.

Coşkun'la patron arasında büyük bir psikolojik savaş yaşanmaktadır. Coşkun kovdurulmaya çalışmakta, başardığı takdirde hem patronu zor durumda bırakacak hem de yüklü kidem tazminatı alacaktır. Durumun farkında olan patron ise onu istifaya zorlamaktadır...

Beklenmedik bir hadise olur ve patrona yüklü vergi cezası kesilir. Patron açısından, Bekir Coşkun gibi muhalif yazarlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Bekir Coşkun açısından ise artık patronla uğraşmak iktidarın değirmenine su taşımak anlamına gelecektir.

Coşkun, çaresiz istifa etmek zorunda kalır. Zaten rakip grupla anlaşmasını da bitirmiştir...

Her ne kadar, maddi zararlarının anlaştığı grupça karşılandığı söylense de, uzun süredir yürütülen savaşı kaybeden Coşkun olmuştur. Bakmayın, iktidarın baskısını ima ederek, "patron beni kovmaya mecbur bırakılmadan ben istifa ettim" açıklamalarına. Patron aleyhine yapabileceği ne varsa hepsini fazlasıyla yaptı. Aklınca, gelecek eleştirilere karşı kendini temize çıkarmaya çalışıyor.

Ertuğrul Özkök'ün, Coşkun fanatiklerini kırmamak için söylediği, "Bekir Coşkun'a kapımız her zaman açıktır" sözlerine de bakmayın! Bu saatten sonra Hürriyet'in kapısından içeri girecek en son kişilerden biri Çölaşan'sa diğeri de Bekir Coşkun'dur.

Kibar Feyzo kovdurulmayı başaramayınca, köylüyü de peşine takarak köyü zorla terketmeye kalkışmıştı...

Coşkun da kovdurulmayı başaramadı ve istifa etmek zorunda kaldı!

 
Toplam blog
: 337
: 4184
Kayıt tarihi
: 03.08.07
 
 

Hukukçuyum... Hukukun üstünlüğünün ve hukukçunun saygınlığının ülkemde gelişmesini ve kalıcı olma..