Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '09

 
Kategori
Mizah
 

Beklenen Mektup!

Beklenen Mektup!
 

Başlığı yazınca aklıma rahmetli Zeki Müren’in “Beklenen Şarkı” isimli eseri geldi. Ne de güzel bir şarkıdır o! İçerisinde sakladığı duygular, söylenmek istenenler, söylenemeyenler falan filan neler neler. Ancak konumuz Zeki Müren ya da müzik değil!

Ardından yine rahmetli Özay Gönlüm’ün yazdığı “Neneye Mektup” var aklımıza geliveren. Ancak; sazı, bağlamayı ve curayı birleştirerek “üçü bir arada”nın öncüsü olan ve bu alete YAREN adını vererek yöresinin türkülerini ülke çapında duyuran halk ozanımızın “Amanın yavrııım” diye başlayan mektubu da konumuz değil!

Ne emeklerle büyütülmüştür, ne emeklerle o yaşa getirilmiştir ama hiç de sakınmadan devlete teslim ediliverir o gencecik fidanlar. Asker ocağında analarını, yarlarını özlerler; bir yandan da hasretlerini işlerler yüreklerine. İşte o işlenmiş hasretlerin; işte o biriktirilmiş özlemlerin kâğıda dökülüverdiği ve bir yerlerde denetimden geçerek “görülmüştür” damgası vurulan er mektupları da değil konumuz!

Geçmişten günümüze dek yaşatılan kimi eserlerde gördüğümüz; o dönemlerin olaylarından çıkarılan derslerle ilhamlar neticesi elde edilen öngörülerin derlenip toplanarak yazıldığı eserler de mektup olarak anılır bazen. O devirden günümüze yazılmış mektuplardır ki; içlerinde bir dünya barındırabilirler. Ancak bugünkü konumuz bu tarihi mektplar da değil!

Tabi güncel bir konu olduğundan aklınıza hemencecik gelivermiştir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Deniz Baykal’a yazılan mektup var. Günlerdir yazıldıydı, yazılmadıydı; neler yazıldı, neler yazılmadıydı; uzun muydu, kısa mıydı gibisinden çeşitli sorularla gündemimizi meşgul eden mektup! Nihayet dün yazılmış ve muhatabına ulaştırılmış. Yazılmadan yaygaraları kopartan; basının diline pelesenk olan; medyanın gündemini dolduran; IMF toplantısını ve onu protesto edenleri bile gölgede bırakan; ekonomik krizi unutturan; “ne olacak acaba” soruları içerisinde “açılım” derdini bile gölgede bırakan o meşhur mektup! Açıklandığında sadece Baykal’dan görüşme randevu talebi içerdiğini anladığımız “beklenen mektup” da değil konumuz!!!

“Oldu mu şimdi? Biz Başbakan’ın mektubunu yazacağını umuyorduk” diye sükut-u hayale uğrayanlar yoktur umarım. Zira onu yazacağımı ima etmişliğim olmadı. Sadece başlık ve gündem o yöne doğru işaret ediyor olabilir. Ancak konumuz farklı bir mektup.

Beklenen mektup; hala beklenmeye devam eden mektup; daha ne kadar beklenecek bu mektup; kim kimi bu kadar bekler mektubu; “taş attın da kolun mu yoruluyor, işin ne, bekle” mektubu gibi bir çok ismini de sayabiliriz.

Vakt-i zamanında yazamadığım, ancak içimde ukde olarak hala duran bir mevzuudur bu. Hala beklemeye devam ettiğim, ancak kısa bir zaman sonra yazabileceğimi umduğum bir mektuptur kendileri. İstedim ki hazır mektup konusu popüler olmuşken; benimki de meşhur olsun. İstedim ki mektuba olan ilgi artmışken benimki de nemalansın. İstedim ki “eskiden mektuplarımız vardı, şimdi esemes yazıyoruz” diye serzenişte bulunanlar benim mektuba da bir omuz atıversin. İstedim ki bu gazla mektubumu yazıvereyim.


Hatta başladım bile…


“Sevgili sevgili… Ne zamandır sana bu mektubu yazmayı umuyordum. Elim bir türlü ermedi, şartlar olgunlaşmadı, zaman zaman nasıl başlayacağımı bilemedim, bazen de ne yazacağımı bilemedim. Ancak gel gör ki bir kısım medyanın da desteğiyle gündeme LÖK diye oturan mektup mevzuu sayesinde ben de kalemi elime alma ihtiyacı hissettim. Şimdilik yazdığım kısmını deşifre ediyorum. Herkes okuyor şu anda. Bundan sonraki kısmını yetkili kurullarıma danıştıktan sonra yayınlayacağım. En kalbi duygularım ve hürmetlerimle selamlar ‘birinci bölümün sonu’ derim…”

Murat HACIOĞLU

 
Toplam blog
: 656
: 1708
Kayıt tarihi
: 08.12.08
 
 

Allah kimisine “Yürü ya kulum” demiş. Ben onu “Yürü, yaz kulum” anladım. Yürü anca gidersin manas..