Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ağustos '13

 
Kategori
Deneme
 

Ben ''aşk'' diyorum... kimileri ''aşk'' yok diyor...

Ben ''aşk'' diyorum... kimileri ''aşk'' yok diyor...
 

Küçüçük gözbebeğimden, hayatıma girdin de kocaman kalbimin neresine sığmadın da gittin?

Kahraman Tazeoğlu'nun SÖZ adlı kitabından bir önsöz...

Kendimi gördüm bi’an yanımdan geçip gittim usulca değişmişim saç, sakal birbirine karışmış ne yalan söyleyim, yalanda olsa özlemişim kendimi bi’hayli zaman olmuş benden gideli bu kez nereye gittim bilmiyorum yine nerede seviyorum seni kim bilir...

Sonramı, bende bilmiyorum senden sonram olmadı hiç hala varmışsın gibi yaşıyorum seni, yok pahasına öyle alıştım ki yalnızlığa canımın sıkkınlığı bile sıkmıyor artık canımı iki elim yakanda ama sen yoksun içinde İstanbul gibi, iki yakasını bir araya getiremedim senin bir güne sığdırdığın ayrılığı, ben bir ömre sığdıramadım sana anlatamadıklarımla kaldım anlattıklarım, bende kaldı ben, sende kaldım sen, nerde kaldın kimbilir...

Çok şey mi istedim bir’azda olsa sevseydin, bire de razıydım azla yetinmeyi bilirdim hiç’in yetmedi geçinemedim kendimle anlayacağın bir nevi saklambaç oynuyorum nereye saklanmışsam artık ebede sensin bu oyunda, sobe de ve bir oyunda iki can’baz oynamaz biliyorum can çıkmayınca huyda çıkmaz hala ana avrat seviyorum seni...

Nereye gitsem, bende bi parça sen benimle gelmek zorunda mısın yeter aklıma geldiğin yüreğimden gitmişken üstelik ne gereği vardı ki hayatıma girdin ben sen den öncede yalnızdım zaten ne değişti başın göğe mi erdi, beni yerle bir ederken şah/mat edip bitirseydin madem, şahbaz edip bıraktın bak, yokluğuna da alıştım Allah’ın işi işte, acıyı bile güzel çektiriyor araya sen’i katarak seni özlemeyi bile özlüyorum buna da şükür...

Ben seni İzmir bildim, güzel kalasın diye hatırımda olduğun kadarıyla yetindim hep o yüzden bu eksikliğim kaş yapayım derken, aşk olmuştu ömrümü çıkarmıştın benden, önüne geçemedim harflerin acizliğiydi işte yirmi altısını reddettim, üçü yetti ben ‘aşk’ dedim, sen ‘git’...

Neyse ikimizde bildiğimiz en iyi şeyi yaptık neticede ben sev’dim, sende git’tin…

KAHRAMAN TAZEOĞLU

Ve bu şiirin ardından uzun uzun düşündüm gene...  Düşündüklerim öylece taslağa alınmadan döküldü... Öylesine yazdım düşündüklerimi bir kulağımda dinlerken... Dedim ya kelimeler öylesine döküldü... Öylesine içimden...

Halbuki biz bunu çoğu zaman derin sevdalarımızın arkasından hayıflanarak söyleriz..  Ayrılığın derin acısıyla sızlar yüreklerimiz..  Sevmenin tatlı mutluluğunu hüzünlerimiz boğar... Ne kadar kırılmadığımız dile getirsekte yüreğimizn parçalarını gün gelir nefretle toplarız..  Halbuki hüzün bile bir mutluluk gibi işleniyormuş yüreğe ayrılıkla...

Ve sonra uzun uzun düşündüm...

Seven meğerse böylesine güzel bağışlanıyormuş...

Öyle içimdesin ki ne zaman seni söküp atmaya kalksam kıyamıyorum. Biraz daha kal diyorum verdiğin acıyla...

Öyle içimdesin ki seni ne zaman kağıda dökmeye kalksam düşüncelerim dökülemiyor yazılara... İfadeler yetersiz kelimeler anlamsız kalıyor satırlarımda...

Öyle içimdesin ki öyle derinliklerimde şimdi diyorum artık çıksın su yüzüne çıkaramıyorum...

Öyle içimdesin ki öyle derinde bazen sana ulaşmaya çalışıyorum kendimce ulaşamıyorum... Kaybediyorum seni kendi derinliklerimde..

Aşk bir kumardır derler... Hani kimin kazanacağı, kimin kaybedeceği belli olmayan kuralları olan... Belki de kısa mutluluklara gebe olduğu için...

Kumar dedik ya...  Kazanmak istedikçe varlığımızı ortaya koyan, sevenlerin varlığını...  Bazen de kalp kalbe rest çekmeyi bile içeren... Aşk'ta kalbine rest çektin mi bir nevi yaşama da rest çekersin... Aşk'ta rest çekmekle başlar her şey!

Özgürlüğünü paylaşmaktır aşk, hesapsızca düşüncelerini... Düşlerini de korkusuzca...

İnişlerine çıkışlarına, gidişlerine gelişlerine katlanmaktır.

Bu gidiş ve gelişlerdeki yalnızlıklarına, uykusuzluklarına, gözyaşlarına...

Aşkın gidişiyle kendini aramaya başlarsın, yalnız yollarında, içindeki incinmişliğinle...

Acıya, anıya dair ne varsa alırsın omuzlarına, çıkarsın bilmediğin bir yola...

Gene de sabrım olursun böyle gecelerde... Gene de seni düşünürüm... Umut olursun içimde... Uzaklardan nefessiz kaldığım gecelerimde nefes bulurum.... Nefes olursun gene hayat bulduğum... KIZAMAM Kİ böylesi GİDİŞLERİNE....

Kendimce düşünüyorum... Hiç kimse, ama hiç kimse sevdama senin kadar yakışmamıştı ve sevdam hiç kimseyi yaşatmadı yüreğimde senin kadar...

Bakıyorum yazdıklarıma, öylesine dolaşıyorum kendi satırlarımda, cümlelerirmin çoğu yarım kalan sözcüklerinin kıvrımlarında...

Daldan dala atladığım karışık zamanlarımdayım...

Seninle güne başladığım zamanları düşünüyorum... Aynı heyecanla küçük bir telefonun tuşlarında saklısın... Telefon avuçlarımda, sen aklımda ve yüreğimde... Ben öyle hep bekliyorum...

Gözlerimi yeni umut ve mutluluklara açarken sıcak bir günaydınla yanımda olmanı istiyorum!

İster istemez, hakkım olmayan, belki de herkesten daha çok hakkım olan bir sahiplenme hissiyle sahipleniyorum seni...

Diyorum ya, satırlarmda bir sürü boşluk var... Sanma kurallardan... Dolacak ama dolduramıyorum... Bunu da mevsimin hüznüne vuruyorum bu akşam! Ya da genç bir ölümün ardından, ufak şeyler diye nitelendrip de üzüldüğüm şeylere...

Aslında üzülmemem gerektiğini düşünürken senle değil bu sefer, kendi düşüncelerimle iç içeyim...

Dedim ya, sabahlar karıştı yine... Onları gecelere ayıramıyorum.

Belki de bu akşam bir bulmacayım ben, çözülmeyi bekleyen... Soldan sağa, aşarıdan yukarıya belki de çapraz.

Sevgiler bitmez... Sevgilerde vazgeçişler olmaz... Sevgi, gönülde şekil değiştirmez...

Yaşandıkca yaşatılır sevilen. O, bu yüzden CAN dır....

Ama kimi zaman saklanır bu sevgiler, sevilenin gereği, sevilenin mutluluğu için.

Yazdığım bu satırların sonu gelir mi bilmiyorum?

Gelmesin de istiyorum...

Gailba bu gece biteremiyorum...  Bitmesin istiyorum...

Belki de yazmaya çalışmam uyumak istememden...

Korkarım seni kaybetme düşüncemden...

Düşüncelerimi senin o şefkatli kollarına bırakıyorum... Belki de narin, narin sallarsın diye.

Sevgimi, korkusuzca sana emanet ediyorum bu akşam... Bir bebeği emanet eder gibi!

Kaybetmeyeceğimi bilmenin verdiği bir güvenle!

Bu akşam, hep yazsam da AŞK dediğin şey, yazılarda değil, asıl YÜREKTE yaşanır...

Yazılanlar yüreğin dile gelmesidir bazen..

Gelip de dize, dize, satır, satır sızmasıdır bazen...

Ana kaynağından... Değil mi?


Kelimelerim bir yazarın edesıyla bir araya gelip toparlayamam ben...  Bazen sıraya dizerim sana düzgün ulaşsınlar beğenmemezlik etme diye... Akıntıya set vuramamam ben eğer usta bir sıvacı olsam... Yürek duvarlarımı sıvardım...

http://www.izlesene.com/video/kahraman-tazeoglu-ben-ask-dedim/6016505

 
Toplam blog
: 227
: 543
Kayıt tarihi
: 16.01.08
 
 

Fazla söyleyecek bir şey yok herkes gibiyim. Artık... Bazı acılar faydalıdır. Önce üzer, sonra he..