Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ben aşığım arkadaş

Ben aşığım arkadaş
 

İki balıkçı, avlanıyorlar işte.


Elimde alışveriş torbaları, oturduğum binanın ana kapısının önündeyim. Niyetim, elimdeki torbaları yere bırakmadan kapıyı açmak ama anahtarımı bulamıyorum. El yordamıyla ceplerimi karıştırıyorum ama yok, yok, yok!

Kim bilir nerede unuttum. O sinirle torbaları yere bırakıyorum, ceplerimi bir daha aramak için ama anahtarı fark ediyorum… Elimdeymiş! Seviniyorum tabii, kaybolan eşeği bulduğum için.

O sevinçle merdivenleri ikişer ikişer çıkıp oturduğum dairenin kapısına geliyorum. Elimdeki torbaları yere koymadan açmaya çalışıyorum ama nafile, anahtarı bir türlü deliğe uyduramıyorum. Tam bu sırada kapı açılıyor ve alt komşum Herr Kuder ile burun buruna geliyoruz. Beni manalı manalı süzerek:

“Burası benim evim tatlım, seninki bir kat yukarısı!” diyor.

Geçen sefer de dalgınlıkla onun kapısını zorlarken kapıyı aniden açmış ve ödümü kopartmıştı. Ben de saf saf, “Benim evimde işiniz ne Herr Kuder?” demiştim.

Mahcubiyetim büyük oluyor tabii. Cinsel tercihi biraz farklı olan Alman komşum anlayışlı davranıyor ve(hazır gelmişken) birer bardak şarap içmemizi teklif ediyor. İşim olduğunu söyleyerek kabul etmiyorum. Sapık bir köpeği var ve bana bayılıyor. Ne zaman Herr Kuder’i ziyaret etsem bacağıma hamle yaparak taciz ediyor beni. Üstelik o da Herr Kuder gibi kadın düşmanı.

İki salaklığı beş dakikaya sığdırmanın dayanılmaz ağırlığı ile daireme giriyorum. Sıcak bir çay iyi gelecek. Çaydanlığı doldurarak ocağa koyuyorum ve alışveriş torbalarını boşaltıyorum. Bekliyorum ki çay suyu kaynasın ama nerdeee? Kaynar mı? Kaynamaz tabii. Yanan ocakla çaydanlık ayrı yerlerde.

Geçenlerde de bazı elbiselerimi temizleyiciye vermem gerekti… Güzelce katlayarak torbaya yerleştirdim. Hazır evden çıkmışken çöp torbasını da alıp çöpe attım ve doğru temizleyiciye gittim. Beklemeye pek tahammüllü olmadığımdan “Ne zaman alabilirim?” diye sordum. Torbaya bir göz atan temizleyici “İsterseniz hemen alın, zira çok kötü kokuyor” diye yanıtladı beni. Elbise torbası çöpe, çöp torbası da temizleyiciye gitmişti nedense.

Oluyor işte bazen, insanlık hali. Bir ara “artık yaşlanıyorum galiba” diye düşünüyordum ve konuyu ablama da (Alev Meisel) açtım… Kendisi terazi burcu tabii. Denge ve ölçü insanı. Günde üç(3) tane sigara içer… Sigaranın en tatlı yerinde, yani bitmesine iki parmak kala kül tablasına bastırır. Beni de uyarır “Oğlum sigaran kül tablasında, önce onu iç de ondan sonra yenisini yak” diye. Ona kalırsa ben eskiden böyle değilmişim. İnternet, özellikle de Milliyet Blog sayesinde böyle olmuşum.

Daha dün Celal Çelik Bey’le messenger’da sohbet ediyorduk. Daha doğrusu ben öyle sanıyordum. Ben yazıp duruyorum tabii ama Celal Bey’de bir acayiplik var! Benden fırsat kalırsa “Abi ben Ali”, “Abi ben boncuk” deyip duruyor. Dalgınlık işte… Meğerse ben Ali Gülcü’yle konuşuyormuşum.

Bana kalırsa bu dalgınlık ve unutkanlıkların nedeni beynimin aşırı çalışması… Bunamayla bir alakası yok yani. Çakmağı ağzıma alıp sigarayla yakmaya çalışmam tamamen belli bir düşünceye konsantre olduğumun belirtisidir bence. Yeter ki kimse görmesin.

Ben tabii her ihtimale karşı ev doktorum Frau Dr. Otto’ya da açtım konuyu… Hani ne olur ne olmaz diye… O da beni “Artık evlenseniz iyi olur Herr Culduz “ diye yanıtladı ve yanındaki güzel asistanını da kıkır kıkır güldürdü… Her türlü rahatsızlığa karşı önerdiği yegâne reçete evlilik zaten. Altmış beş yaşına kadar evlenemediğinden evliliği ilaç gibi görüyor. Belki de haklı. Bizde de benim gibi müzmin dalgınlara ve uslanmaz unutkanlara “Âşık mısın?” diye takılırlar ya.

Mesele bundan ibaret işte.

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..