Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ben bıktım be Usta!

Son günlerde yine ülkeme ağlıyorum, yine karabulutlar dolaştı sinsice… Ülkeme ihanet edenleri düşündükçe kahroluyorum…

Geçmişe bakıyorum; nerelerde hatalar ettik de bu gün bütün bunları yaşıyoruz diye soruyorum kendi kendime…

Geleceğimizden çalanlara veryansın ediyorum, körpecik ruhların “darbe” kelimesinden bile ne kadar etkilendiklerini düşündükçe darbecilerin ihanetine karşı kinim içimde büyüdükçe büyüyor. 

Ümitsizliği aşılamaya çalışanları seyrediyorum; TV programlarında her önüne gelene atıp tutanları, hiçbir projesi olmadan ya da problemlerin çözümünü araştırmadan, sadece kendini pazarlamaya çalışanları gördükçe onlar adına üzülüyorum. Silkelenip kendimize gelmemiz için belki de bu günleri görmemiz gerekiyordu diye iç muhasebesi yapıyorum…

Müslüman ülkelere üzülüyorum, her birinin ayrı dertlerinin olduğuna şahit oluyorum. Her birimizin ayrı yönlere savrulmamıza gönlüm elvermiyor, artık beklediğimiz “bahar sabahı” gelsin, tüm dünyada barış olsun, mazlumlar korunsun diye masum masum dualar ediyorum.

Seccademin beni bu kadar özlediğine yeni şahit oluyorum; gözyaşlarım ne kadar kurumuş, akmakta bile zorlandığını yeni anlıyorum… Oysa gözyaşları insanın kalbini yumuşatır, bunu sadece teorik olarak biliyormuşum da haberim yokmuş, yeni yeni anlıyorum…

Bayrağım ile bu kadar hemhal olduğumu hiç hatırlamıyorum, demek ki oda bana küsmüşmüş, onunla barıştığıma seviniyorum. Türkü, Kürdü, Lazı, Alevisi gibi bizi ayırt etmeye çalışan nifak tohumlarına karşı beraberce “Ölürüm Türkiye’m” türküsünü söylemeyi ve beraberce yürümeyi, “Demokrasi Nöbetleri” tutarak birlik ve beraberliğimizin ne kadar önemli olduğunu tüm dünyaya ve kendimize hissettirmenin ne kadar gurur verici olduğunu düşündükçe seviniyorum, umut doluyorum…

İslamiyet’in yaşantı dini olduğunu hep savunuyoruz, ama uygulamada hep eksikliklerimizin olduğunu hatırlıyor, eksikliklerimin neler olduğu hakkında fikir jimnastiği yaparak eksiklilerimi gidermek için çabalamaya ant içiyorum…

Gıybetin; ne kadar büyük günah olduğunu biliyorum, ama yanımda gıybet edenleri neden susturmadığımı düşündükçe içim içimi yiyor, hayıflanıyorum…

Hele yanımda; başkalarına bile bile iftira atanları neden odamdan kovmadığım, aklıma geldikçe kendimi yiyip bitiriyorum…

Sabahtan akşama kadar bomboş oturup ahkâm kesenler aklıma geldikçe çıldırıyorum. Neden diyorum, onları çalıştırmak için bir şeyler yapmadım, ya da yapamadım mı acaba diye iç muhasebesi yapıyorum.

Ülkeme dil uzatanları, ekmeğini yiyip suyunu içmelerine rağmen hala “devlet böyle yapıyor, hükümet şöyle yapıyor” diye demokrasiyi hiçe sayıp, ispatsız, kayıtsız,  belgesiz konuşanları, hırsızlık ile itham edenleri,  neden dinlediğimi ve neden onlar için önlem almadığım hakkında kendimi sorguluyorum.

Ülkemde neden çok az insan, çalışıp üretirken, genelde diğer insanlar sadece konuşarak çalışanların hakkına nasılda kaygısızca tecavüz edebiliyorlar anlamaya çalışıyorum… Aslında anlamaya çalıştığım belki de neden böylelerinin daha fazla itibar gördüğü, ya da ben daha çok itibar görüyorum hislerine kapılmalarına dahi anlam veremiyorum…

Bir arkadaşımın sorusunu hiç unutamıyorum. “Neden bu kadar çok çalışıyorsun, bir nedeni var mı?” Çalışmadığım bir yerden soru sormuştu da cevaplayamamıştım, yutkundum, neden çok çalışmıştım ki acaba, bir nedeni var mı? İçimde bu soruların cevabını bulmak için de çok çalışmıştım. “Sadece ülkem için çalıştım” dedim. Zaten şu ana kadar da hiçbir insanın takdir ettiğini görmedim, demek ki bazı hizmetler takdir edilmek için yapılmıyormuş, “Allah Rızası ve Vatan Sevgisi” yetermiş onu şimdi daha iyi idrak ettim…

İnsanların vefasız olmasına, tebrik etmemelerine, takdir duygularının olmamasına zamanla alışıyorsun. Bazen içimden diyorum “Ben bıktım be Usta”. Her şeyi bırakayım, diğer insanlar gibi sadece konuşayım, yapanları eleştireyim, kendime zaman ayırayım, nasılsa değer bilinmeyecek diyorum. Ama işte yapamıyorum işte be usta… Yapamıyorum… Çünkü benim çalışma azmim, Allah rızasından, vatan sevgisinden, yetişme tarzımdan ve sorumluluk bilincimden geliyor Ustam…

www.hamditemel.com

 

 
Toplam blog
: 233
: 209
Kayıt tarihi
: 12.12.13
 
 

Prof. Dr. Hamdi Temel, 1966 yılında Sorgun'da doğdu, İlk ve orta öğretimini Sorgun'da tamamladı v..