Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ben de sosyalim!

Ben de sosyalim!
 

http://www.hafif.org/


<ı>Bu yazıyı dördüncü defa kaleme alıyorum... Ne hikmetse üç defa silindi!

Kılçık Balık Lokantasında ikinci katın balkonuna masa attırdık...

Gecenin ve yıldızların keyfini çıkartırken ufak ufak da demleniyoruz...

Deniz sakin, hafif bir meltem var...

Dava dolayısı ile gündüz yaşanan hengâme yerini huzura bırakmış...

Gündüz yaşadıklarımı düşünüyor, bir taraftan da gülümsüyorum.

***

Her sabah yaptığım gibi kahvemi aldım, sırası ile köşe yazarlarının sayfalarını ziyaret ediyorum...

Moralim düzgündü... Ta ki Ahmet Hakan’ın Hürriyet Gazetesinde anlattıklarını okuyana kadar...

Yazının son cümlesinde yıkıldım! Gözlerim karardı! Nefesimi toparlamaya çalışırken kahve klavyenin üzerine döküldü...

“Silivri'nin en sosyal adamı Ömer S. Çetin'dir... Size hiçbir karşılık gözetmeden rehberlik yapar... Sorup soruşturun, bulun Ömer'i, rahat edin...”

<ı>Çığlık attım mı atmadım mı emin değilim...

Sabahın dokuzu, genelde bu saatte uyur bu adam diye geçirdim aklımdan ama numarasını da çevirdim..

İlk çalmada açıldı telefon...(!)

Konuşmadık bir süre, karşımdaki gevrek gevrek güldü, gülmesi bitince

“ Ne oldu çocuğum yazıyı mı okudun?”

Sesim kısık ve isteksiz çıktı...

“ Evet!”

“ Bu sabah arayan otuz beşinci kişisin.”

<ı>Havalara bak!

“ Sen misin ağabeyciğim Silivri’nin en sosyal adamı? Bize bir faydan dokunmuyor? Rehberlikmiş, bedavaymış, dünyanın rakısını, balığını ısmarladım sana be... Tüh yazıklar olsun”

***

Bu işleri bilirim biraz, kesin geceden Ahmet Hakan, Ömer Efendiyi aradı, “yarın ki yazımı mutlaka oku seni yazdım” dedi.

Bizimkinin gözüne uyku girmedi, sabah ezanıyla beraber kalktı, cebindeki paranın hepsiyle gitti Hürriyet Gazetesi aldı, konu komşuya dağıttı... Gitti Şuayip’in çay bahçesine söyledi çayını, telledi sigarasını benim gibi kınalı kuzular arasın da melesin diye beklemeye başladı...

Arayan otuz beşinci kişiymişim! Peh!

Çetele de tutmuş!

Bu adam Milliyet Gazetesi’nin üçüncü sayfasına çıktığı zaman da hasetlenmiştim ama bu kadar değil!

<ı>Benzer duyguları Fenerbahçe’den altı gol yediğimizde de hissetmiştim

Rıdvan Raufat’a da okuttum yazıyı.

Son cümleden sonra dağıldı adam, gözlerinin feri söndü, yaşama sevincini kaybetti…

“ Demek Silivri’nin en sosyal adamı Ömer S. Çetin’miş! Ahmet Hakan beni tanımıyor tabi.”

“ Ben yemek bile yedim ama benden de bahis etmemiş!”

“ Evden çıkmıyorsun oğlum sen.”

“ Balığa gidiyorum ya ağabey!”

“ Balığa gidince sosyal mi oluyorsun?”

“ Olmuyor muyum?”

***

Rıdvan ağabey de aradı Ömer’i…

Konuşmanın sonunda “saat üçte CNN’i açın” demiş…

Açtık, ekranda Başbakan var Diyarbakır’da konuşuyor…

On dakika geçti, on beş dakika geçti, yarım saat oldu…

Sonunda dayanamadım Ömer ağabeye bir daha telefon ettim… Telefonu kapalı, telesekretere günün anlam ve önemini belirten bir mesaj bıraktım.

Tam kalkıp dışarıya çıkıyordum ki, eli yüzü düzgün bir kızcağız gözüktü ekranda.

“ Şimdi yanımızda Silivri gündemini yakından takip eden, Yedi Tepe Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ömer Sabahattin Çetin var…”

Şener Şen filmlerindeki gibi bastım çığlığı bu kez!

“ Allaaahhh”

Hiç güzel konuşamadı! Kem küm!

Yok, davayı takip eden basın mensuplarından erkek olanlar tarlalara işiyormuş da kadınlar tutuyormuş…

Beni çıkartacaklardı ki âlem konuşma görsün!

Kısmet işte!

***

Dalmışım, garson üçüncü kadehi doldurup “buz ister misiniz” diye sorduğunda kendime geldim…

Tam keşke burada fasılda olsaydı diye aklımdan geçirirken…

Kısa boylu, bıyıklı, esmer kavruk bir adam girdi içeri!

Kim?

Mustafa Keser!

İçeriden balkona bir masa da o çıkarttı, geldi yanımıza oturdu.

<ı>Keşke aklımdan başka bir şey geçirseydim.

O sırada mesajı yeni dinleyen günün kahramanı Silivri’nin en sosyal adamı aradı…

“ Nazara geldik oğlum kaza yaptım!”

“ Geçmiş olsun ama ne kem baktım ne de nazar yaptım… Benimle alakası yok!”

İlk dubleden sonra Mustafa ağabey hafiften başladı şarkı söylemeye

“ Gurbette sevgilim aklıma düştün… Nazende sevgilim yâdıma düştün”

Keyiflendik tabii…

İleride film çekersem, hadi çekemedim senaryo yazarsam mutlaka böyle bir sahne olur…

O sırada Rıdvan ağabey geldi…

Süslenmiş, güzelleşmiş…

Tam yanımıza oturacakken Mustafa Keser’i gördü…

“ Aaaa Erdal Keser’de buradaymış!”

Biz durumu kurtarmak için lafa girdik hemen…

“ Mustafa Keser ağabey!”

“ Erdal Keser kimdi o zaman?”

“ Eski topçu o eski topçu”

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..