Ben doldurur, ben içerim

Yorgunum be!

Göl çarptı beni; yamuldum kaldım.

Uyumuşum.. Gecenin bir yarısı uyandım.

Dolapta bira rezervim sağlam.. Yarında Pazar..

Oturmam mı ben, gün ışıyana kadar.

Efkâr yaptım kendi kendime, sebebi yok. Öyle.

Boş bira şişelerini bakkala vermiyorum, depozito kesiyorlar ya, poşete koyup çöp tenekesinin yanına koyuyorum. Sabah yedi gibi bir adam geliyor. Sağına soluna bakıyor önce, ardındandın çaktırmadan alıyor şişe dolu poşeti. Doğru bakkala. Şişeleri veriyor ekmek alıyor!

Adama faydam dokunsun diye çok bira içiyorum ama anlayan kim!

Havalar ısındı ya biraz, öğleden sonra balığa gittim göle…

Kalabalık be!

Sote bir yer buldum oturdum.

Sevindirici bir haber vereyim. Susuzluk olmaz bu sene..Gölün sularını şimdiye dek bu kadar yükselmiş, insanları da bu kadar alçalmış görmedim!

Sebep sormayın, sebebi çok şekerim.

Balıkların yumurtlama dönemi, havyarlı hepsi.

Ben de yakalıyorum ama yeminle yakaladığımı tekrar göle atıyorum.

Amacım balıkları eğitmek.

Göle atmadan önce konuşuyorum balıkla “ Bak arkadaş, atlama öyle her şeye, yarın öbür gün çoluğun çocuğun olacak ”… Cinsi sazan olunca balık ne yapsın? Kaderi bu! Hamurunda var! Ben ne dersem diyeyim atlayacak.

Dört tane balığı yakalayıp tembihledim bugün.

Anlar gibi ağızlarını açıp kapattılar ama ….. Bilmem!

Sahi; pilli radyomu da sokmuştum montun cebime, cep telefonları her yerde çekiyor da radyolar tırt!

Bir söğüt ağacının uzanabileceğim en yüksek yerine astım radyoyu. Bir taraftan da düşer diye korkuyorum. Dünyanın parası!

Müzeyyenin sesi rüzgâra karıştı “ Ben doldurur, ben içerim, günah benim kime ne? ”

Kadın Okyanus be!

Söğüt dallarından düdük yapardık çocukken.

Bu gün denedim… Beceremedim.

Kendim düdük olmuşum.

http://www.youtube.com/watch?v=mHp0Gmik1X0