- Kategori
- Psikoloji
Ben kimim neredeyim, zaman hangi zaman..

Ben kimin neredeyim, zaman hangi zaman ..
Çoğumuz zaman zaman bu soruları kendimize sorarız. Ya da sormak için hazırlanmış bir zeminimiz vardır.
Giden birinin arkasından bakıp kal diyememek,
başladığımız işi bitiremeden öteki işe geçmek ,
duygularımızın esiri olup mantığımıza aldırmamak,
yalnız kalmayı tercih edip, kalabalıktan uzaklaşmak..
Duygularımıza virgül koyma zamanı geldiğinde de bu soru işaretleri takılır çoğu zaman beynimize. Neredeyim ben ..kimim, zaman hangi zaman ..Bir kaçışmıdır acaba ..
Yaptıklarımın baş rol oyuncusu benmiyim ? Bunları ben mi yaptım. Yaparken sonucunu görebilseydim yine yaparmıydım, deneme yanılma metodumuydu yoksa ?
Gidilen yoldan geri dönmek zor gelir yine çoğu zaman .
O yol gidilmiştir artık. Dönüşünde aynı yol'dan geçmek zorunda kalacağını bilmektir belki de bizi bu kararsızlığa iten.
En zor olanı da doğru bildiklerimizi yapmaya çabalarken yanlışlıklara sapıvermek ..Yanlış olduğunu bile bile inatla aynı yolda devam etmek ..İnsan doğasında mı vardır bu acaba ?
Başarısız olduğumuz her hangi bir olguda, sığındığımız düşünce ; böyle olacağını nereden bilebilirdim ki..Oysa mutlaka bir işaret almışızdır olumsuzluğuyla ilgili. İkili ilişkide, iş yaşantımızda vs. Ama görmezlikten geliriz genellikle.
Bilinçaltımızda yatan o işin doğru sonuçlanmayacağıdır. Ama bunu kabullenmek istemeyiz ve devam ederiz . Bu da savunma mekanizmamızdır belki de.
Bizim bildiğimiz bir eksiğimizi karşımızdaki söylediğin de korkunç bir canavarla karşı karşıya kalmış gibi davranırız.
Onu yok etmek için elimizden geleni yaparız. Cümleler kurarız anlamlı yada anlamsız. Yeter ki bu konu kapansın açılmasın. Eleştiriye karşılık eleştiri ile karşılık vermek doğamızda vardır..
Sen de aslında şöylesin gibilerinden .Örneğin herhangi bir tartışma anın da hep geriye dönüktür savunma silahlarımız. Sen böyle yapmıştın, onu demiştin. Ben böyle davranmıştım gibi. Hiç bir zaman tartışmanın çıktığı konu olamaz gündemimiz. Erteleme mi yapmak isteriz acaba ?
Zaman geçtiğinde o an ' ki yanlışımızı anladığımızda bile yine de buluruz bir çıkar yol . Ama " o an öyle yapmam gereken bir dönemmiş " diyemeyiz nedense." O an benim için doğru olan o idi " diyebilsek keşke..
Yaşadığımızı algılamak değil de algıladığımızı yaşayabilmektir aslolan çoğu zaman bilinçaltımızda yatan.
Ama bunu başaramayız genellikle. Hep bir engel, tabu çıkar karşımıza bizi zorlayan. Aşamadıkça da kendimizi suçlu, güven duygusu olmayan bir birey olarak görmeye başlarız.
" Düzene ayak uydurmam ben " diyerek düzenin tam ortasında buluruz kendimizi. Eleştirdiklerimiz gibi davranmaya başlarız bir zaman sonra. İdeallerimizi bir yana atmak zorunda bırakılırız.
Kendimizle iç hesaplaşmalara girdiğimizde de soru yağmuruna tutarız kendimizi. Haklı hep biz çıkarız sonuçta. Tek haklı . Karşı taraftadır suç, yanlışlık.
Tıpkı" seni seviyorum " derken cimri davrandığımız, " nefretimizi " tüm bonkörlüğümüzle sunduğumuz gibi.
Bencil bir kişiliğe sahip olmadığımızı savunuruz her zaman. Ama hep bencildir düşüncelerimiz.. Tıpkı ölen bir sevdiğimizin arkasından " ben şimdi sensiz ne yaparım " sorusunu sorduğumuzda olduğu gibi.
Ya da başarısızlığa uğramış birisine akıl verirken " ben olsaydım öyle yapmazdım " deriz en bilgiç halimizle. " En doğru ben " kimliğini kabullenmişizdir farkında olmadan .
Oysa , bir ayna tutabilsek kendimize. Benim düşündüklerim, doğrularım, yanlışlarım, gittiğim çıkmaz yollar, doğru yollar vs. gibi tıpkı karşımdaki insanın da yaşadıkları diyebilsek ..O da bu us'a sahip. O da benim gibi hata yapabilme şansına sahip diyebilsek.
Kendimizi yenilemeli gençleştirmeliyiz ki önce, diğer insanları da görmeye başlayabilelim.
" hayır " demeyi öğrenmek, " evet " derken düşünmek.
Zamanı ve sözleri geri almanın imkanı olmadığını bilebilmek..