Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '11

 
Kategori
Öykü
 

Ben Sana Sorarım 11.Bölüm

Ben Sana Sorarım 11.Bölüm
 

"RESİM:ALINTI""Seviyorum. Anlıyor musun çok seviyorum."


KOZAN MALİKHANESİ 

C: Buyurun. 

S: Behiye Hanım buyurun. 

B: Nasılsınız efendim? 

Selim bıraksalar hemen kaçacakmış gibi ilişti koltuğun ucuna. 

Ö: Nasılsın Cemal? 

C: İyi… İyi… 

Cemal’in gözleri Selim’e takıldı. 

“Ah Esma ah. Ne buldun be kızım şu meymenetsiz adamda. Açlık grevleri. Kara sevda.”diye düşündü Cemal. 

Selim üzerine çevrilmiş bakışlardan rahatsız oldu. Cemal’in kendisinden hoşlanmadığını hissetmişti. 

“Ne işim var benim burada? Kalbim başka bir kadın için atarken… Ama nişanlı O. Ya o öpücük? O yalan mıydı? Yoksa hafızam bana oyun oynuyor da farklı anlamlar mı yüklüyorum.” diye dalmıştı uzaklara. 

Esma elindeki gümüş gondolu uzattı. 

E: Çikolata almaz mısınız Selim Bey? Ağzımız tatlansın. 

Selim başını kaldırdı. Esma gülümsedi. Öne çıkık dişleri göründü. 

S: Yoo… Dokunuyor bana çikolata. 

“Ağzımız tatlansınmış. Sen on kilo balla yenmezsin be.” diye mırıldandı Selim. 

E: Bir şey mi söylediniz? 

S: Yoo. 

E:Kahvelerinizi nasıl alırsınız? 

Ö: Sade olsun kızım. 

Esma başıyla olur anlamında işaret etti. 

E: Ya siz Selim Bey? 

S: Kahve. Dokunuyor bana. 

E:Usuldendir ama… 

“Çattık. Ne işim var burada benim? Meleğimin yanında olsaydım şimdi.” diye düşünür Selim. Alay edercesine konuşur sonra. 

S: Peki. Senin o güzel hatırın için içeyim. Orta şekerli olsun. 

Esma kahveler ile geri döndü. Ömer’e ve Behiye’ye ikram ettikten sonra Selim’e yöneldi. Selim fincanı almak üzere uzanmıştı ki… Esma fincanı deviriverdi Selim’in üzerine. Selim can havli ile fırladı ayağa. Kahvenin sıcaklığı ayağını fena yakmıştı. Esma bir peçete ile silmeye çalıştı genç adamın pantolonunu. 

Selim hırsından dişlerini öyle sıkıyordu ki… Sanki ağzı gevşediğinde dişleri ağzına dökülecek sözcükler ağzından değil de dişlerinin arasından çıkar gibiydi. 

Usulca iteledi Esma’nın elini. 

S: Zahmet etmeyin siz. 

E:Ama benim görevim size hizmet etmek. Evlenmeyecek miyiz biz? 

“Evlenmez olaydık. Beni hiç görmemiş olaydın” diye mırıldandı Selim. 

S: Biz müsaade isteyelim anne. Baba. 

Odaya çıkan Esma gülmekten ölüyordu. 

Ç: Hadi anlatsana Esma neler oldu? 

Esma gülmekten konuşamıyordu. 

B:Anlat birlikte gülelim.. 

S: İnanamıyorum size ya. Ben o kızla nasıl evlenirim. Saçları karmakarışık. Görücü geliyor değil mi insan saçını yaptırır bari. Kimse söylemiyor mu kıza… Gözlerde dürbün gibi gözlükler… Ya o dişleri… Sırıtmıyor mu bir de otuz ikisi birden görünüyor öyle. Üstüne üslük sakarda. Kahveyi üzerime nasıl döktü. Ah sen anne. Bir takım elbise giydirdin bana. Gençliğime yazık ya. Ben nasıl evlenirim o acuzeyle. 

Ö: Unuttuğun bir şey var Selim. Biz kız almıyoruz.ARC yi ayakta tutmaya çalışıyoruz. Bu evlilik olacak. Son sözüm bu Selim. 

S:Arabayı durdur Erhan. 

E:Ömer Bey. 

Ö:Durdur Erhan. 

Selim arabadan indi kapıyı hızla çarparak. 

…………………….. 

E: Kahveyi üzerine döktüğümde görecektiniz öfkeden büyüyen gözlerini. 

Ç: Oh olmuş ona. 

E: Kendimi anlatmaktan soramadım. Binnur nasıl gitti Demir ile? 

B: Muhteşemdi. Bizim işimiz tamam. 

Ç: Ne yani bir günde mi? 

B: Hayat kısa. Beklemenin ne anlamı var. 

Ç: Haklısın be Binnur. Yaşım geçiyor ama daha elime erkek eli değmedi bugüne kadar. Aşkı kitaplarda , filmlerden. 

E:Yapma ama Çiçek. Sen çok güzelsin. 

Ç: Güzel değilim biliyorum. Sizin gibi peşimden erkekler koşmuyor. Bir kız kurusu olarak ölüp gideceğim. 

B: Kalbin o kadar güzel ki… 

E: Elbet seni de görecek biri. 

……………………. 

ZEKERİYA’NIN EVİ: 

Çalan kapıyı açtı Zekeriya. 

Z: Selim... 

Selim ayakta zor duruyordu neredeyse. 

Z: Bu ne hal üstat. 

Zekeriya’nın yardımı ile içeriye girdi Selim. Kanepeye oturdu. 

Z: Bu kadar içecek ne vardı üstat... Dur sana bir kahve yapayım. 

………………. 

Z: İç bakalım. 

S: Seviyorum. Anlıyor musun çok seviyorum. 

Z: Seni ilk defa böyle görüyorum üstat. 

S: Ama beni o acuze ile evlendiriyorlar. 

Z: Bak üstat. Sen çocuk değilsin ki… Evlenmem de olsun bitsin. 

S: Nereye gittik biliyor musun bu akşam. Kız istemeye. Hem de ne kız. 

Selim ağlamaya başladı. 

S: Çok kötüyüm üstat. 

Z: Ya git söyle. Prenses Melek miydi. Geç karşısına seviyorum de. Evlenelim de. 

S: Ah… Ah… Melek... Uçtu. Gitti. 

Z: Çok sarhoşsun sen Selim. 

S: Değilim. Sarhoş olsam hatırlamazdım ama hiç aklımdan çıkmıyor. Melek... Onun nişanlısı varmış. 

Z: İşte bu kötü. 

S: Ben içmeyeyim de kim içsin. 

Z: Ben içerim senin yerine be dostum. Zekeriya elindeki kadehi dikti kafasına. 

S: Sen niye içiyorsun? Sen de mi aşıksın? 

Z: Dostluk adına… Kendimi senin için feda ediyorum. 

S: Dostum benim. Öpücem. Valla öpücem. 

Z: Tamam yeter bu kadar öpülmek. Hadi yat biraz dinlen. Sabah ola hayrola. 

S:Uykum yok benim. Gözlerimi kapayınca gözlerimin önünde sırıtan dişler… Gel öpücem… 

………………………… 

KOZAN MALİKHANESİ 

B: Evet… Şimdi plana devam. 

E:Dayım nerede? 

A: Geldim beyaz kelebeğim geldim. 

E: Çok yakışıklısın dayıcığım. 

A: Sen de prensesler gibi. 

Esma gülümsedi. 

B: Hazırsanız ben Demir’i arayayım. 

………….. 

D: Binnur… 

B: Nasılsın Demir? 

D: İyiyim. Ararım dediğinde bu kadar çabuk arayacağını düşünmemiştim doğrusu. 

B: Şaşırtmayı severim. Ne dersin şöyle dans edeceğimiz bir yerlere gitsek mi? 

D: Olur. Ben alırım seni. Kaçta geleyim? 

B: Sekiz gibi… 

D:Orada olacağım. 

…………………… 

B: Bu iş tamam. Hadi Çırağan’a gidelim. Yolda anlatırım ne yapacağınızı. 

 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..