- Kategori
- Aile
Ben sevdiklerime zaman ayırdım annem

Ben Sevdiklerime Zaman Ayırdım Annem
Ben akşamüstlerini çok severim.
Güneşin batmaya hazırlanırken ufukların sararması anılarımı canlandırır hep.
Ben uzun kış gecelerini de çok severim eğer dostlarım varsa yanımda ve uyumayıp sabaha kadar konuşabiliyorsak.
O sımsıcak sohbetin kucağında birde siyah beyaz fotoğraflarımız serilmişse masanın üstüne, kim tutar ki bizi…
Çocukluk günlerimi anımsayınca diyorum ki arkadaşlarıma, çok sevdiğiniz misafirleriniz geldiğinde evinize sabahlara kadar uyumadan konuşun. Fotoğraf çekin, hatıra yazıları yazın ve saklayın. Yıllar sonra hatırlayacağınız bir geceniz olsun. Geride kalan yüzlerce geceyi uyuyarak geçirdiğiniz zaten.
“Doğru” diyorlar.
Ama bunun doğruluğunu şimdi değil yıllar sonra anlayacaklar, biliyorum.
Biz bir araya geldiğimizde uyumazdık çocukken.
Sen bize süt kaynatırdın annem gece yarılarında.
Babamın aybaşlarında kasabadan getirdiği ekmeği sabah kahvaltıda yerdik, üstüne yağ sürerdik. O ekmeğin tadı hala damağımda anne.
Şimdi o günleri ne çok özledim bir bilsen. Ne çok özledim.
Bir bilsen eskileri anımsadığımda içim nasıl yanıyor annem. Nasıl içim kaynıyor bir bilsen.
Hep eski günlerimizi anımsıyorum ne zaman bahçe içinde yemek yiyen kalabalık bir aile görsem.
Rahmetli babam hep şöyle derdi bize; “Güzel şeyleri hep örnek almalısınız ve mutlaka kendinizden vereceğiniz bir şeyler olmalı insanlara. Hiç bir karşılık beklemeden... Bu kimi zaman bir gülümseme olsa bile. Ve geçmişe baktığınızda iyi ki yaptım dedikleriniz hep fazla olmalı.”
Benim güzel şeylerim oldu hayatımda çok şükür.
Genç bir delikanlı olduğumda ise annemde şöyle demişti bir gün bana; “Arkadaşlarını hep çok sevmelisin oğlum. Sadece sevgilini değil, sadece hoşlandığın kızı değil, tüm sevdiklerin için zaman ayırmalısın. İnsan yalnızken hiç bir şey veremez. Ancak kendi kendini bitirirsin. Ve ne kadar çok seversen o kadar çoğalırsın.”
Ben sevdiklerime zaman ayırdım annem.
Gönlünü hoş tut ne olur, hiç kandırmadım kızları, hiç aldatmadım sevdiklerimi, hiç yalan söylemedim öyle dişe değen. Hiç satmadım kendimi, öyle ucuz olmadım, bildiğimden ölsem de şaşmadım. Yükseklerde hiç gözüm olmadı benim. Sevdiğimle birlikte olunca bir simit, bir bardak çay en mutlu anlarım oldu. Yanımdaki varlığı yetiyordu. Ve bütün öksüz yanlarımı o mutlu anlarımda sarıyordum.
Ben insanları seviyorum anne. Benim de bir çok sevdiğim oldu. Kendim gibi bildiğim, adını hep aklımda yaşattığım, her şeyimsin diyebildiğim, hayatımı onunla güzelleştirebildiğim sevgilim oldu annem.
Kimi akşamlar dışarıda buluşurduk. O gecelerde gördüm sevgilimin ağladığını, o gecelerde gördüm gözlerinin ardındaki o hüzün karışımı dünyasını. En çok gözyaşında bağlandım ona.
Beni hüzünler, beni ayrılıklar çok yaraladı annem.
Sen hep birini çok sevmelisin derdin, öyle bir dost bulmalısın en acılı anında tüm sıkıntını anlatabilmelisin ben yoksam yanında o olmalı.
Benim böyle birkaç dostum oldu annem.
Benim böyle bir dostum hala var.
Kitaplarımda ismi geçen tatlı kız mesela.
Hatta beni doğurduğun için sana teşekkür etmek isteyen sevdiklerim oldu.
Benimle tüm sırlarını paylaşabilen, her şeyini anlatabilen yakın arkadaşlarım oldu.
Ama her şeyin bir sonu varmış annem.
Bir masal gibi anlatılan “bu da geçer” gibi. Bir çok dostluklar bitti zamanla annem.
Yine beni en çok sevdiklerim üzdü.
Çok sevdiğim, her şeyim dediğim, canım kadar sevdiğim, içimde bu güne kadar ilk defa bu kadar büyüttüğüm insanda üzdü annem.
Beni aldattığını ve hatanın bende olduğunu yüzüme haykırdı
biliyor musun bir akşam üstü? Sen böyle bir parçalanmayı bilir misin annem?
Yürek nasıl hançerlenir bilir misin?
Bilemedim, neyin nasıl olduğunu anne.
Belki de haklıydı. Belki ben ona eksik geldim, değil mi?
Belki de ne kadar çok sevdiğimi anlatamadım. Az geldi bütün yazdıklarım.
İçimde büyüttüğüm kocaman bir sevdam vardı, parçalandım, acı çektim, çok ağladım annem. Gece uykularım bölündü, yazdığım öykülere ateş düştü annem. Kalkıp gidemedim masasından bir kalem çizip geçmişe. Günlerce kendimle savaştım, unutmayı istedim, boş ver dedim ama yapamadım annem. Ne kadar kaçtıysam ona koştum, ne kadar unutmak istesem o kadar derinden bağlandım, her gördüğümde tekrar aşık oldum. Ben onsuz yapamaz oldum. En yoğun anlarımda dahi hep aklımdaydı. Aradığımda çoğu zaman bulamadım evinde, beni bırakıp arkadaşlarıyla dışarıda kahve içmelerinde olduğunu söylediler ama yine de içimdeki sevgiyi tamir ettim, bütün soru işaretlerimi attım. Şimdi onunla birlikte geçireceğim anların hayali var aklımda. Bilmiyorum, ne kadar çok sevsem de ondan bir şey istemek hakkım mı annem? Yoksa bencil mi davranıyorum, kötü mü oluyorum, en iyisi sözünü etmeden zaman içinde unutturmak mı annem? Bilmezsin, bak itiraf edeyim ben onun yüzünü görmeden saçlarıyla sevmiştim annem, ilginç değil mi? Bilirsin beni, sevdim mi delicesine severim ben. Sevdim mi derinden bağlanırım ve asla ihanet etmem. Bunu da öyle sevdim annem.
Ben bilirdim ki eve ne zaman başka bir kızla gelsem üzülür, hemen beni diğer odaya çeker neden diğerini de getirmediğimi sorardın. Hatırlıyor musun annem?
Sen sevdaların aldatılmasına hayatın gibi karşıydın.
Ne kadar ince düşünen bir yapın vardı.
İnce bir ruhun vardı içinde.
Mutlu ve saygın bir ailede yaşamak ne kadar doyumsuzdu, bundan daha güzel başka ne olabilirdi ki?
Bence hiçbir şey…
Asıl zenginliğimiz geçmişimizde saklıydı hep, kim demiş geçmiş mazi, at gitsin çöpe diye?
Ben hiç şeyimi atamadım anne. İçim öyle dolu ki.
Hep içimde taşıdım okul dönüşlerimin tatlı buluşmalarını ve ayrılıkların hüznünü.
Ne garip değil mi annem, hem döndüğümde ağlardık hem de ayrılırken…
Ama gözyaşımızın birisi ılık birisi soğuk olmalıydı.
Bu gün yaşadıklarımızın hepsi geçmişin üstüne kurulu değil mi?
Hiçbir şeyi bir gecede başlatıp bir gecede bitirecek kadar güçlü değiliz hiç birimiz.
Güzel anılar bırakmak ise yapmaya çalıştığımız en önemli şey olmalı bence.
Şimdi yeni yeni dostlarım oluyor anne.
Bir görsen bana gelen mektupları ne çok sevinirdin.
Ya babamda görseydi kitaplarımı.
Dostlarımı tanıyabilseydiniz annem.
Sen bize ellerinle yemekler yapsaydın, tatlılar yapsaydın.
Ama olmadı işte, olmadı hep yarım kaldı bir şeyler.
Hayat ise hep aynı devam ediyor, biraz hüzün, biraz keder, biraz tebessüm.
O sevdiğim kızı mı sordun anne, bilmiyorum şimdi nerede. Uzun yolculuklara çıkacak hayallerimiz var, bu günlerde pek aramaz oldu, belki de tek kişilik bilet alıp gitti bu kentten bilmiyorum. Burada olsa arardı değil mi annem? Ama gitmez, biliyorum beni bırakıp gitmez. Gitse de söyler bunu, yarı yolda ekmez beni, inanıyorum ona.
Ben inanmasam yaşayamam, güvenim sonsuz ona.
Dün mektup yazmış bana biliyor musun anne; “….seni o kadar çok seviyorum ki, bunu sana gösteremediğim, anlatamadığımın hüznünü yaşıyorum ama bilmeni isterim ki yaşamımda kıymet verdiğim tek sevgilim, tek dostum, tek aşkımsın. Az kaldı bebeğim çok az kaldı lütfen kıyma, bırakma beni.”, diyor.
Şu tatlı sözlere bakar mısın anne?
Ben onunla huzuru arıyorum anne. Belki de bilmeden, farkına dahi varmadan bir dünyadan çıkıp bir başka dünyanın içine giriyorum ve bu girdiğim dünya hep özlemini çektiğim hayalimdeki yaşantı. Onunla birlikteyken hep onun yüzüne bakıyorum. O tatlı gülümseyişini içime yerleştirip yalnız kaldığımda hayalini anımsayabileyim diye. Çünkü biliyorum ki, o anın görüntüsünü bir daha bulamam. Çünkü onunla ne zaman buluşsam her buluşmamızda ayrı bir dünya yakalıyoruz. Bu temiz bir aşk anne. Yatakta aradığımız bir şey yok, inan bana. Bu bir insanın iç dünyasına sahip olabilmek gibi bir şey. Bir şeyleri ararken, bir şeylerden kaçmak gibi…
Tam bilemediğim bir başka duygu.
Zaten sahip olduğumuz yüreğimizden başka neyimiz var ki annem?
İnsan neye sahip olabilir yüreğinden başka?
Bir insanın verdiğini başka ne verebilir ki?
Eğer gece yarılarında beni arıyorsa, ben arıyorsam hiç çekinmeden bundan daha güzeli olabilir mi?
Başka neye güvenebilir ki insan?
Ondan vazgeçmem mümkün değil annem.
Hep onunla birlikte olmak istiyorum.
Hep onun ellerinden tutmak, uzun tırnaklarını avuç içlerimde hissetmek istiyorum.
Onunla geçirdiğim kısa anlar dahi beni öylesine farklı bir dünyanın içine sokuyor, bambaşka birisi yapıyor. Onun gözlerindeki o tatlı pırıltı hiç durmadan bana yeni bir tat veriyor, sevgi veriyor. Onun varlığı bile bana çok şey kazandırıyor. Her buluştuğumuzda sanki yıllardır görüşmemişiz gibi bir heyecan duyuyorum içimde. O varken yüreğimdeki sevgi bölünmüyor hiç. Başka bir sevda, başka bir aşk istemiyorum. Oysa bilirsin beni, sevdalara doymayan ve bir türlü aşka kanmayan bir yürek taşırım.
Ama yine de yeterli değil aldığım sevgi annem. Ya da benim sevdalara doymayan yüreğimin bir acısı bu. Ne kadar alsam da aç kalan bir yanım oluyor. Bu açlığımda tüm acılarımdan kurtulup özlemini her gün içimde büyüttüğüm hayallerimden geliyor. Ama yinede güzel diyorum, onun özlemini büyütüp, onunla bir şeyler planlamak ve o günü beklemek. Hiç unutmuyorum, bir akşam tam ayrılırken, “sana vereceklerim verdiklerimin yanında milyonda bir” demişti. Bazen oturup böylesi bir dostum olduğu için dua ediyorum annem. Onun sevgisi bu dünyanın içinde en güzel şeylerden bir tanesi. Onunla özlem denizinde kaybolmak dahi anlamlı... Bekliyorum, onun vereceği güzellikleri bekliyorum ve biliyorum ki her gün biraz daha yaklaşıyorum o mutlu günlere. Ve bunu hak ettiğimi düşünüyorum, bu bencil bir duygu olmuş olsa da. Hep ona doğru koşmak, onun içinde saklı olan sevgiyi doyasıya içmek, ateşli vadilerinde yanmak, alabildiğine sonsuza doğru ruhunda kaybolmak istiyorum. Saçlarını örgü yapmalıyım. Doyasıya öpmeliyim. Teninin kokusunu doyasıya içime çekmeliyim.
Zaten ancak bu kadar derin bir sevda birleştirebilir içimdeki parçalanmış duygularımı.
Ancak böyle bir sevda doldurabilir içimdeki tüm boşlukları.
Ben onunla bütünleşmeliyim anne.
Yaşamın bu karışık ve anlaşılamayan duygusunda aşkı bulmak ve yaşamak kolay mı anne?
İnsan sevdiğini bırakabilir mi?
Yüreğinde kocaman bir aşkı taşımayan yürekle sürdürülen bir yaşam, hayatın bir çok heyecanından uzak kalmak değil midir?
Bunca geçmişin gecelerini hep uyuyarak geçirmek ne kadar durgun bir yaşam olmalı, değil mi?
İnsanın geriye baktığında sabahlara kadar beklediğin olması ayrı bir güzellik nereden bakılırsa bakılsın.
Bundan daha güzeli ne olur ki annem?
Derin bir sevgiden başka insan ne isteyebilir ki? Bende onu canım kadar seviyorum.
O’da senin gibi çok güzel annem... Bazen her şey ne kadar güzel annem...
Yaşam ne kadar doyumsuz bazen…
Birde bunları yazarken böyle dolmasa gözlerim, ağlamasam…
Yazar: Mustafa Çifci- www.mustafacifci.com
Not: Bu eser Mustafa Çifci’nin kitabından alınmıştır. Telif hakkı yazarına ait olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası kapsamında her hakkı saklıdır. Yazarın yazılı izni alınmadan kopya edilmesi, çoğaltılması, dağıtılması, özet olarak belli bir bölümün başka yerlerde yayınlanması yasaktır.