- Kategori
- Magazin
Beni Taşıyabilecek Bir...
Sorunları taşıyabiliyor muyuz? Önemli olan o.....
Bu cümlenin sonunu evlilik programlarının müdavimleri çok iyi biliyor.
"Bir eş arıyorum" diyor kendini fasulyegillerden sanan şahıs... Konuşmalarında bolca telaffuz, vurgu hatası yapan, anlamsız sözcükleri bir araya getirme becerisini maharetle ortaya koyan bu "eş" adayları sıklet olarak kendilerini pek bi ağır görüyorlar...
E doğal olarak da, biraz mürekkep yalamış biri olarak, şimdi olduğu gibi orta yerinden çatlama moduna giriyor insan...
Ülke gündeminden bunalmış bir halde, üstüne yasaklar yüzünden "habersiz" geçirilen günler nedeniyle, neyi izleyeceğimizi şaşırmış bir durumda "kafa dağıtmak" adına Fox 'da Zuhal Topal'a "takılıyoruz" eşimle...
"Yarabbim yaaa... Kadın aynalara küs mü , veya kişilik , karakter, yetenek gibi insanın görselliğini ikinci plana atan çok değerli bir özelliği var da, biz mi farkedemiyoruz diyor insan ... Bunlardan hiçbirini göremiyoruz ekranda. Olsa "dükkan senin" :)))
"Beni taşıyabilecek bir eş arıyorum.".. Sen önce birilerini taşımayı öğren kardeşim ...
Zuhal Topal iyi bir oyuncu , sanırım bu program için hatırı sayılır bir ücret alıyor olmalı yoksa böylesi ; toplumun değer yargılarını kökünden sallayan bu tür bir projede yer almazdı diye düşünüyorum...
Sanki ülkede kayda değer hiçbir sorun yok. Halk , Ulusal gibi gerçek gündemi işleyen, yorumlarla bizi aydınlatan bir kaç kanal olmasa ; katliamları, Doğu ve Güneydoğu'daki çatışmaları önemsiz bir iki olay olarak algılayacağız ki, televizyon yayınları tam da bu doğrultuda bir amaca hizmet ediyor...
Sanki Uganda'da akıyor kan ...
Televizyon programlarının yanı sıra ekranların olmazsa olmazı reklamlar ise ayrı bir inceleme konusu... Özellikle kafa karıştırmak, seviye düşürmek için planlanmış adeta...
Reklamlarda , sanat/kültür alanında bir örnek görebiliyor muyuz ....
Eskiden ilgi ile izlenen bilgi yarışmaları, fikir tartışmalarının seviye gözetilerek yapıldığı programlar, ülke gündemi ama gerçek gündemle ilgili programlar? Yok... Varsa yoksa saçmalıklar, görgüsüzlükler sergileyen bir dolu yarışmalar, her bölümü vurdulu kırdılı veya aşırı lüks yaşama özendirici diziler...
Elbette müzik de olacak, eğlence de olacak ekranda. Savaş yıllarında bile eğlence ortamı devam etmiş... Yeter ki, dozunu, süresini, kalitesini ayarlamasını bilelim...
Eskiden tasada, sevinçte bir ve birlik bir "millet"dik. Uçak düştüğünde bile yas ilan edilirdi, radyoların sesi kısılırdı. Eğlence mekanları müziğin sesini olabildiğince düşük tutardı...
Bugün yaşanan sorunların temelinde , "millet" olma özelliğimizi yitirmeye başlamamızın olduğunu düşünüyorum...
Bedenimizde bir rahatsızlık olduğunda ya da bir yerimiz kanadığında o acıyı, rahatsızlığı beynimiz algılıyor, tek merkezden duyuyoruz acıyı ... Şayet milletsek ; bir yanımız kanarken bir yanımız şakır şakır neşeyi duyumsamamalı... Anlatmak istediğim bu...
"Hiç yazasım yoktu aslında" dedim eşime az önce ... İşte zaman zaman atıyor sigortalar... E iyi ki de atıyor , yoksa beyin yangını bir şeye benzemiyor...