Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '07

 
Kategori
Blog
 

Benim bloglarım ve blog yazarlarım.

Benim bloglarım ve blog yazarlarım.
 

Bloglarım.

Bloglar hakkında bende bir şeyler yazmak istiyorum. İlk yazdığım blogtan son yazdığım bloğa kadar birçok konuyu, düşüncelerini yazmaya çalıştım. Bazen de geriye döner geçmiş bloglarımı okurum.

Bir de burada da tanıştığım merhaba dediğim ve her birine yorum getirip yorum aldığım sevimli yüzler var. Şimdilik aklıma gelenler.

İlyas Bayram.

Sevgili İlyas ağabeyim. Şu blog insanlar arasında yüz yüze görüştüğüm tek insan oldu. Onunla geçtiğimiz Haziran ayında Bostanlıda bir çay bahçesinde beraber idim. Onunla görüştüğümüzde futbol oyununda yazacağım bir sürü blog olduğunu anlatmıştım. Halbuki o 8 Eylül toplantısından bana bahsetmemişti. Sürpriz yaptı. Zaten de sürpriz yapmasını seven bir tipi var. Beni bayramdan sonra çağırıyor ne sürprizi var yine. Galiba gelmediğim 8 Eylül toplantısında ki arkadaşların çoğunu mu toplayacak, kim bilir. Pelin Kalyoncu gibi...

Pelin Kalyoncu.

Epey genç bir bayan arkadaşımız. Kendisini de gördüm ama konuşma fırsatı olmadı. O gün Alsancak’ta ki Diş hastanesinde karşıma çıkmış onunla konuşabilmek için ortamı yakalayamamıştım. Neyse Pelin kardeşimiz resimde gördüğüm kadarı ile neşeli birine benziyor. Anladığım kadarı ile bir firmada çalışıyor. İşlerinin yoğun olduğunu söylüyor. Ama kendisi ile arada bir bile olsa Messenger dan görüşüyorum, ama işlerinin meşgul olduğundan pek rahatsız emek istemiyorum.

Harun Deniz.

Yatağanda ikamet ediyor. Bloglarıma daima yorum yazanlardan. Allah, Allah bana böyle sık, sık yorum yazan kim dedim tanımak için ana sayfasını açtığımda hani geçen yıl 14 Mayıs’ı 2006 gecesini anlatan bir blogla karşılaştım. Herkes hatırlayacak o günü. Kendisi bu satırları okuyunca gülecek. Çünkü o bir Galatasaraylı, bende Fenerbahçeliyim.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=40921

O sezon Galatasaray’a 2 maçı da kazanıp 5 gol atmış olmamıza rağmen onlara şampiyonluğu vermemizi halen kabullenemediğim bir şey ama yapılacak bir şey yok gelmiş geçmiş. 8 Eylül’de gelemedim ve onunla tanışma şerefine erişememiş oldum. Sağlık olsun. Ama benim bisiklet bloglarımı okuyunca bisiklet alacağını söylemişti. Kendisine yardımım dokunur diye yoruma cevap yazmıştım fakat bana bir haber iletmedi. Herhalde bisiklet almaktan mı vazgeçti? Bilemiyorum.

Homeros.

Ah arkadaşım. Seni de tanımak varmış bu dünya da ama olmadı. Yerini yurdunu öğrendim. Nerden mi öğrendin diyeceksin. 8 Eylül’ün ertesi günü İlyas Bey’le beraber olmuşsun ve İlyas Beyin otomobili ile bir yolculuk yapmış ve kendisi bir iki günlük dinlenmek maksadı ile sizin ikamet ettiğiniz yere götürmüş birde sizinle uzun bir süre beraberliğiniz olmuş. İlyas Beyin o gün için yazdığı bloğu okuyunca öğrenmiş oldum. Bir gün olur karşında bisikletli biri çıkar kapını çalarsa acaba misafir eder misin? “Ne demek Ahmet Bey, lütfün olur” diyeceğini çok iyi biliyorum, kardeşim. Ben de zaten biliyordum bunu. Olur ya öyle bir şey olacak olursa size sinyal çakarım ben geliyorum diye. Alakanız için teşekkürler.

Mustafa Mumcu.

Almanya’ya gitmiş ve dolayısı ile Avrupa görmüş bir büyüğüm. Yıllar önce de 1970 ile 1972 tarihleri arasında bende babamın sayesinde İtalya’ya gitmiş bende Avrupa görmüş biri olarak ileri görüşlü bir insanım. Ama bazı eksiklerim var. İşte bu eksikleri mi değerli büyüklerimden tamamlamaya çalışıyorum. Bunlardan biride Mustafa Mumcu... Onun bloğunu okudukça bende hem düşünüyor, hem de bir şeyler öğrenip eksik yönlerimi tamamlıyorum. İlyas Bey ile nasıl tanışmış isem onunla öyle tanışmak isterim. Sayfasında ki resmi ile belirttiği yaş arasında bağlantı kuramadım. Doğum tarihini 1945 diye yazmış öyle ise yaşı 2007-1945= 62 olmalı ama resimde ki yaşı 35 gibi. Aman yanılmış olmayayım.

Sabiha Rana.

İnanın ruhum karardıysa sıkıldıysa diyeceğim o dur ki Sabiha Rana’nın bloglarını açın ve okuyun. Bu hanım fendinin bloglarını okuduğum zaman o sıkılan ruhum güler açar gibi açılıyor. Gerçi bütün bloglarını okuma fırsatı olmadı ama bir iki örnek vereyim. Sabiha Ablamız çok iyi fal bakar. Mesela blogların birin de der ki ”Sen, sen uzaktan uzaktan ona yanarsın * Abe güzel canım, onun da sana harlamasını istersin üle mi? E kolayı var be cancazım * Atasın beş YTL. Süleyesin burcunu bana, tutuşturayım onu sana?” İşte böyle dir benim Sabiha ablam Sen çok yaşa beni hep güldüresun. Bu falın devamını okumak isteyenlere aşağıda ki adresi tıklasın haklı olduğumu göreceklerdir. Hızınız alamadıysanız diğer bloglara geçiş yapabilirsiniz.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=53467

Yasemin Sürmen.

Eğitimci. Okula giden çocuklarım için takibe aldığım blog yazarlarından biri. Kendisinden bir şeyler öğrenme cabası içinde olduğum için bloglarını okumakla yetiniyorum. Bir sorunum olursa ilk önce tanışacağım kişi siz olacaksınız Yasemin Hanım…

Nilgün Çakırcı.

Bursa’dan sesleniyor bize. Merhaba Nilgün Hanım. Sizinle bir tartışmamız vardı. Okullar yazın tatil olsun mu olmasın mı? Siz okulların devam etmesini istemiştiniz. Derslerin bitebileceğini ancak bazı aktivitelerin devam etmesi gerektiğini yazmıştınız. Bende tatil olması gerektiğini söylemiştim. Vallahi o günle de çok hoştunuz.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=45032

Ali Gülcü.

Kafanızda canlandırdığınız bir olayı hemen ortaya koyabiliyorsunuz. Ama benim yazdığım bir yoruma verdiğiniz cevapta “bisiklet takıntım” olduğunu yazmıştınız. Verdiğiniz cevap aynen söyle. “Çok teşekkür ederim Ahmet Bey, sizin bisiklete olan takıntınızı biliyorum. Bir yazınızda Kayınpederinizin köyüne gideceğinizi yazmıştınız. Bu olayı kayınpederinizin ağzınızdan mizahi bir şekilde yazsam darılır mısınız?” Ben de yazabilirsiniz diye mesaj geçmiştim hatırladığım kadarı ile. O günden beri bekliyorum mizah yazınızı.

Süleyman Ekim.

Vallahi ne yalan şöyleyim size. Blogları hem düşündürüyor hem de güldürüyor. Aklına geldiği gibi yazıyor. Devamlı yazanlardan. Mizah yönü mükemmel… Onu devamlı okuyorum, hem düşünmek hem de gülmek için.

İbrahim Peksay.

Kayseri’de oturuyor emekli ama tekaüt değilmiş. “Kayseri Maç” isimli bir gazetede yazıyor. Bana istemeden de yazarlık konusunda söyle yardımı dokunuyor. Bak adam benden büyük üstelikte faal. Benim işim yok ve işsizim. Moralimi bozmamak için diyorum sen de yaz fikirlerini beyan et. Okusun bütün millet. Ben de öyle yapıyorum. Bir yandan bisiklete biniyorum bir yandan da yazmaya çalışıyorum. Teşekkürler İbrahim Bey. Szizn gibi olma yolunda ilerlemeye.

Mehmet Eren.

Benim gibi o da Fenerbahçeli. 8 Eylül MB Toplantısına geleceğini bilseydim dağlara gidip gelirdim sırf senin için. Ama seni gibi İstanbul’da oturmadığımdan, oraları solumadığımdan Fenerbahçe’yi ne kadar anlatmam doğru olur bilemem. Sen anlat Mehmet Fenerbahçe’yi. En doğru haberleri senden okuyalım. Futbolculara sen yakınsın, onları canlı, canlı sen izleyebilirsin. Fenerbahçe’den haberler senden.

Bensu.

Şu küçücük çocuğa bir baksanıza ne kadar tatlı ve sevimli... Hayranlığımı dile getirmeye çalışıyorum. Üstelikte yazdığı konular yaşından büyük. Çokbilmiş. Bilmiş değil bir araştırma sonucunda ortaya koyuyor her şeyi. Kaleciler hakkında o bilgileri derleyip toplamak ve o küçücük kafası ile kendi düşüncesini gözler önüne seriyor. Sana pöçü diyebilir miyim küçük kız. Eğer 8 Eylül’de o MB Toplantısına gelseydim seni de tanırdım. Seni sevdim. Benimde senden 1 yaş büyük kızım var ama o kendine özgür bir kız işte.

Bettyboophen.

Esas adı Itır… Çok sevimli bir kız. Yüzünden belli. Benim bazı konularda destek oldu. Teşekkürler Itır.

Canan Öz.

Özelikle benim yazdığım bisiklet konusunda beni desteğini esirgemeyen nadir blog yazarlarından. Ben bir zamanlar bir şeylerin eksik olduğunu hissediyordum. MB’ta bir Güzin abla eksikti. Burada bir Güzin ablamız yok ama Cana ablamız var. Hatta bir ara benim 26 Ağustos 2007 tarihinde saat 12.10 yayına verdiğim “Cinsel arzular, istekler ve uyarılar” bloğuma bir yorum yazmıştı. Onun daha önce yazmış olduğu “Öpükoloji bloğunu okumuş ondan ilham alarak biraz da araştırmalarım neticesinde bu blog ortaya çıkartmıştım. Ama ne tesadüf ki o da bir iki saat önce “G noktası kaşifi” yazışını yayınlamıştı. Gerçektende o an ikimizde birbirimizden ayrı aynı konuyu yazıyormuşsuz.

Şükrüye.

Sizi artık göremiyorum. Sebebini sorabilirmiyim?

Ruksan İldan.

Uzun zamandır yazınızı göremiyorum. Çok merak etmiştim sizi. Ne oldu diye sayfanıza bakayım dedim ve gerçeklerle yüz yüze kaldım. Kardeşinizi kaybetmişsiniz bir trafik kazası neticesinde. Yaşı geçkin olsaydı insan pek üzülmüyor insan ama 26 yaşında daha hayatının en güzel yıllarında insan dur bakalım nereye gidiyorsun böyle diyeceği geliyor. Burada size ve ailenize versin der bir daha Allah böyle acıların göstermemesini niyaz eylerim. Kendiniz ne zaman yazmayı hissediyorsanız o zaman yazmaya başlayın. Hayat ne kadar da acı olsa da aynen devam ediyor.

Diğer blog yazarları da sakın güçenmesinler. Özelikle devamlı yazılarını okuduklarım blog yazarlarından Fulya, aysunalp, sessiz-çığlık, Tiryakis, Semra Çürük ve diğerleri. Elimden geldiğince okumaya çalışıyorum merak etmeyin. Burada hepinizi anlatmak isterdim ama beni etkileyen ve aklıma gelenler bunlardı.

Şimdi gelelim yazdığım bloglara.

“Hayat kadınları ve telekızlar” adlı blog şu anda en fazla okunan blog oldu. Bu bloğu yazalı 3,5 ay oldu günde ortalama 35 okunma ile halen okunuyor olması beni şu düşünceye itti. İyi ki de böyle bir blog yazmışım. Nedeni ne gelince ortam çok bozuk olduğu için sayın anne ve babalara hitabım olsun istemiştim. Benim de iki tane kızım var. Halbuki toplumumuz erkek çocuklarına ilgi gösteriliyor. Kız çocukları genelde toplum dışına itiliyor. Kızlarımıza ilgi gösterilmiyor. Halen arayış içersinde olan kızlarımız sonunu düşünmeden kaçmakta buluyor. Malum dışarısı tehlike arz ediyor. Oğlumuza ne kadar temiz bir aile kızı istiyorsak neden bizler kız evlatlarımıza oğlan çocuklarına gösterilen ilgiyi göstermiyorlar. Ebeveynlerden görmeyen ilgiyi dışarıda arayan kız elbette tanımadığı erkekleri cicimlerine hemen kanıveriyorlar. Tek düşüncem kızlarımızı dışarıda ki bataklardan kurtarmaktır. Alakanıza teşekkürler.

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=44411

İkincisi de "Futbol oyunu" adlı blog yazılarım. Dikkat edildi mi bilemem. Geçen gün oynanılan Şampiyonlar Ligi ‘ne dahil Fenerbahçe-İnter maçında gözler o maçta Fenerbahçe’nin kadrosunda Türk sayısının düşük olduğu gözlendi. Halbuki İnter’in kadrosunda bulunanların futbolcuların hepsi yabancı idi. O yazımda ben Avrupa’da oynayacak olan Türk takımları için yabancı sınırlandırmasının kaldırılması istemiştim. Ancak bu şekilde Türk futbolu kalkınır diye yazmıştım.

Evet, ben buradayım. İlyas Bey’in dediği gibi bizler aynı trende yolculuk ediyoruz. Bu trene inenlerde var binenler de. Bizden hoşlanmayan inebilir. Ben bu tereni çok sevdi. Bu trene binen herkesle tanışmaya açığım. Aramıza yeni katılanlara da hoş geldiniz diyorum.

MB Treninde hepimize hayırlı yolculuklar.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..