Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

16 Aralık '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Benzer hayaller

Benzer hayaller
 

Kış aylarında Pazar günleri bir saatliğine de olsa Marmaraereğlisi’ne gidiyor, sahildeki kahvehanede bir bardak çay içiyor, hava müsaade ederse tavla oynuyor… Ellerimizde balık poşetleriyle hava kararmak üzereyken eve dönüyor, bunun adına da “değişiklik” diyoruz…

Bugünde öyle yaptık…

Soluğu Ereğli’de aldık…

Arabayı girişteki çay bahçesinin önüne park edip balıkhanelere kadar yürüdük...

Havanın soğuk olması dolayısı ile ortalık tenha… Hatta kimseler yok…

Sahilde denize bakan dükkânların neredeyse hepsi kiralık…

Sahi bir de kiralık daireler var…

Evler yalnız, sıvaları çatlak…

Nem her yeri ele geçirmiş…

İş güç olmasa bu küçük dükkânlardan bir tanesini kiralar, sezonda yaklaşık dört ay kitap satar, sekiz ay boyunca da yazardım…

Sabahları ve akşamüstleri dükkânın önüne tabure çıkartmak, rüzgârı hissetmek, gelene geçene bakmak, tanıdıklarla selamlaşmak, bazılarını yoldan çevirip, çay ocağından kahve söyleyip, iki çift laf etmek, keyifli olurdu…

Sıkılır mıydım bir süre sonra?

Yaşamadan bilinmez…

Emeklilikten sonrası için benzer hayallerimiz var…

Sahil, deniz kenarı, belki küçük bir lokanta olmadı salaş, pasaklı bir meyhane…

Kayık, sabahları erkenden çıkılan ve kovada balıklarla dönülen turlar…

Ardından sabah kahvaltısı, günün ilk sigarası, gazeteler…

Gündüz uykusu!

Bir saatçik de olsa, dışarıdan gelen sesleri dinlerken, açık camdan rüzgârın dalgalandırdığı tüllere bakarken uyumayı ne çok severim…

Gündüz uykularında görülen rüyalar bile farklı olur, sonra çıkarda…

Ben şahidim…

Bakın yine hava kararmak üzere…

Balıklar çıkar dolaptan ama istavrit ama mezgit…

Tuzlu suda biraz bekletilir…

Domatesin taze soğanın tam zamanıdır…

Domatesin kabukları soyulur, incecik dilimlenir, soğan gözleri yakar ama eh olacak o kadar…

Derince bir salata tabağında domates ve soğan seviştirilir…

Doyuma ulaşan sebzelerin üzerine bir avuç siyah zeytin eklenir güzelim zeytinyağı gezdirilir…

Acele etmeden keyifle ama…

Zor da olsa mangal yakılır. Ben hiç beceremem, beceriksizliğimi kabullenmem de, balıklar ızgaranın üzerine konur, korun üzerine damlayan yağın cazırtısı dinlenir…

Kokuyu unutmamak, ihmal etmemek lazım…

Yere baka baka evlerine giden insanlar nasılda kapılır büyünün etkisine, nasıl aranır?

Mangalı, balıkları görünce nasıl gülümser…

Buzdolabının en alt rafına kuzu gibi yan yana yatırılmış rakı ve su akla düşer en son…

Denize karşı geceye inat oturulur taburenin üzerine…

Belki Semiramis Pekkan söyler radyoda, kadehin dibine vurulur, farkında olmadan şarkıya eşlik edilir…

<ı>Hani benim sevdiklerim, hani gönül verdiklerim, hasret gider ben <ı>giderim

İçli şarkı be!

Hazır mangal yanıyorken yeşilbiberleri ve domatesleri de atmak lazım üzerine…

Karides bol bu günlerde, tezgâhlar çok zengin değil ama balık yiyeceğim diyene ne ararsa var… Dil ve pisi balıkları alkarnadan, leğene koymuşlar hala canlı hayvanlar…

Balıkhanenin bekçisi kirli tüylü bir köpek, adı nedense A... Laftan anlıyor kovalardaki balıkları kedilerden kolluyor…

Balıkhanelerin yanında ille yeşillik satan birileri olur…

Kırmızıturplar ve roka insanın aklını başından alır… Taze soğan bile vardı bu gün. Aldık! Kendimizi kandırdık…

Çaylarımızı söyledik sonra, bir piyangocu geldi yanımıza, geçen sene son gün aramıştım da bulamamıştım… Adet yerini bulsun diye üç tane çeyrek aldık, cüzdanımıza sakladık…

Büyük ikramiyenin ne kadar olduğunu düşündük bulamadık ama üzerinde de durmadık…

Denizin kenarına çay içmeye gelip sırtını denize dönen insanlar gördüğümde şaşırıyor, meraklanıyorum…

Ha denize yüz çevirmişsin, ha cennete sırtını dönmüşsün…

Birine soracağım ama dur bakalım ne zaman…

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara