- Kategori
- Güncel
Bertolt Brecht tekel işçileri adına da soruyor:

Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız Kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
***
Eugen Berthold Friedrich Brecht 10 Şubat 1898'de Augsburg'da dünyaya gelmiş.
Savaş çığlıklarının atılmaya başladığı zaman, daha okulda iken Horatius’un "Dulce et decorum est pro patria mori" ("Anavatan için ölmek hoş ve onurludur") sözü üzerine yazdığı bir kompozisyonda ““Anavatan için ölmek hoş ve onurludur” sözü yalnızca boş kafalıların rağbet ettiği bir propaganda sloganıdır” cümlesi ile savaşa karşı tavrını net bir şekilde koymuştur.
Duruşunu ortaya koyduğu çok güzel cümlelerinden bir kaçını daha paylaşmak istiyorum:
"insan insan oldugundan acıkan karnı doymalıdır
bos laflarla karın doymaz yiyecek ekmek olmalıdır."
*
zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca
"dur!" diyen olmaz artık,
cinayetler üst üste yığılmaya başlayınca görülmez
oluverirler
çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık
hiçbir çığlık.
çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar.
*
" zorbalık; zorbalıktan değil, onsuz elde edilemeyecek kazançlardan doğar "
*
zengin ve fakir adam
durmus birbirlerine bakıyorlardı.
ve fakir olanı cılız bir sesle dedi ki:
"ben fakir olmasaydım, sen zengin olamazdın".
***
Bildik bir hikaye ;
At yarışlarında bir kişi aşırı ilgisi, coşkusuyla göze çarpıyor kalabalıkta.
Belli ki bir atı izliyor yarış boyunca.
Birinciliği o at kazanınca şapkasını havaya fırlatıyor, atın yanına koşuyor ve sevgiyle okşuyor atın başını.
Çevresindekiler merakla izliyorlar bu aşırı sevincini ve soruyorlar:
Bu at sizin mi?
Hayır diyor adam, benim değil.
Öyleyse bu ata çok para yatırdınız diyorlar…
Yanıt yine hayır olunca; diyorlar ki öyleyse neden bu kadar sevindiniz?
Gülerek açıklıyor adam:
Bu atın yularını ben yaptım, onda gözlerim var…
Aslında; mutluluğun sırrı emekte…alınterinde…
Oysa günümüzde artık emekten yana olup, alınteriyle para kazanmaya çalışanları, halktan yana olup doğruyu savunanları deli olarak tanımlıyorlar ve nasıl yapıp çalışmadan, emek çekmeden köşe dönerim diyenleri başkalarının emeğini sömürenleri de akıllı…
P e k i i i i i ;
Çok şükür ki deliyim diyebilenler ; kaç kişiyiz dersiniz?
**
Okumuş bir işçi soruyor :
Yedi kapılı Teb şehrini kuran kim?
Kitaplar yalnız Kralların adını yazar.
Yoksa kayaları taşıyan krallar mı?
Bir de Babil varmış boyuna yıkılan,
Kim yapmış babil’i her seferinde?
Yapı işçileri hangi evinde oturmuşlar
Altında içinde yüzen Lima’nın?
Ne oldular dersin duvarcılar Çin Seddi bitince?
Yüce Roma’da zafer anıtı ne kadar çok …
Kimlerdir acaba bu anıtları diken?
Sezar kimleri yendi de kazandı bu zaferleri?
Yok muydu saraylardan başka oturacak yer
Dillere destan olmuş koca Bizans’ta ?
Atlantid’de, o masallar diyarında bile,
Boğulurken insanlar uluyan denizde bir gece yarısı,
Bağırıp imdat istedilerdi kölelerinden.
Hindistan’ı nasıl aldıydı tüysüz İskender?
Tek başına mı aldıydı orayı?
Nasıl yendiydi Galyalıları Sezar ?
Bir ahcı olsun yok muydu yanında onun?
İspanyalı Filip ağladı derler
Batınca tekmil filosu
Ondan başkası acaba ağlamadı mı?
Yediyıl savaşını ikinci Frederik kazanmış ha?
Yok muydu ondan başka kazanan?
Kitapların her sayfasında bir zafer yazılı.
Ama pişiren kimler zafer aşını?
Her adımda fırt demiş fırlamış bir büyük adam.
Ama ödeyen kimler harcanan paraları?
İşte bir sürü olay sana.
Ve bir sürü soru.
**
Doğum gününde Bertolt Brecht'e saygılarımla.....
şubat-2010-haticeatalay