Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '12

 
Kategori
Futbol
 

Beşiktaş neden dik duramıyor

Beşiktaş neden dik duramıyor
 

Demirören süreci iyi yönetemiyor.


           Klasik bir söylemle giriş yaparsak 3 Temmuzda başlayan şike soruşturması ile birlikte Türk futbolunda taşlar tam anlamı ile yerinden oynadı. Oysa saat gibi tıkır tıkır işleyen bir sistem kurulmuştu. Şampiyonluklar, kupalar ve paralar büyük kulüpler arasında sırası ile pay ediliyordu. Medya da aynı çeşmeden testisini dolduruyor, üç- dört kulübün sırtından işlerini yürütüyordu.

          Kulüplerden kadrolu spor yazarları  fahiş hakem hatalarını ya da anormal futbolcu hareketlerinin olduğu maçları  legal hale getirme ve normalleştirme görevinde oldukça başarılı idiler. Sırf  bu amaçla aklayıcı, paklayıcı spor programları bile vardı. Bazı keskin yorumcular şayet "bu karar hatalıdır,  bu pozisyonda bir bit yeniği olabilir", deme gafletinde bulunurlarsa ya tehdit ediliyor ya da çalıştığı kanaldan kovuluyorlardı. Türk futbol izleyicisi zaman zaman görüntüleri yayınlayan kanalların  kablolarının kesilmesine bile şahit olmuştu, çünkü bazen gerçek görüntüler planlanan ve yürütülen hayali senaryoya aykırı olabiliyordu.

              Bahsedilen dönemde ne tarafta olursa olsun herkesin hem fikir olduğu tek nokta Türkiyede futbolun temiz olmadığı şeklinde idi. Nihayetinde üç temmuz geldi. Üç temmuz ile birlikte futbolumuz için umut ışığı doğmuş, Avrupa da ki gibi kıran kırana maçların olduğu, sahada kazanmaya çalışan takımların kınanmadığı bir lig hayali belirmişti. Fakat beklentiler geçen zaman içinde boşa çıktı. Mevcut  sistem ve sistemden beslenen aktörler değişime izin vermemek için olağanüstü bir direnç gösterdi ve sadece Türkiye sınırları içinde olsa bile en azından şimdilik kazandı.

               Yaşanan bu süreçte masum olmadığı konusunda en  çok fikirbirliği olan Fenerbahçe kulübü  güçlü medya desteği ve sponsorlarının başkanı olduğu sözde tarafsız federasyon'un katkıları ile süreci hemen hemen mükemmel idare etti.  Başka bir kulüp olsa 3 günde bütün kaleleri yıkılırdı. Her ne kadar sonradan daha yüksek bir ceza almasını engellemek kastı ile Avrupa kupalarından men edilse bile bunu da mağduriyet gibi göstererek taraftarları arasında paye toplamayı başardı.

          Beşiktaş idarecileri bu süreçte başarılı operasyonlarla sindirilerek gündem oluşturmaları engellendi ve bazen öyle oldu ki Fenerbahçeden daha fazla Fenerbahçeli bir görüntü çizdiler. Camiadan gelen tepkiler başkanı hiç etkilemedi. Beşiktaş taraftarını çileden çıkarma pahasına çizgisinde en ufak bir sapma olmadı. 

            Fenerbahçe'nin ezeli kankası Galatasaray ise her zamanki gibi danışıklı salvolar eşliğinde taraftarını ve  gündemi idare etmeyi başardı.

                Sistemin aktörlerinden Trabzonspor'da bu süreçte dik durmayı bildi ve hakkı olan kupayı her platformda istedi. Hem Beşiktaş'ı hemde Trabzonspor'u hedef alan "etik kurul raporu nihai değildir" açıklamalarına boyun eğmediler ve alkışı fazlası ile hakettiler.

                  Sonuçta UEFA tarafından Avrupa kupalarından men edilen Fenerbahçe 58. madde kesinlikle değişmesin diyen bir tavrın içinde olurken, Etik kurul raporu ile aklanmış,  Avrupa kupalarına katılmasında  mahsur görülmeyen Beşiktaş 58. madde düşmanı bir kulüp pozisyonuna düşürülmüştü. Bu başarıyı gösteren Demirören'i ayrıca  kutlamak gerekir.

                   Son 30 yıldır kazandığı  hiçbir şampiyonlukta rakiplerine "helal olsun adamlara hakettiler" dedirtmeyi başaramayan  ezeli rakip Fenerbahçe, Beşiktaş'ı saha dışında bir kez daha mat etmeyi başardı. Fenerbahçe'yi kurtarma ekibinin başaktörünün Demirören olması gerçekten izahı çok güç bir durum, en azından Beşiktaş taraftarı açısından.

             Beşiktaş başkanı neden böyle davranmaktadır?  Bu sorunun mutlaka sorulması gerekir. Kanımca çok fazla olasılıkta mevcut değil. Tahminleri sıralarsak eğer;

            Birinci olasılık;  Fenerbahçenin olmadığı bir ligde gelirlerin azalacağı ve dolayısı ile borç batağında boğulan Beşiktaş'ın bundan zarar göreceği düşüncesi olabilir. Yani beceriksiz bir idareyle gelinen son nokta kulübün varlığını rakibine endekslemek ve rakibinin avukatlığını yapmaktır. Fenerbahçe Metristeki başkanı bile 58. madde değişmesin diye esip gürlerken gıkı çıkmayan bir başkan profili Beşiktaşa hiç yakışmamıştır. Başkanı bilmese de Beşiktaş çok güçlüdür ve her türlü zorluğun üstesinden gelebilir.

          İkinci olasılık ise Beşiktaş'ın suçlu bulunup küme düşürülmesi endişesi olabilir. Bu endişede oldukça yersizdir. Farzedelimki kupa finali oynanan takım oyuncuları ile menajer marifetli  yapılan görüşmeler neticesinde  Beşiktaş'ı suçlu bulmuş olsunlar. Bu suçun cezası, küme düşürülme, kupasınının elinden alınması ve Avrupadan bir süre mendir. Böyle bir karar kamu vicdanını yaralasa bile en fazla olacak olan budur ve CAS gibi daha üst makamlardan dönme olasılığı da oldukça yüksektir.

         Beşiktaş'a ve Trabzonspor'a böyle bir ceza öngören kurullar hakkaniyet ilkesine çok az bağlı kalsa bile bütün bir sezonu nakış nakış işleyen  Fenerbahçeye vereceği ceza çok daha ağır olmak zorundadır. Bu cezalar asgari İstanbul amatör  kümeye düşürme, 5-10 sezon eksi puanla başlama ve uzun süre Avrupa kupalarından men olur ki, Fenerbahçe'ye böyle ceza verecek bir kurul Türkiye'de mevcut olmadığından bu da yersiz bir endişedir.

              Trabzonspor gibi dik duramayan Beşiktaş ceza kurullarında ki Fenerbahçeli üyelerin ağırlığından ürkerek Fenerbahçe'nin blöfünü görememiştir. Son tahlilde olayın boyutu başkan'ın "Fenerbahçemiz" ifadesine kadar gelip dayanmıştır. Demirören Fenerbahçeli federasyonda değişiklik yerine Beşiktaş yönetiminde bir değişikliği talep etse Beşiktaş'ın ve Türk futbolunun daha çok hayrına olacaktır. Aslında bu bir tercih değil zaruret halini almıştır. Hiç kimsenin "Beşiktaşımıza"  bu kahrı çektirmeye hakkı yoktur. 

 

 
Toplam blog
: 23
: 305
Kayıt tarihi
: 04.01.12
 
 

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp fakültesi mezunu.  Bir kamu kuruluşunda çalışıyorum. Futbol, siyaset..