- Kategori
- Çalışma Yaşamı
Beyaz Yakalının Büyük Sorunu
Ben öyle çok düşkün değilimdir çaya kahveye, Haftasonu kahvaltıda çay içmeyi severim, akşamları çay demleme adetim yoktur mesela. Samsunluların çaya düşkünlüğünü bilenler beni yüz karası ilan edebilir, bir mahsuru yok yani :)) Samsun'da Üniversitede okurken Mualla Teyzem akşam yemek masasından kalkmadan çayı demlerdi, bazen iki, bazen de üç kere bu ritüel tekrar edilirdi. Bir, bilemedin iki bardak içerdim sadece, onlar yatana kadar sigarayla birlikte çay içerlerdi.
90'lı yıllarda Ankara'ya gelip memurus (şimdilerde Beyaz Yakalı denilmekte) olunca, hayatıma çay fişleri girdi. Bakanlıkta Ali Abi ve çaycı Turgut'un sattığı çay fişlerini gün içerisinde içtiğimiz çayların tabağına iliştirirdik. Bazen de mesai sonunda "şu kadar çay içtiniz" diyerek toplu olarak fişleri alırlardı. Ne konforlu günlermiş kıymetini bilememişiz. Masamıza çay getirirlerdi, iki sohbet muhabbet ederken, onlar bize Bakanlıkta kim evlenmiş, kimin çocuğu olmuş, kim terfi etmiş diğer katlardan haber verir, biz de çalışmaya bir çay molası vermiş olurduk. Hele de Turgut'un "Last Tea" sesi hala kulaklarımda çınlar. Çay, tek fişse kahve iki fiş miydi acaba? Şimdi pek net hatırlayamadım. Kahve içmek ise başlı başına bir seranomi ve özel bir zaman ayırmak demekti. İşleri hallettikten sonra bir arkadaşının masasının yanındaki sandalyeye oturup diz dize kahveni içerken yapılan sohbetin ve kahvenin tadı bir başka olurdu. Burcu'nun kulakları çınlasın, çok severdi fal bakmayı, baktırmayı. Onunla içilen kahveler mutlaka kapatılırdı. Bir bakan yoksa da kendi kendimize laf olsun diye bir şeyler söyler mutlu olurduk.
Geldik mi 2000'li yıllara teknoloji arttı, samimiyet azaldı sanki. Siz de hissettiniz mi? Hatta internet girdiğinde hayatımıza asosyal arkadaşlar sardı etrafımızı. Hele de gençler, ben onlara "kendine Müslüman" derim. Zararları da yoktur kimseye, faydaları da! Fayda derken tabi ki sırtında taşısın beni demiyorum! Bizim eski memurusların aramızdaki yardımlaşma, hal hatır sorma, ilgilenme gibi durumlar, pek onların işi değil. (istisnalar kaideyi bozmaz) Sizin de yok mu aynı ofiste çalıştığınız, sabah sadece lütfen bir "Günaydın" diyen, sonra bilgisayarına gömülen, molalarda cep telefonu ile gülüşen, hatta konuşan iş arkadaşlarınız? Kendi isterse seninle muhabbet eder, bazen sorduğun soruyu bile duymamazlığa gelir, ağzını açıp konuşmaya tenezzül etmez. Bu yeni nesil memuruslar geldikçe aramıza dinazorlaştığımı hissettiğim anlar oldukça çoğaldı. Yani benim normal gördüğüm, insani davranışlar; hal, hatır sormalarıma, özel gün kutlamalarına manidar bir gülümsemeyle "uzaydan gelmiş bu kadın" bakışlarını yakalayıp, görmemezliğe geldiğim çoktur :))
Çay ocağına gidip kahvemizi kendimiz yaptığımız için artık eskisi kadar keyif vermiyor kahve muhabbeti de. Her şeye rağmen günde bir tane sade kahve içmeyi sevdiğim doğrudur. hele de yanımda sevdiğim arkadaşlarım varsa. Kahve tadında, dost sohbeti sıcaklığında geçsin günlerimiz.....
https://fatmacanbulaterdem.wordpress.com/
https://mavianne.blogspot.com/
https://www.instagram.com/mavianne/