Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '14

 
Kategori
Kitap
 

Beyoğlu rapsodisi

Vadesi yetene kadardır insanın ömrü; ne bir gün eksik ne  de bir gün fazla. Son noktayı ecel koyuyor yaşama. Ya kitaplar için ne söyleyebiliriz?

Yazar veya okuyucu cephesinde her kitabın yazma veya okuma yolculuğu oldukça farklı bir süreci kapsıyor. Tren, gemi, uçak, otobüs yolculuğuyla A noktasından B’ye varış zamanı olağanüstü bir durum olmadıkça belli. Ben kitap okuma veya yazma eylemini  insanın şahsi otomobiliyle yolculuk yapmasına benzetiyorum. Gözünüz, beliniz mi ağrıdı ya da bedeniniz mi uyuştu, bir mazeretiniz mi doğdu bırakıverirsiniz uygun bir köşeye kitabınızı; aracınızı park ettiğiniz gibi. Yolun güzel oluşu da zevkli ya da zevksiz hale getirir bu aşamayı. Okuduğunuz eser akıcı ve sağlam bir olay örgüsüyle donanmışsa nasıl yolun sonuna geldiğinizi de anlayamazsınız.

Şimdi konuyu nereye getireceğimi merak ediyorsunuz değil mi? Sizi daha fazla meraklandırmayayım öyleyse. Eser, beni sürpriz finalleriyle hep şaşırtan ama kalitesiyle hiç şaşırtmayan  sevgili Ahmet Ümit’in kaleminden çıkmış. Sn. Ümit “Beyoğlu Rapsodisi” ile 387 sayfadan oluşan başarılı kurgusuyla bana aşırı hız yaptırdı diyebilirim. İki gün gibi kısa bir sürede bitirdim romanı. Hikayenin tek bir şoförü vardı okuyanlar bilir : “Eski boksör, patronuna yürekten bağlı, gözü kara Orhan”. Ancak yol hakimiyetini baştan sona hiç yitirmeyen, bizleri soluk soluğa bırakan üstadımızı ve yol arkadaşlığını esirgemeyen  üç sıkı dost Selim, Nihat ve Kenan’ı sanırım uzun yıllar unutamayacağım.

“Ölümsüzlük” geçmişten günümüze hep peşinde koşulan ve ulaşılmak istenen bir mertebe olmuş insanoğlu için. Kenan’ın  bir uçak kazasından şans eseri kurtuluşuyla benliğine yerleşen bu kavramın O’nu götürdüğü nokta gerçekten çok farklı. Henüz okuyamamış olanlar için büyüyü bozmamak adına daha fazla açıklama yapmak istemiyorum. Ancak; şunu söyleyebilirim bir Ankaralı olarak Beyoğlu’nun her bir sokağını karış karış dolaşmak, tarihi yapısını, eğlence mekanlarını, hanlarını, pasajlarını vs.  görmüş kadar olmak inanılmaz hoş bir duyguydu.

Selim’in ideal eş pozisyonundaki eşi Gülriz, Down Sendromlu hayat dolu oğlu Burç’u,    Nihat’ın deli dolu eşi Melek ve güzel kızı Dize’yi, Kenan’ın ölümsüzlük uğruna  ölümüne zamanını ve emeğini harcadığı fotoğraf sergisi için onunla canla başla çalışan Katya’yı çok sevdim. Mantıklı Selim’i satır aralarında tanıyamamışım maalesef. Keşke yanılmasaydık hayat ve insanlar konusunda.

Güzel bir polisiye roman arayışı içerisinde iseniz ve henüz okumamışsanız hiç kaçırmayın derim “Beyoğlu Rapsodisi”ni. Eminim sizler de büyük keyif alacaksınız.

Ruhuma zikrettiğim bu güzel romanı daha uzun yıllar belleğimde saklayacağımdan hiç kuşkum yok. Kalemine sağlık sevgili Ahmet Ümit.

Aysel AKSÜMER 

 
Toplam blog
: 334
: 482
Kayıt tarihi
: 22.03.10
 
 

Halkla İlişkiler bölümü mezunuyum. Iki çocuk annesiyim. "Bir Öykü Kadar Kısa Bir Roman Kadar D..