Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Ekim '12

 
Kategori
Öykü
 

Beyoğlulu

Beyoğlulu
 

Soğuk Ve kar yağışlı bir gündü...


Yağmurlu bir gündü, hava olabildiğine soğuk ve ellerim buz kesmişti. Güneşe hasret kalmış bedenimle İstiklalin caddesinde ilerliyordum. Yalnızlığım  soğuk gibi iliklerime kadar işlemişti. Kıyafetim iyiydi, cebimde paramda vardı, hatta altımda arabamda vardı ama o gün garajdan çıkarmamıştım. Bir ben birde yalnızlığım İstiklal caddesinde yürümeye devam ettim. Ben sorular soruyordum yalnızlığım ise cevaplıyordu. Dünya’da ki bütün kötülüklerin beni bulduğunu ve dünyanın en şanssız insanı olduğumu sayıklıyordum durmadan. Suratım buz kesmişcesine donuk gülemiyordum. Gülmem içinde bir sebep yoktu zaten. Birden yağmur başladı aldırmadım ve yürümeye devam ettim. Biraz ilerde göreceklerimden ve hayatımı değiştirecek olaya tanık olana kadar yürümeye devam ettim. Her adımda sitemim arttı ve söylenip durdum. Ve o an geldi, Binaların arasında yağmurun hafif sepken vurduğu kuytu köşede oturan saçı ve sakalı birbirine karışmış tahminen orta yaşlarda ki adamı gördüm. Elinde küçük kuru bir ekmek yanında küçük bir bardak çay. Bu adam yağmurun ve havanın soğuk olmasına inat ince kartonun üzerine oturmuş ve üzerinde ince yırtık bir montla olmasına rahmen gülüyordu. Saçından ve sakallarından fazla göremesemde gülüşünü sıcaklığını uzaktan bile hissedebiliyordum. Üzerinde ki giysiler ve altında ki kartondan başka hiçbirşeyi olmayan bu adamın dünyanın en büyük servetlerine eş değer bir gülüşü vardı. Ne yağmur ne de soğuk adamın gülüşüne gölge düşüremezdi. Çünkü gülüşü sahte değildi.
 
Biraz yaklaştım ve selam verdim. Buyur gel otur kardeşim sende yanıma dedi. Ve ekmeğinden bir parça kopardı bana vermek istedi. Şaşkınlığım bir kat daha artmıştı. Belki de o gün o ekmekten başka yiyecek hiçbirşeyi yoktu ama o küçücük parça ekmeğini bile benimle paylaşmak istemişti. Teşekkür ettim ve elini sıktım. Elini sıktığımda şaşkınlığım biraz daha arttı benim buz kesmiş ellerime karşı onun ellerin sımsıcaktı. Arada ki farkı bulmaya çalıştım, hiçbirşey konuşmadım ve bir süre sessizce düşündüm. Onun elleri neden benim ellerimde sıcak diye, ateşte yoktu elini ısıtacak. Biraz daha düşündükten sonra bu adamın elinin neden sıcak olduğunun cevabını yanlış yerde aradığımı farkettim. Gözlerinin içine baktığımda gülüşünde ateş yanıyordu sanki. Sıcacık bir gülüşü vardı. Ve çok mutluydu.  Ben o adama göre bir çok şeye sahiptim ama gülüşüm onun gülüşü gibi gerçekçi ve sıcak değildi. Yalnızlığımla tekrar konuşmaya başladım ve yalnız benmiyim ya da o adam mı diye düşünmeye başladım. Yalnızlığım da bu soruma cevap veremedi. Her zaman benimle olan yalnızlığım da beni terketmişti sanki. Gecenin karanlığında susuyordum bende yalnızlığım gibi. Sonra bir soru geldi bana üşüyormusun diye. Utandım üşüyorum diyemedim. Tirtir titriyordum ama, kalkıp gitmek istiyordum ama bağlanmıştım sanki oraya. 
 
Bir süre sonra adamla muhabbet etmeye başladık, yalnızlığım sorularıma cevap veremiyordu, bende adama sorular sormaya başladım. Amca dedim benim herşeyim var ama mutlu değilim, hava çok soğuk sen üşümüyorsun, mutlusun gülüyorsun, ben gülemiyorum bile çok yalnızım sen nasıl bu kadar mutlu olabiliyorsun dedim. Adam gülümseyerek omzuma dokundu ve konuşmaya başladı.
 
İnsanlar yaşadığı sürece hava ne kadar soğuk olursa olsun hep sıcaktır evlat dedi. Yeter ki sen yaşadığın her güne şükret ve elindekilerin kıymetini bil. Ben bugünde yiyecek bir lokma ekmek ve içecek bir bardak çay buldum. Tanrı beni seviyor ve yaşamamı istiyor. Ben tanrının benimle olduğunu bildiğim halde neden yalnız olayım ya da neden mutsuz olayım dedi. Susuyordum, hiç bu şekilde düşünmemiştim. Konuşmasına devam etti, ancak öldükten sonra soğuk olursun ya da umutların söndükten sonra, yaşarken umutların ateşi körükler umudunu kaybettiysen yaşamanın anlamı yok diye devam etti sözlerine. Hayat yüz metre koşuya benzer evlat dedi. Ya engellidir ya da engelsiz. Yaşadığım hergün için şükrediyorum tanrıya, çünkü bu yarışta benimde yarışmamı istiyor, bana güveniyor dedi. Benden umudunu kesseydi yanına alırdı beni dedi ve devam etti. Tanrım benden umudunu kesmediyse ben neden umudumu kaybedeyim dünyadan. Adam konuştukça bende düşünüyordum, hayal ediyordum, aklımdan binlerce şey geçiyordu. Bnim umudum ya da hayallerim ne olabilirdi. Ya da bu yüz metre koşuda ben neredeydim. Düşündüm düşündüm ve yine düşündüm…
 
Havanın soğuk olması, ya da yağmurlu olması benide etkilemiyordu artık. Umutlarımı düşündükçe gözlerim gülüyor ve göz bebeklerimin içerisinde ateş yanıyorcasına parlıyordu. Birden ellerim ısınmaya başladı, ellerimin ısınması umutlarımın yeşermesiyle olmuştu. Adam çok haklıydı. Küçücük şeylerle mutluydu o. Bense mutlu değildim. Gülmememin sebebi buydu.
 
Sonra ihtiyaçlar diye devam etti adam. Evet ihtiyaçlar dedim ve dinledim.
 
İhtiyaçlar karşılandıkça yeni ihtiyaçlar ortaya çıkar, ve bu ihtiyaçlar sürekli oluşur. Bir zaman sonra küçük şeylerle mutlu olmamaya hayata sitem etmeye başlarsın dedi. Bugün ekmek bulduğuma şükretmek yerine neden içi dolu değil bu ekmeğin deseydim bende mutsuz olurdum. Hayatta böyle evlat bugün yaşadığına şükretmezsen yarın nedenleri sorgulamaya başlarsın…
 
Yağmurlu ve soğuk olan hava o kadar sıcak geliyordu ki bana, sanki çöldeydim, ve hava çok sıcaktı. Umutların, hayallerin ve düşüncelerin gücünün farkındaydım artık. Gülerek kalktım yerimden karları bir araya getirdim yeni hayatıma kardan adam yaparak başlamak istedim. Kendime ait birşeyim olacaktı ve bunu ben yapacaktım tek başıma. Karlardan adam yapmaya başladım yollarda ki çakıl taşlarından göz ve ağız yaptım. Kara dokunuyordum ama üşümüyordum. Birşey yapmış olmanın verdiği heyecanla devam ediyordum yapmaya. Yağmur etkisini azaltmış hafiften yağıyordu, yaptığım kardan adam eriyordu ama ben vazgeçmiyordum, kendime inanıyordum. Adam gülerek beni izliyordu ve aferim evlat diyordu. 2 saatlik bir uğraşın sonunda kardan adamı bitirdim. O kadar olumsuz duruma rahmen yapmıştım kardan adamı. Hayatın ve yaşamanın kolay olmadığını ve uğraşmadan bir adım bile öteye gidemeyeceğimizi anlamıştım.  Hayatım artık düşüncelerimi somutlaştırabildiğim kadar benimdi. Ve hiç bir düşüncem soyutta kalmadı. Ben yağmurlu havada kardan adam yapmayı başardıysam eğer,herşeyin bir yolu vardır elbet…
 
Bu arada adamın adını bilmiyorum hiç sormadım da çünkü isimlerden çok düşünceler önemlidir. Hangi ismin bir sözü söylediğinden çok nasıl söylediğine bakmak lazım. O adam benim hafızamda Beyoğlulu olarak kaldı ve öyle kalacak… 
 
Toplam blog
: 21
: 381
Kayıt tarihi
: 24.10.12
 
 

Merhaba, İstanbul/ Beykoz doğumluyum, Giresun üniversitesinde öğrenciyim aynı zamanda Türk Te..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara