Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYPERİ NESLİHAN GÖK

http://blog.milliyet.com.tr/ayperi

21 Mart '21

 
Kategori
Kitap
 

Bilgelik!

Sosyal platformda takip ettiğim bir site var. Farklı başlıklarda sürekli sorular yöneltiyor okuyucularına. Bu hafta hangi filmleri izlediniz? Şu an hangi kitabı okuyorsunuz? Geceye bir şiir bırakalım mı?

Herkes okuduğu kitabın …sayfasının, ...paragrafını paylaşabilir mi?,… gibi sorularla sizi gün içinde güzel yolculuklara çıkarıyor, araştırmaya...

Bu cümleyi okuyunca ben de başucu kitabımdan bir bölümü paylaşmak istedim sizlerle…

“Gerçekten, her şeyi anlayabilseydik, her şey bağışlanabilirdi. Ama çoğu insanın bu noktaya ulaşması için simya banyosunda uzun bir süre geçirmesi gerekir. Ama sorun değil. Şifacımız olduğuna göre, işi sonuna kadar götürecek sabrımız da var demektir.” (Kurtlarla Koşan Kadınlar- Clarissa P. Estes)

Yazar bu kitabı 20 yılı aşan bir sürede bitirmiş ve kitap 18 dile çevrilmiş. Kitabın önsözünü okuyunca inanamamıştım.  20 yıl insan ömründe ne uzun bir zaman dilimi öyle değil mi?

Nasıl bir sabır bu? Nasıl bir emek? Emeğine verdiği değer ne büyük! Tahammülün, sabrın bu kadar az olduğu bir zamanda söylenen sözler ne kadar kıymetli “anlamak, bağışlamak, sabır”…

Sonra birden aklıma geçtiğimiz günlerde yaşadığım bir olay geldi. Gardımı aldım, birine tam cevap verecekken, bir arkadaşım: “ Olmak zorunda değilsin ama, susmak en büyük bilgeliktir ” demişti.

Birden aklıma o geldi : ) Yanlış anlamayın bilge olduğumu falan iddia etmiyorum, yok daha neler : )) Benim hala aynı ortamda bulunmaya ve konuşmasına tahammül edemediğim insanlar; kendimi tutamadığım anlar var…

Düşününce büyük anlamlar yüklediğimiz hayat o kadar da karmaşık değil sanki. İnsanın en büyük savaşı aslında hep kendiyle! “O bana niye böyle söyledi, bunu ben hak ettim mi, nasıl cevap vermedim, niye kalbini kırdım,…” bakın tüm sorular kendimize. Cevap ise yine bizde…

Kendimize söz geçirebildiğimizde, içimizdeki sesi susturabildiğimizde huzur bulmuyor muyuz? Duyduklarımızı gerektiğinden fazla önemsediğimiz ve anlam yüklediğimiz için yaşamıyor muyuz üzüntülerimizi?  Her şeyi şahsi algıladığımız için gelmiyor mu her şey üst üste?

Doğayı ve dünyayı bilen insan değil mi “Simyacı” ? Kendini bilen insan değil mi asıl “Bilge” ?

O zaman daha gezilecek çok yer,  görülecek çok şey, yaşanacak çok an var hayatta… Yani daha kaç fırın ekmek yemek lazım, kim bilir…

Haddini ve kendini bilen; susmayı acizlik değil de, gereksizlere sarf edilmeyen kıymetli cümleler olarak gören; sabrın sonunu bekleyen; affetmenin,  kendine verdiğin en güzel hediye olduğunu fark eden herkese selam olsun…

 
Toplam blog
: 14
: 193
Kayıt tarihi
: 05.01.21
 
 

1981 Salihli doğumluyum. Evli, 2 çocuk annesi bir matematik öğretmeniyim. Doğa gezilerini, 'an'ı ..