Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

20 Haziran '09

 
Kategori
Bilim
 

Bilim, din ve refah

Bilim, din ve refah
 

Bilim ibadet olsa dünya cennet olur.


Bilim ve teknoloji ibadet olsa dünya cennet olur. Ülkemizin gündemi hergün ergenekon, fotokopi darbe kağıdı parcası soruşturmalarına ilaveten faizler, borsa, döviz kuru, IMF beklentisi gibi konularla dolup taşmaktadır. Halbuki geleceğimizi tüketmeden, kalıcı gelişimin ve refah düzeyinin asıl belirleyicisi bilim ve teknolojide ilerlemekdir. Ancak bilimsel buluşlarla, teknoloji geliştirmekle kalite, verimlilik ve rekabet güçü artırılabilecek, ilaçlar, araçlar, elektronikler geliştirilebilecek, tıp ve hekimlikte ilerlemeler gibi nice yeni nimetlere ulaşılabilecektir.

İlimde ilerlemeler (bilimsel araştırmalar) toplumların kalkınma ve gelişmesini sağlaması, refahı yükseltmesi yanında, ayrıca yaradılışı, yaradılmışı ve Yaradanı kavramak için de evrensel bir yoldur. Bu bilimsel kavrayışlar (telkine dayalı yüzlerce farklı inanç katogerilerine karşın) insanlığın aynı doğrularda buluştuğu bir platformdur. Bilime insanlığın gelişimini sağlayarak dünyayıda cennetleştirebilecek bir ibadet, bir din gibi yaklaştığımızda bakınız neler söyleyebiliriz.

İlimle keşfedilen düzenleyici bilim kanunları, doğadaki akılı yapılar, düzenekler ve sistemler toplumlar arası anlayış zıtlaşmalarına, inanç çatışmalarına neden olmazlar. Bütün toplumlar tarafından farksızca anlaşılırlar, evrenseldirler. İlim yapmak aslında yaradılışla ilgili ve de mevcut evrende devam eden ve edecek süreç ve aktivitelerle ilgili bildirimleri yine doğanın kendisinden okumaktır. Doğal (evrensel) ayetleri doğanın kendisinden okumaktır, okumaya çalışmaktır. İnanmaya dayalı değil, sorgulayarak anlamaya dayalıdır. Telkinin yeri yoktur akıl ve kavrama vardır.

Bilim adamlarının doğadan okuyabilmiş oldukları çok sayıdaki bildirimlere bir örnek olarak kütlelerin çekimi kanununu verelim. Var oluşumuzun çok sayıdaki dayanaklarından sadece birisi olan maddelerin çekim güçü yaratılmamış olsa hiç bir canlı olamazdı, şimdiki evren oluşmazdı. Onun gerisinde atomların şaşırtıcı düzendeki yapıları vardır.

İlimde daha ileride olan milletler, yani doğal ayetleri inceleyip anlamakta ve uygulamakta önde giden ülkeler evrenin nimetlerinden diğer ülkelere göre daha erken, etkin ve daha çok yararlanmaktadırlar. Başka deyişle ilim yapmaları (ilim ibadeti) sonucu ödüllenmiş olmaktadırlar.

İlimle bulduğumuz, Allahın doğadaki, evrendeki bildirimlerinin tebliği için aracılar yine allahın yarattığı çevremizdeki varlıklar, eşya, yani yaradılmışlar ve yaradanın bize verdiği duyular, düşünme ve anlama kabiliyetimizdir. Kısacası bu ayetler aracısız indirilmişlerdir ve inceleyip anlamamızı beklemişler ve bekliyorlardır. Bunların tebliği için ayrıca spesifik tebligatcı bir peygamber gerekmiyor. Bu tabi ayetler doğrudan Allah tarafından doğadaki bildirimler olarak insanlığa ve alemlerdeki herkese bildirilmiştir. İlim yoluyla insanlar Allahı herşeyde hissedebilirler ve anlayabilirler.

İlim, bir bakıma, telkin ve inanmaya değil aksine sorgulamaya, düşünmeye ve anlamaya dayalı bir dindir. Büyük düşünür Yunus Emre “ İlim kendini bilmektir” demiş. Hakikaten kendimizin her zerresi evrendeki tabi ayetleri, kuralları anlatır. Maddenin çekimi kanunundan tutunda sayamayacağımız miktarda fizik ve kimya kurallarını, karmaşık etkileşimlerini, süreçleri, genleri ve DNA gibi akıllı düzenekleri anlatır ve bunların varlığı ile var olmuştur. İşte Yunus Emre’nin “ ilim kendini bilmektir” deyişi böyle derin derya bir şeydir. Yine Allahın bir mucizesi olan Atatürk ne güzel kavramış ve veciz bir şekilde söylemiş bütün bunları kısa bir cümlede “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir”.

Dr. Hamit Bozkurt

 
Toplam blog
: 54
: 1229
Kayıt tarihi
: 08.08.08
 
 

1950 yılında doğdum, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 1974 mezunuyum. 1986 yılında Gazi Ün..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara