Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Temmuz '08

 
Kategori
İnançlar
 

Bilim dinin hizmetinde !!! (1)

Bilim dinin hizmetinde !!! (1)
 

milliyet galeri


Son zamanlarda yazın hayatımızda bir moda var: bilimsel bazı konuları dini inançlarla ilişkilendirip bilimsel gerçekleri inançların onaylama merkezi yapmak ya da bilimsel açıklamalarla dini konulara gönderme yapıp din'in bilimden daha üstün bir ilim olduğunu kanıtlamaya çalışmak! Buna bazen MB' da da rastlıyoruz.
İlginç bir örnek vererek olayı irdelemek istiyorum. Ancak en başta; gereksiz polemiklere girmemek, konunun sulandırılmasını önlemek ve yanlış anlaşılmalara meydan vermemek için herkesin dini inançlarına, hatta inançsızlığına saygı duyduğumu ve herkesin de saygı duyması gerektiğine inandığımı belirtmek istiyorum.

Yine, mesele iyi anlaşılsın diye bilimin ve dinin tanımlarını vererek başlayacağım:
TDK'nun sözlüğünde dinin tanımı şöyle; '' İnsanların Tanrı'ya inanış ve bağlanışlarını ya da varlıkları ve davranışları kutsal ve kutsaldışı diye ikiye ayırmaya dayanan tasarımlar ve işlemler sistemi ''

AnaBritannica'da ise dinin tanımı şöyle: '' insanın kutsal saydığı gerçeklilikle ilişkisi; bu ilişkinin çerçevesini oluşturan inançlar, öğretiler, değer yargıları, davranış kuralları, tapınma biçimleri ve kurumsal yapılar... Dinlerin temelini oluşturan kutsal gerçekliğin doğaüstü veya kişileşmiş bir varlık, bu anlamda bir ''tanrı'' biçiminde tasarımlanması zorunlu değildir. Bu tür bir tanrı kavramının olmadığı dinler de vardır. ''

Gelelim bilimin ne olduğuna: TDK sözlüğünde bilim şöyle tarif ediliyor; '' Evrenin ya da olayların bir kısmını konu edinip deney yolları ile ve gerçekliğe dayanarak yasalara yüklemeye çalışan bilgi, ilim. ''

AnaBritanicca genel kültür ansiklopedisinde ise tanım şöyle: '' nesnel dünyaya ve bu dünyada yer alan olgulara ilişkin, tarafsız gözlem ve sistematik deneye dayalı zihinsel etkinliklerin ortak adı. Bilimin amacı genel doğruların ya da temel yasaların bilgisine ulaşmaktır. '' ( TDK' unun sözlüğündeki tanımların ne kadar yüzeysel, anlamı muğlak ve yetersiz olduğuna dikkat ediniz lutfen.)

Bu açıklamalardan sonra gelelim konumuza: 11.06.2008 tarihinde MB' da adını vermek istemediğim bir blog yazarı bir deneyden bahsederek diyor ki: '' Japon bilim adamları bir araştırma yapıyor. Suya ilk olarak Allah'tan bahsediyorlar. Su moleküllerinde bir düzene girme, bir sukunet hakim oluyor. Daha sonra Şeytan'dan bahsediyorlar. Aynı moleküllerde bir kabarma, bir düzensizlik hali meydana geliyor. Vücudunun % 60' ı su olan insanın Allah'ı anışında neler yaşanıyor bir düşünelim.''

Şimdi benim itirazım işin inanç kısmına değil, işin bilim ile ilgili olan kısmına;
Dikkat ediniz, ne zaman bu tarzda dini inançlara gönderme yapılan bir araştırma, bir deney söz konusu olsa hepsini mutlaka ''elin gavuru'' denen yabancı bilim adamları yapıyor, onlar söylüyor! Neden Müslüman bilim adamları değil de yabancı bilim adamları? Çok basit: çünkü bu tür yalan haberlerde yabancı bilim adamları daha inandırıcı gelir insanlara. Burada örnekteki araştırmayı Müslüman bilim adamları neden yapmamış mesela? Su'ya Allah'tan bahsetmek müslüman bilim adamları için çok mu zormuş? Yoksa işin kerameti Japonca Allah demekte miymiş? Bizimkilerin ellerini kollarını ve dillerini tutan mı vardı acaba?
Üstelik, araştırmayı yapanlar Şinto dinine mensup Japonlar!!! (Şinto dini Japonya'da özgün halk dini olup, çoktanrılı bir dindir. Bu dinde; imparator gibi belli insanların yanı sıra doğal nesneler de kutsallaştırılmıştır. Yani tektanrılı bir din değildir.Yani bizim algıladığımız anlamda bir '' Allah'' kavramı yoktur. Hadi buyurun, buradan yakın...) Ama diyelim ki gerçekten Japon bilim adamları bu araştırmayı yaptı! O zaman şunu açıklığa kavuşturulması gerekmez mi?

Bilimsel araştırmalar yayınlandıkları andan itibaren yapıldıkları ülkelerin üniversitelerinin ve uluslararası bilim çevrelerinin literatürüne girer. Bu bir gerekliliktir. Hem araştırmayı yapan kişi(ler)nin haklarına saygı gereği, hem intihal ihtimaline karşı bir önlem olarak, hem de yapılan araştırmanın bütün bilim çevrelerinde tartışılmasına imkan sağlamak açısından bu yapılır. Ve bu araştırma hakkında iki çift laf edecek olanlar bu bilimsel yayını referans ve kaynak göstererek söyleyeceklerini söylerler, öyle gizli kapaklı atıfta bulunarak değil. Sadece o olaydan bahsederek atıfta bulunursanız söylediğiniz şey bilimsel çerçevenin dışına çıkar. Hatta dedikodu sınıfına girer. Buradaki örnekte yazar; inandırıcı olmak için '' Japon bilim adamlarının araştırması '' ibaresini kullanmış, ancak bu bilgiyi nereden, hangi kaynaktan, hangi literatürden aldığını açıklamamıştır. Açıklayamayacağı da ortadadır. Üstelik bu araştırmanın hangi koşulda, hangi mekanda, ne tür bir cihaz ve nasıl bir su kullanılarak yapıldığını, sudaki değişimlerin(?) hangi bilimsel yöntemlerle saptandığını da izah etmemiş. Ki bu yöntemler bilimsel araştırmaların gerçekliliği ve doğruluğu için çok önemli. Bütün bunları es geçen kişinin yazdıkları da haliyle inandırıcılıktan uzak, safsata tabir edilen türden bir şey oluyor. Kısacası, amiyane tabirle; karşımızda bir adet '' ben diyorsam öyledir '' durumu ile herkesi aptal yerine koymak aculluğu var.

Dinler bir kültür olayıdır. Bir inanma, bir inanç meselesidir.

Animizm denen ilkel dinden günümüzün tektanrılı dinine gelinceye kadar dinler de; üretim araçları, toprak mülkiyeti gibi nedenler ile toplumsal gelişmelere bağlı olarak değişim geçirmişlerdir. Bilim de öyle. O da uzun yıllar doğru bilginin peşinde koşarak bugünki seviyesine gelmiştir, gökten zembille inmemiştir. Hatta bugün bile çözemediği birçok soru ve olay vardır. Kişiler neye inanıp neye inanmayacağını kendi bilgisi, vicdanı ve aklıyla tercih eder. Bunda bir zorlama olmadığı sürece yanlış bir şeyden bahsedilemez. Yanlış olan şey; kendi inandığı şeye bilim dünyasından bir kılıf aramak ve bunu başkalarını inandırmak için bilimi bir vasıta olarak kullanıp yalan söyleme gayretkeşliğidir.

Bilimin sınırlarından içeri girerken, kendinizi biraz bilgiyle donatıp öyle giriniz, yoksa sadece komik olduğunuzla kalırsınız....

 
Toplam blog
: 36
: 7030
Kayıt tarihi
: 12.12.07
 
 

Elazığ'ın, şimdiki adı Alacakaya olan, ama eskiden küçük bir madenci kasabasında; Güleman'da doğd..