- Kategori
- Kişisel Gelişim
Bilinçaltımız

Bu hafta çok fazla düşünmeye vaktim oldu. Bunu kendimle iletişime geçerek yaşadım. Kendimle çatıştığım anlar da oldu, doğru olanı yaptın dediğim anlar da. Kimdi konuştuğum? Sadece ama sadece gerçek beni bilen kimdi? '' Bilinçaltımız. '' Peki bu bilinçaltımız neden bu kadar gürültülü? Adı üstünde bilinçaltı; dingin, huzurlu ve sakin gibi geliyor kulağa. Ama bu çelişki niye?
Bunu 1986' da Çernobil kazasından sonra ülkemizde radyasyonlu çayların tüketilmesinin akabinde, büyük çoğunluğun'' Acı patlıcanı kırağı çalmaz. '' demesiyle örtüştürdüm zihnimde. Nasıl bir programlama ile çalışıyor beynimiz. Yazılımını bizler yapıyoruz tamam. Dolayısıyla genelleyemiyoruz da. Yani kuralları yok. Çok ciddi bir olayın ortasındayken hatta hiçbirşeyden zevk alamazken şunu diyebiliyorsa; '' Sakin ol, an' ı yaşa. Bir hafta sonra bu durum tamamen ortadan kalkacak. Aslında şu anda böyle bir sorun yok. Ve devam et hayatına... ''
Peki bunu kim söylüyor?
Acaba bu durum yüreğimin genişliğinden mi? Yoksa kendi kendimi telkin edişimden mi?
Bazı anlar kendimi koskoca bir sarayın hükümranı olarak görüyorum. Herbir odada ayrı bir düşünce herbir odada farklı bir olay var. Hepsinin kontrolü de bende. Yani istersem önünde durduğum kapıyı açıp, birkaç cümlemle düzenleyecek kadar oradayım. Beynim saraysa, padişah kim? Ne istiyor? Neye sahip olursa zafer onun diye düşünür?
Aslında adanmışlık değil midir bu? Beynimizin ruhumuza adanmışlığı. Belki de yüreğimize adanmışlığımız. Öyle ya her yaptığımız, her istediğimiz sevgi üzerine kurulu değil mi? Bilinçaltımızla bedenimizin bu denli sekronize hareketi biribirlerine olan sevgiden değil midir? Ne tuhaf değil mi? Hiç iyi bir olayla karşılaştığımızda verdiğimiz olumlu ve anlamlı tepkiden sonra teşekkür ettiğimiz olmuş mudur bilinçaltımıza tüm bedenimiz nezdinde. Ama tersini çoğumuz yaşamışızdır. Bir olay olur bedenimiz ters bir tepki verir. Bizler ise ''Eee canım ne yapayım, bilinçaltımda o duyguyu beslemişim. '' deriz. Bu nasıl bir savunma mekanizmasıdır. Nankörlük değil midir bunun adı.
Belki de konuşmadan ya da birşey yapmadan önce, '' İyi düşünün, kalbinize odaklanın. '' denir ya. Gerçekten bulunduğumuz yerde sakince derin bir nefes alıp, onu ağzımızdan uzun uzun versek ve tamamen arındırsak kendimizi. Hem bilinçaltımız hem de bedenimiz adına empati yapmış olmaz mıyız? Bu da bize dinginlik, bilgelik ve hatta bir aura sağlamış olur desem. Ve takdir edersiniz ki bu enerji boşalması ziyadesiyle sevgiyi arttırır. Sevgi su gibidir. Halka halka yayılır, yayıldıkça da çoğalır.
Sevgi; doğaldır, akışkandır ve saydamdır. Sevgi en iyi antidepresandır. Bunu hissetmek ve hissettirebilmek aslında zafer benim diyebilmektir. Öyleyse padişah yüreğimizdir. Ve yüreğimizin istediği tek şey sonsuz sevgi... Sonsuz sevgiyi yaşayıp yaşatacağınız günler adına...Hayırlı bayramlar:))
Sevgiyle Kalın.
Yaşam Koçu
Şelale Bilgiç Uruk.