- Kategori
- Sosyoloji
Bilinçsizce çoğalmanın sonuçları....
yusufiye.net
Canlıların çoğalma ihtiyaçları, doğanın bir yasasıdır. Fakat bu çoğalma bilinçsizce olduğunda sonuçları da çok vahim olmaktadır.
Doğanın yasasına, tabii afetler dışında sadece insanlar müdahale edebilmektedirler. Örneğin insanlar kendilerine yararlı bitkileri yetiştirirken, ayrık otu gibi yararsız bitkilerin çoğalmasına izin vermemektedirler. Bitkilere ve hayvanlara zararlı olan böcekleri yok ederken, besin değeri olan hayvanların çoğalmasına katkıda bulunmaktadırlar.
Bilinçsizce çoğalanlara örnek ise sokak hayvanlarını verebiliriz. Sahipsiz olan bu hayvanların sonları hiç de iç acıcı değildir. Kediler, köpekler daha yavruyken, araçların altında kalmakta, veya insanlar tarafından zehirlenmektedirler. Daha geçen günkü bir haberde İstanbul Arnavutköy ilçesine bağlı Bolluca köyünde 100 köpeğin zehirlendiği konusu yer almıştı. Bu hayvanların denetim altına alınarak kısırlaştırılmaları ve sahiplendirilmeleri konusunda Belediyeler yetersiz kalmaktadır. Köpek katliamına tarihten bir örnek vermek istiyorum.
"1910 Yılında İstanbul'daki köpeklerin sayısı çok çoğalmıştı. Bunun üzerine, Sultan 2.Mahmut bu köpeklerin yakalanarak Marmara denizinin ortasındaki Hayırsız ada adı verilen küçük bir adaya bırakılmalarını ister. Kayalık bir yer olan Hayırsız ada Bizans zamanında da bir sürgün yeri olarak kullanılmıştı. Padişahın bu emri üzerine, belediye başkanı Suphi Bey'in de yardımıyla toplanan köpekler bu adaya götürülür. Kısa bir süre sonra sayıları 80000 ne ulaşır.Kayalık olan adada su ve yiyecek olmadığından adaya bırakılan köpekler kısa bir süre sonra ölüme mahkum olmaya başlar. Köpeklerin acı haykırışlarının geceleri İstanbul’dan bile duyulduğu söylenir. Yaşamak için birbirlerini dahi yiyen köpeklerin tamamı kısa bir süre sonra ölür. Bu köpeklerin ölümünün uğursuzluk getireceğine inanan bazı kişiler kısa bir süre sonra çıkan Balkan Savaşı'nı buna bağlarlar."
Bilinçsizce çoğalmalara bir örnek de günümüzden verelim. Ama bu defa bilinçsizle çoğalanlar hayvanlar değil....
Televizyonlarda günlerce Somali'de açlık ve sefaletle boğuşan insanları izledik. Tamam, kuraklık var, açlık var, insanlar yardıma muhtaç....Ama o kadar çocuk yapmanın ne anlamı var? Sonra ne oluyor? En çok açlıktan ölenler çocuklar..Bilinçsizce çoğalmanın sonucu fazlalığın telef olmasıdır. Tabii, bunun altında yatan en büyük faktör cehalet......
Bugün ülkemizde şehirlerde yaşayan bilinçli insanlar bir çocuğu yeterli görmektedirler. Belli bir orandaki mutlu azınlığı saymazsak bu böyledir. Bir kuşak önce ise aileler iki çocuğu yeterli görmekteydiler.
Peki, Doğu'da kırsal kesimde yaşayanların çocuk sayısı kaçtır? Beş mi? Altı mı? Yoksa on mu? Kumalığın yaygın olduğu bölgelerde bir adamın çocuk sayısı belki de bunların çok üzerindedir. Belki geçmişte bu çocuklar büyüdüklerinde, eğer toprakları genişse kendi işlerinde çalışabilirlerdi veya şehirlerde daha rahat iş bulabilirlerdi. Günümüzde iş sahalarının darlığı bilhassa Doğu'da yaşayan bu fazlalığı nereye göndermektedir?
Dağ olabilir mi? İş bulamayan gençlerin aklını terör gruplarının çektiği bilinen gerçeklerdedir. Siz hiç 40 yaşında ölen terörist gördünüz mü? Geçenlerde bir yerde okumuştum. Teröristlerin ortalama ömürlerinin 26 olduğu yazıyordu. Kuduz mikrobu almış köpekler gibi beyinleri yıkanan ve sürü halinde gezen bu insanlar kısa zamanda bir ölüm makinesine dönmekte hem öldürüp, hem de ölmektedirler.
Batıda nüfus bilinçli bir şekilde artarken, bazı etnik köken nüfusunun hızlı artması sonunda gelecekte ülkemizdeki dengeler nasıl olacaktır?
Bir de kendi yandaşlarına 3 çocuk tavsiyesinde bulunan bir siyasimiz var. Tabii, onun amacı ilerde kendi partisine ve kendi görüşüne uygun insanların çoğalmasını sağlamak.
Bizim kuşak görür mü? görmez mi? Bilemem ama, gelecekte ülkemizin nüfus dağılımı bugünkü Anayasamızın değişmez maddelerini değiştirecek düzeydeki insanların elinde olacak.