Bilinmezliğin sesi

Nasıl bir girdaptır hayatın içindeki? Nerde kapılırsın o sonsuz sürüklenişe... Nerede bırakır o hortum seni? Issız bir kumsal mıdır gitmek istediğin, kalabalık bir liman kenti midir?

Ne zaman sürüklenmeye başlamışsın hiç düşündün mü? Pembe hayallerini kurarken mi yoksa umutsuzluğun pençesinde kıvranırken mi sürüklendin bu hayata...

Hayallerin vardı...Ve biri çalıverdi senin farketmediğin bir anda...Ya da umutsuzlukla bir sona doğru yürürken bir de baktın ki herşey toz pembe...

Hangi yolun başlangıcındasın peki? Yemyeşil ağaçların arasında, çiçek kokularıyla kaplı bir yolda kendinden emin adımlarla mı yürümektesin yoksa keskin virajları olan, hangi dönüşten sonra ne geleceğini bilemediğin bir yolda mısın? Hangisidir seni korkutan? Hangisidir seni hayata bağlayan?...

Bazen korkutan yoldur seni yaşama bağlayan, bazen dinlendiğin yerdir seni bilinmezliğe sürükleyen...

Aslında her zaman KALBİNDİR seni sürükleyen... Mantığındır seni frenleyen... Nerdedir ikisinin aynı anda kesiştiği son nokta... Orda mıdır mutluluk yoksa orda mıdır gözyaşı?? Nerdedir hayallerin nerdedir gerçeklerin? Nerde doğruların nerde yanlışların? Üç yanlış bir doğru götürüyorsa, üç doğru da bir yanlışı siler mi acaba.....