- Kategori
- Sinema
Billy Wilder ve Marilyn Monroe

Billy Wilder-Marilyn Monroe
Billy Wilder ile Marilyn Monroe'nun bir araya geldiği ilk film 1955 yapımı The Seven Year Itch'tir. İkiliyi daha sonra bir araya geldikleri ikinci ve son filmleri 1959 yapımı Some Like It Hot filminde görmekteyiz.
Marilyn Monroe, film çekimlerine geç gelmesi veya bazen mazeretsiz gelmemesi ile biliniyordu. Yaşamış olduğu psikolojik sorunlar ve sık sık yakalandığı gribal enfeksiyonlar bu durumu tetikleyen en büyük etkenlerdi. Bu durum Amerika Başkanı JFK'nin doğum günü partisinde de esprili bir şekilde verilmişti. Sunucu Marilyn Monroe'yu anons ettiğinde gelmemiş, bir kaç dakika gecikme yaşanmıştı. Sunucu da onu "Geç kalan Marilyn Monroe" olarak anons etmişti. Tabi bu bir espiriydi nihayetinde ama gerçeğin de yansımasıydı bir bakıma. The Seven Year Itch filminde de aynı durumu yaşayan Wilder, film bitiminde bir daha asla Marilyn Monroe ile çalışmayacağını açıkladı. Fakat Marilyn Monroe, filme etki eden en büyük faktörlerden biriydi.
Filmde yaptığı bir hareket, verdiği bir poz filme hiç bir pazarlamacının yapamayacağı faydayı sağlıyor, filmin gişede büyük başarılar elde etmesine olanak tanıyordu. Nitekim The Seven Year Itch filmindeki mazgalda havalanan etek sahnesi, bugün dahi film hatırlanmasa bile akıllardadır. Sert eleştirilerine rağmen, Marilyn Monroe, Billy Wilder için vazgeçilmez bir aktristi. Bir röpartajında "Onu ne zaman görsem, devamlı affediyorum." demiştir. Wilder, Monroe'nun gişeye yaptığı katkının yanında onun sahip olduğu oyunculuk yeteneğinin de elbet farkındaydı. Filmlerinde onu tercih etmesinde bu durumun payı da oldukça fazlaydı. Ama yine de Wilder'in filmlerinde de Monroe'nun oyunculuk yeteneklerinden ziyade fiziksel görüntüsü ve gişe kaygısıyla yoğrulmuş rollerde karşımıza çıkması bir nebze üzücü bir olaydır. Burada suçlu olan Wilder değildir aslında. Ona biçilen aptal sarışın rolleri içinde, The Seven Year Itch ve Some Like It Hot filmleri yeteneğini en çok konuşturduğu filmlerin başında gelmektedir. Yani Wilder da belki istememesine rağmen Hollywood'un Monroe için çizdiği yolun dışına çok da fazla çıkamadı. Halbuki Marilyn Monroe entellektüel bir yapıya sahip, çoğu konularda söz sahibi olacak bilgiyle donanımlı, sahip olduğu şöhret ve ilgiye rağmen kendisine biçilen rollere eleştirisini "Bir gün çok büyük bir film yıldızı olacağım." sözleriyle gösteren bir oyuncuydu.
Wilder Some Like It Hot filminin çekimlerine başlayacakken, Sugar Kane karakteri için Mitzi Gaynor'u düşünmüştür. Marilyn Monroe'nun filmle ilgilendiğini duyduğunda ise kendi kendine verdiği sözü bir kenara atıp rolü Monroe'ya vermiştir. Bu filmin çekimlerinde Monroe'nun hamilelik süreci, çalışma saatlerinin aksamasına sebep oluyordu. Wilder ilk filmindeki aksaklıkları ikinci filminde de yaşıyordu. Filmin güzel bir yapım olacağına inanan Wilder, film bitip de beyazperdeyle buluştuğunda ortaya çıkan güzelden de öte harika olan film karşısındaki şaşkınlığını da gizleyememiştir.
Film, Wilder ve ekibinin derinlemesine analizleriyle dolu bir filmdi. Tony Curtis ve Marilyn Monroe'nun bottaki sahnesinde beklenen senaryodan ziyade farklı bir senaryo görmemiz, filmin en çok hatırlanan son sahnenin "Kimse mükemmel değildir." repliğiyle süslenmesi, uzun çalışmalar sonucu meydana gelmiştir. Filmin başarısında Monroe'nun katkısı da yadsınamaz bir gerçekti. 6 dalda oscara aday gösterilen film bunlardan birini alırken, Monroe'nun hayatında en büyük ödülü olan Altın Küreye partneri Jack Lemmon ile ulaşması Some Like It Hot ile olmuştur. Wilder, ona bu imkanı sağlamıştır. Ona oyunculuğunu göstermesi için pas atmış, Monroe da bunu gole çevirmesini bilmiştir. Film bitiminde talihsiz bir şekilde Monroe'nun bebeğini düşürmesi, film ile hatırlanan tek acı olay olmuştur. Rol arkadaşı Tony Curtis'le film çekimlerinde kısa süreli bir aşk yaşamış, Curtis'in "Onunla öpüşmek, Hitler'le öpüşmek gibiydi." açıklaması da onu derinden üzmüştür. Tony Curtis'in yıllar sonra gelen özürü Monroe duymamış olsa da bir çok hayranı için geç gelen bir teselli olmuştu.
1960 yılında Billy Wilder, Jack Lemmon ve Shirley Maclaine ile The Apartmen filmini çekerken, Marilyn Monroe George Cukor'un yönetmenliğinde Lets Make Love filmi çekimlerindeydi. Wilder, bu filminde rol alan bir kadın oyuncu için "Tıpkı Marilyn Monroe" benzetmesiyle ve kadın oyuncuya biçtiği rolün Marilyn Monroe gibi konuşan ve hareket eden biri olması, Wilder'in Monroe'yu filmlerinin aslında vazgeçilmezi olarak gördüğünü düşündürüyor. 1963 yılında çektiği Irma La Douce filminde Irma rolünü Marilyn Monroe için düşünmüştür. Marilyn Monroe'nun filmden önce beklenmeyen ölümü, bu düşüncenin hayata geçirilmesine olanak vermemiştir.
Marilyn Monroe sinema hayatı boyunca en kaliteli yapımlara Billy Wilder ile imza atmıştır. Dönemin en çok aranılan yıldızı olmasına rağmen, biçilen aptal sarışın rollerini sevmediğini bir çok röportajında belirtmiştir. Ama yapımcılar ve yönetmenler malesef onun oyunculuk yeteneğinden ziyade fiziksel görüntüsünü ön plana çıkarmışlardır. 7 yıl boyunca devam ettiği oyunculuk eğitimi, sadece ve sadece iyi bir oyuncu olmak adınaydı. Kısa süren sinema hayatında onu bu tada en çok yaklaştıran Billy Wilder, onun hem görünümünden hem de oyunculuğundan yararlanmasını bilmiştir. Ölümünden sonra Billy Wilder'in bir röportajında söyledikleri, ikilinin pek gözükmese de aslında ne kadar uyumlu olduklarını göstermektedir.
"İnanın son on beş senedir on kadar proje geldi. Onlara başlamayı istiyordum ve düşündüm ki, hiç işe yaramayacak çünkü bu projeler için bir Marilyn Monroe lazım."