- Kategori
- Kitap
Bin Muhteşem Güneş

Bin Muhteşem Güneş
Bir kaç gündür okuduğum muhteşem bir kitap, Uçurtma Avcısı'nın yazarından... Khaled Hosseini.
İlk kitabı Uçurtma Avcısı, her iki kitabı da aynı anda aldım ama nedendir bilinmez, ikinci kitaptan başlamayı tercih ettim.
İyiki de öyle olmuş.. Meryemle tanıştım. Ahh Meryem...
Nerelere götürdün beni sen? İki gündür neler yapıyorsun bana. Duygu dünyamı alt üst ettin.
Daha önce de Afganistan'da ki kadınların öykülerini anlatan bir kaç film seyretmiş ve fazlasıyla etkilenmiştim.
Acımasız zor bir coğrafya, son 30 yılını savaş ve kargaşa ortamında geçiren huzursuz bir ülke. Fakirlik diz boyu. Erkek hakim bir toplum ve kadınların acımasızca ezildiği, horlandığı, kullanıldığı bir ülke Afganistan.
Umutların günden güne tükendiği bir ülke.
Ve Meryem..
Üç karılı bir adamın gayrimeşru çocuğu olarak yarı deli bir kadından doğma.
Sefalet içindeki minik kulübelerinde annesi Nana ile yaşam mücadelesi verirlerken başlıyor kitap.
Baba haftada bir görmeye geliyor onu ve işte Meryem’in en mutlu olduğu zamanlar! Yollarda bekliyor babacığını... Onunla geçirdiği 2-3 saat Meryem için ömre bedel.
Trajedi hızla devam ediyor, bir gün o çok sevdiği annesinden kaçıp babasının evinde yaşamaya karar veriyor. Baba ve babanın üç karısı kabul etmiyor, Meryem çaresiz minik kulübelerine geri dönüyor... Ama artık Nana yok, üzüntüden kendini asmış.. Cansız bedeniyle karşılaşıyor anneciğinin...
Meryemcik geri dönmek zorunda kalıyor baba evine... Bir kaç ay sonunda 14 yaşındaki Meryemi 50 yaşındaki bir adamla evlendiriyorlar.
Çok zor hayat Meryem için.. Hem de fazlasıyla zor.
Ahh Meryemcik, neler yaptın sen bana böyle?
Hamile kalıyor ve bebek düşüyor... O kadar ağlıyor ve kahroluyor ki, çünkü onu bu hayatta tek mutlu eden o bebeğe dair beslediği umutlardı.... O bebekle yakalamıştı hayatla olan bağını biraz da olsa... O bebekle doğacaktı yeniden bir güneş gibi...
İşte tam bu noktada uyuyakalmışım gece yatağımda kitabı okurken..
Sabah kalkınca düşündüm. Meryem bir kitap kahramanı olmasaydı onu bulup şunları söylemek isterdim. "Bu kadar üzülüp, hayata kahretme bu çocuğu kaybettiğin için Meryem, yüksek planda mutlaka senin için çok daha güzel şeyler hazırlanmış belli ki…"
Bu acı da seni büyütecek, evet belki büyümen için çok erken bir yaş, henüz 14'ündesin... Hayattan alacağın dersler erken başlamış....
Üzülme Meryem.. Erken büyümek zorunda kaldığın için, küçücük yaşında hamile kalıp bebeğini kaybettiğin için üzülme. Varmış henüz küçücük yaşına rağmen bundan da alman gereken dersler... Üzülme sen.
Sonra kendi hayatımı düşündüm, elbette Meryemciğin yaşadıklarıyla karşılaştırılmayacak düzeyde hafif acılardı benimkiler. Ama bir duygu yakaladım Meryemle aramızda ortak...
Çok sevdiğin bir şeyi kaybettiğin anda onun acısını yaşarken, dünyanın sonu gelmiş zannedersin ya hani, ama sonra hemen sonrasında öyle bir şey olur ki! Bir güneş batmıştır ama, bin güneş doğar... ve dersin ki, iyi ki bu kadar acıyı çekmişim ve iyi ki kaybetmişim O'nu.. O zaman şu an elimdekine sahip olamayacaktım.
O zaman işte BİN GÜNEŞ DOĞAR içine....
Üzülme sen Meryemcik.. Kitabın adı gibi biliyorum BİN GÜNEŞ DOĞACAK içine.