Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '16

 
Kategori
Deneme
 

Bir 15 temmuz hikayesi...

Bir 15 temmuz hikayesi...
 

Kendimden utanarak yazıyorum bu satırları... ve bir haftadır televizyonda Amerika'nın emriyle devletimize milletimize yapılan vahşi ve hain saldırıyı izlerken ağlıyorum. Evet, tıpkı sizler gibi göz yaşlarıma hakim olamadan izliyorum olanları.

Ancak kendimden öyle utanıyorum ki... Nedenine gelelim. 15 temmuz gecesine gidelim...

Sıcak bir temmuz akşamıydı. İzmirdeydim. Görülen en ufak olağanüstülük yoktu çevrede. Kadim bir dostumla uzun bir aranın ardından beyin fırtınası yapıyorduk sokakta dolaşırken. Birkaç kitabın kritiğini yapıyor, tarihsel ve sosyolojik olayların kendimizce analizini yapıyorduk.

Elimizdeki tüm tarihi kanıtlar ve bilgiler neticesinde Amerika'nın dünyayı kana bulayan vahşi bir devlet olduğu sonucuna vararak konuşmamızı sonlandırıp evlerimize dağıldık. Aşkam yemeğini yedikten sonra erken yatmak üzereydim.

Boğaz köprüsünün kapatıldığı haberi son dakika olarak geçilince bir süre izledim. Sanıyorum ki birçok kişi gibi "Teröristler köprü civarında bir saldırı yapacak herhalde ki böyle ciddi bir önlem alındı" diyerek bir süre izledim.

Ancak sonra işin rengi giderek değişmeye başladı. İlginçleşti. NTV'de haber izlerken gördüm ki başbakan bu olayın "Küçük bir grubun kalkışması" olarak nitelendiriyor ve en kısa sürede normale döneceğine dair sakin mesajlar veriyordu.

Olay ilginç bir şekilde devam ediyor, ben de tüm Türkiye gibi şaşkınlık ve şok içerisinde olanları izliyordum. Sonra TRT'de o şok edici bildiriyi duyunca elim ayağım buz kesti. O an "Amerikalılar" diyerek bu kirli işin  adını koydum.

Sonra medyadaki tüm bağlantılar "Bir grup askerin" sorun çıkardığını ancak olayın kontrol altında olduğunu söylüyordu. En sonunda Erdoğan tv'ye çıkıp yine çok sakin bir şekilde herkes sokaklara dediğinde ciddi bir şeyler olduğunu ancak o kadar büyütülecek bir şey olmadığını düşünmeye başladım.

Zira Erdoğan "Ben de meydana geliyorum" diyordu. Kısa süre sonra halkın havalimanının kontrolünü aldığını gösteren bir haber de yayınlandı. İnsanlar sokaklardaydı ancak medya sürekli "Olay kontrol altına alındı" diyerek sakin mesajlar veriyordu.

Gelelim neticeye... Sonuç olarak devlet liderlerinin soğukkanlı mesajları ve o gece sıcağı sıcağına yayınlanmayan vahşet görüntülerinin ardından bahsedildiği gibi olayın sadece "Küçük bir grubun basit bir kalkışması" olarak düşünüp yatağıma yattım uyudum.

Ve o gece uyuduğum için belki kendimi bir ömür hiç affedemeyeceğim. Olayın ne kadar büyük bir Amerikan operasyonu olduğunu o sabah bile idrak edememiştim dahası. Sadece meclisin bombalandığı haberi vardı ama medyanın bir kısmı ciddi bir şey olmadığını, basit bir kalkışma olduğunu söylüyor hatta bir kısmı ise bunun mizansen olduğunu söylüyordu.

Ve ben o derin gaflet uykusundayken meydanlara çıkanların hala darbe girişimine kalkışan küçük bir grubu protesto ettiğini sanıyordum. Ta ki olayın videoları yayınlanana dek.

O videoları izlediğim an elim ayağım boşaldı. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Koca adam bayağı bildiğin ağlıyordum. Evet... Meğersem o gece sokağa çıkanlar protestoya değil şehadete yürüyormuş. 

Meğer sokağa çıkanlar bu ülkeyi Amerikan devletine hizmet etmeye yemin etmişlerin postallarının altında ezilmekten kurtarmak için hayatları pahasına mücadele ediyorlarmış. Ve ben bu satırları yazarken hala utanıyorum ki; aslında ben o gece uyurken Allah Allah diyerek şehit olanların yüzü suyu hürmetine hala hayattaymışım.

İşte o gün anladım ki ben koca bir hiçim. Sonrasındaki günlerde meydanlara gittim ama o asıl gitmem gereken gün meydanda değildim. Olayın ciddiyetinin farkında değildim. Vatanımın düşman çizmeleri altında ezilmek üzere olduğunun farkında değildim. 

Dahası videoları izlediğimde gördüm ki o şehit olanların yüreklerinin ve imanlarının belki binde birine bile sahip değildim. Evet vatanımı çok seviyorum ama onlarla kendimi yanyana koyduğumda bir toz tanesinden çok daha değersizdim.

Onlar şehit oldular diye hala hayattaydım. Onların tank mermileriyle parçalanmış bedenlerini gördüğümde, F-16'larla yok edilen anlarını izlediğimde göz yaşlarımı tutamadım, tutamıyorum ve tutamayacağım da...

Şehitlik her kula nasip değilmiş. O cesaret her kula nasip değilmiş. O büyük iman da her kulda olmazmış.

Benim bugüne kadar vatanım için yaptığım tek şey görevimi en iyi şekilde yapmak ve sürekli ülkem için dua etmekti. Evet sonuç olarak dualarım kabul olmuştu belki ama oysa o gün meydanda olmam gerekiyordu ancak İzmir'de camdan dışarı bakıp, "Burası son derece sessiz, burada insanlar hala sokakta. Sanırım olay İstanbul ve Ankara'daki bir asayiş probleminden ibaret" deme gafletindeydim.

Sözün özü bugün topraklarımız Amerikan emrindeki hain ve müşriklerin çizmeleri altında ezilmediyse o gün ülkemizde varlığını sürdüren o şerefli, imanlı insanların sayesindedir. Yağmur gibi mermi yağdıran teröristlerin üzerine silahsız şekilde korkmadan giden insanların sayesindedir.

Hala şokunu üstümden atamadığım bedeni paramparça olmuş insanların üzerine Türk bayrağı örtüp dualarla bu kitapsızların üzerine yürüyen insanların sayesindedir. 

Özetle şunu söylemek istiyorum. Vatanımı seviyorum ama kendimden çok utanıyorum. Gafletimden, korkaklığımdan, sözde toplumu aydınlatmak için yıllarımı vermiş olmama rağmen o gece kendimi aydınlatamayışımdan utanıyorum.

Allah onların ruhlarını şad eylesin. Onlar gibi kahramanları ülkemizden eksik eylemesin. Bizlere de onların şanından şerefinden ve cesaretinden nasip eylesin.

 
Toplam blog
: 352
: 2915
Kayıt tarihi
: 05.06.10
 
 

Jack Amca, düşünsel dünyasındaki gelişmeleri dışa vurmak niyetiyle başladığı yazı yazma sevdasına..