Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ocak '07

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir alış veriş, bir fiş

Bir alış veriş, bir fiş
 

Sanıyorum vergi iadesi 80’li yıllarda hayatımıza girmişti. O dönemlerden en çok aklımda kalan Ayşegül ve Ali ATİK çiftinin oynadığı reklamlar; bir alış veriş, bir fiş … Gün oldu, devran döndü, vergi iadesi benim de hayatıma girdi, oturdu, hatta kâbusum oldu.

Çalışma hayatımın ilk yıllarında fişler her ay beyan edilirdi. O sıra çalıştığım yerde personel sayısı bir elin parmakları kadardı. Her ay zarf kontrolü sadece birkaç saat sürerdi.

Sonraları personel sayısı on kişinin ellerinin parmaklarından daha fazla olan bir iş yerine geçtim. Bu sefer kontrol sürem biraz daha uzadı. Ama yinede katlanılabilir düzeydeydi, çünkü iki kişiydik.

Bir süre sonra beyan dönemi ayda bir kereden yılda bir kereye değişti. Harcama grupları sınırlandı. Olay benim için işte burada kâbusa dönüştü. Kâbus beni bir tür canavara çevirdi. Ne canavarı cellat, hatta bir çeşit psikomanyak haline geldim. Her yıl ocak ayında, mesai arkadaşlarımın karşılaşmak istemediği, karşılaştığında gözlerini kaçırdığı, sevimli görünmeye çalıştığı, iyi geçinmek için elinden geleni yaptığı ama yine de yaranamadığı asabî bir tür yaratık etti beni.

Bizde personel sayısı yüzün üzerinde. Herkes en az beş zarf getirir. Bu da eder ben diyeyim beşyüz, siz deyin altıyüz zarf. İçlerinde kesinlikle yıldırma niyetiyle kıvrılmış, katlanmış, dikiş iplikleri ile sarılmış, devasa çengelli iğnelerle tutturulmuş bir kucak fiş. Fişlerde ne ararsanız var.

Arkadaşlar uyanık ya “bizim bilmem kim yazmış” veya “sen hiç yorma kendini ben fişleri iyice ayıkladım yazarken” ya da “fişim fazlaydı ben de fazlasını içine koydum” bu sonuncusunun manası, bak sana fiş lazımsa fazlasını al, beni de idare et. Yıllar beni kaçın kurası yaptı. İlle de bunların zarflarından çıkar olmadık şeyler.

Zarfları incelerken, iş arkadaşlarınızın ve ailelerinin yaşamları hakkında bir takım bilgilere de ulaşabilirsiniz. Ne yerler, ne içerler? Kim akşamları çekirdek yer, kahve içer? İftara misafir çağırırlar mı? Kıyafet, oyuncak alırlar mı? Doğum kontrol yöntemleri nedir? Yani şu işin milâdı ocak değil de mayıs, haziran falan olsa ne eğlenceli olurdu.

Bu dönemde her gün bir sürü soru cevaplarsınız. Mesela:

- Abla, biz eve halı döşettik, faturası geçer mi?

Ben de sorarım

- Halıyı yediniz mi,

- Yooo,

- Peki giyiyor musunuz,

- Yoooo,

- O zaman geçmez..

Arkadaş bunu bilmediğinden sormaz tabi, acaba vicdanı sızlar da “hadi yaz” der mi hesabındadır.

Bir de şunlar var:

- Yaaa ne saçma, ben parayı en çok temizlik malzemesine harcıyorum ama fişini kullanamıyorum (o kadar titizler yani)

- Tabi haklısın da biz burada kanun sorgulamıyoruz, uyguluyoruz.

Zaten beynim ambale, gözlerim şaşı olmuştur, bir de dilimde tüy kalmaz.

Şimdi yavaş yavaş zarflar toplanıyor, bende sinir katsayısı yükseliyorken biraz içimi dökeyim dedim. Sakın döktüm zannetmeyin, sadece birazcık kapağını araldım.

 
Toplam blog
: 14
: 942
Kayıt tarihi
: 28.10.06
 
 

Yıllardır hayatımı hesap, kitapla kazanırım. Kendimi bildim bileli ne bulursam okurum. En çok da ..