- Kategori
- Gündelik Yaşam
Bir annenin küçücük çocuğuydum...

Kaynak:tisk.org.tr
Çocuktuk diye başlar annem anlatmaya, herkes ağlıyordu… “Atatürk öldü!” diyorlardı gözyaşları içinde…
Anlatırken hala gözleri dolar…
Kim bilir anneannemin de eskilerden bir şeyler anlatırken dolardı gözleri ve işte tam da bu yüzden annem için Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yeri bir başkadır!
Tanıklık etmek ile ezberlemek arasındaki fark diyelim!..
Tanıklık ederken anlamak da diyelim, zira her tanık anlayamamış maalesef; her anne aynı duyarlılıkta anlatsaydı bugün “Atatürk’ü değil ama Humeyni’yi seviyorum” diyebilen bir zihniyetin olması mümkün değildi!
Her anne On Kasım’larda, Cumhuriyet Bayram’larında ya da On dokuz Mayıs’larda ellerinden tutarak çocuklarını götürseydi törenlere…
Gururla, şevkle, onurla göğsünü kabartarak izleseydi törenleri…
Annelerinin gözlerindeki ışığı görmek yeterdi çocuklar için, tek kelime edilmese dahi!...
******
O zamanlar her çocuk özene bezene giydirilip törene götürülüyor sanıyordum; öyle çok da tanıdık oluyordu ki etrafta, çocuk aklım ile başka türlüsünü istesem de düşünemezdim!
İçi titrerdi annemin, bunu çok iyi hatırlıyorum! Hayranlıkla izlerdim hem töreni, hem annemi…
Rastlaştığımız tanıdıkların da duruşlarında bir farklılık olurdu; On Kasım’sa eğer gözlerinde buğu, Yirmi Üç Nisan da ise ceylanlar gibi şendiler…
Cumhuriyet Bayramlarında her biri birer nefer gibi asil, başlar dik, omuzlar geri, göğüs ileri!...
******
Bizler Atatürk’ü böyle öğrendik, cumhuriyeti de…
Birer nefer olmayı annemizin gözlerinden, bundan dolayı tebrik edildiğimizi babamızın sözlerinden…
Ama en çok ne önemliydi, biliyor musunuz, aile içinde aynı demokrasinin, ilkelerin var oluşu!
******
Işık kadar parlak, güçlü, öngörülü Ata’m, ışıklar içinde kal…
Sunduğun ışık sönmeye yüz tutmuşsa, senin değil, bizim ayıbımızdır, inan!