- Kategori
- İş Yaşamı - Kariyer
Bir başka açıdan mobbing

insan duygusal bir varlıktır
Dünyada giderek önem kazanan ve kitaplara konu olmaya devam eden mobbing ülkemizde var mı?
Bu hususta hayır demeyi çok isterdim. Tüm insanlarla beraber bizde de bu konu bir yara olmasına rağmen henüz yeterince gün yüzüne çıkarılmış değil. Henüz tacize uğrayan birinin hak araması bile utanıp gizlemekle, meydan okuyup ifşa etmek arasında gidip gelmektedir. Anlamlı araştırmalar yapılarak tedbirler alınacağını, ümit ederek bu konunun diğer yönüne dikkatleri çekmek istiyorum.
Başlamadan önce mobbing’in tarifini yapıp, kısa anlamlarına ve uygulanma nedenlerine değinelim.
Mobbing nasıl tarif ediliyor: öncelikle “duygusal bir saldırı” olarak tanımlanmıştır. Önceleri çocuklar arasındaki zorbalık ilişkisi olarak ifade edilmiş ise de günümüzde tüm insanları içine alacak kadar genişlemiştir. Kısaca: psikolojik şiddet, baskı, taciz, rahatsız etme veya bunalım oluşturma anlamlarına gelmektedir. Beklenen sonuç kişinin yılması uzaklaşması, ortam dan ayrılması, tekrar aynı grup içine çıkamaz olmasıdır. İş hayatında, işi bırakıp ayrılması şeklinde sonuçlanması ümit edilir.
Mobbing, insanın saygısız ve yıkıcı davranışın hedefi olmasıdır. İş dünyasında ise işverenin ima, alay yoluyla kişilik onuruna ve toplum içindeki itibarına saldırı ve onu küçük düşürerek işten çıkarmaya zorlaması şeklinde görülmektedir. Bu saldırıda yaş, ırk, cinsiyet, dini inançlar ve ibadetler dahi taciz ve saldırıya uğrama nedeni olabilmektedir.
İnancının gereği olarak ibadet yapma ihtiyacı hisseden bir Müslüman genç, çalıştığı işyerinde öğlen namazını kılmak için nasıl kıvranıyor ama namazını eda edecek yer bulamıyor. Cuma ezanları okunuyor içi kıyılıyor ama camiye gidemiyor.
Bir düşünsenize, namazına düşkün bir anne baba yanında yetişmiş genç, amir ve patron zoruyla namazdan men ediliyor. Bir lavabo da abdest aldığı, bir tahta parçası veya kumaş üzerinde namaz kıldığı görülse ikaz ediliyor ve bu namazlıklar toplatılıyor. Bu inanca getirilen yasak, saygısızlık, vicdana ve inanca baskı en üst seviyede MOBBİNG değil midir. Bunu yapanların kimi inançlı bir Türk iş adamı olabileceği gibi, İslami değerlere sahip olmayan bir yabancı yatırımcı da olabilir. Müslüman olan bir yönetici ve genel müdür olabileceği gibi, inançsız bir yerli veya yabancı yönetici de olabilir.
Yanlış mı, evet.
Taciz gibi, kokteyle, yarışmaya, pikniklere, ödül törenlerine katılmasının yasaklanması gibi,
“Sizler bu merdiveni kullanmayın, ön bahçeye çıkmayın, bu salonda yemek yemeyin” baskısına uğrayan işyerindeki bir girip işçiler gibi.
Cuma ezanı okunurken yemek yiyen bir Müslüman genç, elinden kaşığını düşürecek derecede yine Cuma’yı kaçırdım dediğinde içindeki fırtınaları kim hissedebilir ki, yalnızca başka bir namaz kılan genç değil mi.
Bu yazıda kısaca anlatmak istediğim bu, genç yaşta yetim kalmış bir delikanlının annesinin kabrine haftada bir ugrayıp çiçek bırakması ve dertleşmesi yasaklanabilir mi? Manaya yönelik bu faaliyetler yasaklanabilir mi? Kimse inançlarının gereği olan ibadetleri yerine getirmekten men edilebilir mi?
Gerçek manada hayır. Ama hala ibadetlerin yasak olduğu yerli ve yabancı ortaklıklarla kurulmuş işyerleri ülkemizde ve dünyada mevcut. İnançlara saygı yüksek insani değerlerin gereğidir. Basit insan hakları ifadeleriyle anlatılamaz ve ölçülemez. İnanca saygı evrensel olmalı ve o zaman yüksek ahlaki değerden bahsedilmelidir. Öte yandan camiler veya kiliseler bombalayan insanlar “tek dişi kalmış canavar” tanımlamasına çok uymaktadırlar.
Muammer MURAT
İnsan Kaynakları Yönetim Danışmanı