- Kategori
- KOBİ
Bir başka işletmecilik: Kooperatifçilik
Çağımız sürekli bir değişim ve gelişim süreci içinde. Bir çelişkiler yumağı. 200 yıldır genel bir ekonomik büyüme yaşanıyor. Gelir dağılımı, hem ülkeler bazında, hem de kişiler ve faktörler bazında çok bozulmuş durumda. Ekonomik analizler ve kararlar, karlılık kavramı üzerine oturtulmuş. Ekonomi bilimi, neredeyse salt sermayeye gelir arayan bir bilim haline sokulmuş. Geleneksel kalkınma tipi ve hızı ekolojik dengeleri alt-üst etmiş, sorumsuzca yapılan üretim/tüketim ilişkilendirilmesi sonucunda dünyanın doğal yapısı bir uçuruma doğru sürükleniyor.
Dünyadaki her insan, işadamlarının tükettiği kadar tüketse 11, 4 dünyaya; bir ABD’li vatandaş kadar tüketse 6, 8 dünyaya ihtiyaç olduğu hesaplanmaktadır. Kalkınmanın realitesi salt ekonomik ölçütlere dayandırılmıştır. Bu geleneksel kalkınma yönteminin mutlaka gözden geçirilmesi gerekli. Doğal kaynakları dikkate alan sürdürülebilir bir kalkınma modeli geliştirilmelidir.
Kapitalist ticari organizasyonlar, yatırımlarını mali sermayenin karlılığı üzerine dayandırdığından ekonominin amacı değişmiştir. Yatırımlar, mutlaka doğayı koruyacak ve geliştirecek, yeni istihdam ve katma değerler yaratacak şekilde yönlendirilmelidir.
Bir buçuk yüzyıldan beri, kalkınmanın ve ekonomik organizasyonların yönetimini tasarımlayan bir başka işletmecilik biçimi vardır : Kooperatifler.
Kooperatifçilik, sermayenin araç olarak hizmet ettiği, fazlaların yatırılan sermayeye göre değil de insanların kooperatif organizasyonla yaptığı işlem oranına göre dağıtılan çağdaş bir işletme/ortaklık modelidir.
Kısaca; “yapabilmenin bir başka biçimidir kooperatifçilik”.
**
Ekonomi politikasının temel amacı, insanların yaşam kalitesini artırabilecek, toplumunun kalkınmasını ve gelişmesini sağlayabilecek çeşitli olanakları harekete geçirmektir. Bunun başlıca araçları : çalışabilecek insanları üretim sürecine sokabilecek istihdam politikası; ekonomide kullanılabilecek beşeri, doğal, sermaye kaynaklarını optimal biçimde kullanabilecek işletme modellerinin yaratılması (yapısal politikalar); çeşitli pazar ve mali politikalar , vb.. politikaları devreye sokabilmekle gerçekleşebilir.
Ekonomide görülen başlıca işletmecilik modelleri : özel işletmeler (kar amacına göre çalışan); gelirlerini yükseltme amacına yönelik geleneksel işletme tipleri (kooperatifler, bu tip işletmelerin pazar koşullarına uyarlanmasında rol alan kendine özgü işletme tipleridir) ve Kamu girişimleri.
Önemli olan bu girişimlerden birini savunma politikaları yerine, ülke ihtiyaçlarına yanıt verebilecek bir bileşimini ortaya koyabilecek ekonomi politikaları üretmek ve uygulamaktır.
Gelişmiş ülkelerin uygulamaları dikkatle incelendiğinde bu üç işletme tipinin uygun bir bileşimde ekonomide rol almalarını sağlama çabasının ağır bastığı görülür. O nedenle son onlu yıllarda gelişmiş ülkelerde görülen başlıca ekonomik modellemeler şu başlıklar altında sıralanabilir : geleneksel işletme / ekonomi modelleri; sosyal ekonomi modeli; dayanışma ekonomisi modeli.
Geleneksel modeller, genellikle özel işletme modelleridir. Bunlar kar amaçlı yatırımlar ararken istihdam yaratma, yeni katma değerler üretme ve çevre koruma konularında özen gösterecek şekilde yönlendirilmelidir.
Sosyal ekonomi modeli, daha çok kendi emeğini, kendi sermayesini kendi yöneticiliği altında çalıştıran, katıldıkları organizasyonlarla pazara giriş- çıkışları denetleme olanağı bulan işletme / ekonomi modelleridir. Sosyal ekonomi, bir kanadı ile ekonomiye, diğer kanadı ile toplumsallığa boyutlu bileşik bir kavramdır. Üç temel bileşene dayanır : gerçek bir ortak projeye dayalı kooperatifler; imece , özellikli yardımlaşma sandıkları ve mediko-sosyal faaliyetleri; ekonomik işlev üstlenen dernekler / vakıflar.
Dayanışma ekonomisi : Ekonomideki çoğulculuğun getirdiği bir gereklilik olarak, ortak bir proje çerçevesinde farklı gruptaki işletmelerin bir dayanışma sonucunda yeni ekonomik projeleri uygulamaya sokma şeklidir. Bu ekonomi biçiminin uygulamaya konulmasında rol oynayan en önemli aktörler, kalkınma ajanslarıdır. Türkiye’de kalkınma ajanslarının, sosyal ekonomi uygulamalarının yeterli olmadığından dolayı, batı ekonomilerinden erken aktarılmış bir kurum durumundadır. O nedenle, kalkınma ajansları için yaratılacak her türlü kaynak kullanımının ileride ekonomide önemli olumsuzluklar yaratabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Çünkü kalkınma ajansları aracılığı ile uygulamaya sokulacak projeleri toplumda sahiplenebilecek sosyal ekonomi sektörü yeterince yaratılamamış durumdadır.
**
“Bir kooperatif, mülkiyeti ortaklaşa olan ve yönetimi demokratik olarak gerçekleştirilen bir girişim aracılığı ile ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçları ve özlemleri tatmin etmek için gönüllü olarak bir araya gelmiş insanların özerk birliğidir” (ACI, 1995). Kooperatifçiliğin kendine özgü değerleri vardır: kurucularının esprisine bağlılık, eşitlik, dürüstlük, dayanışma, doğruluk, saydamlık, toplumsal sorumluluk, özgecilik, vb..
Kooperatifler, gelişmiş ekonomilerde dahi işgücünün beşte dördünden fazlasını istihdam eden geleneksel ekonomiyi organize ederler, ekonomiyi toplumun hizmetine sokarlar. Kooperatifler iki nedenden dolayı doğarlar ve gelişirler : 1. Tek başına yerine getirilemeyen ekonomik ihtiyaçları yanıtlamak ve üretim faaliyetlerini sürekli kılmak. 2. Büyük ticari güçlere karşı kendilerini savunmak.
Ayrıca bireylerin özerklik istemesi; ortak nitelikli grupların ortaya çıkması; özel girişim modelinin egemenliği; üreticiler arasındaki bağın farklılaşması gibi nedenler de kooperatifçiliği özendiren gizli güçlerdir.
Son yıllarda üreticilerin kooperatifçiliğe karşı ilgisinin azaldığı görüşleri yaygındır. Ancak bu insanların piyasa sistemi içinde kendi yerlerini yeterince sorgulayamamasından kaynaklanmaktadır. Çünkü kooperatifler salt kar arayan insanların, girişimlerin ortaklıkları değil, ellerindeki kaynaklara (emek dahil) gelir arayan insanların pazar araçlarıdır.
Bir üretici ile kooperatifi arasındaki en önemli bağ, üretici ile kooperatif arasında paylaşılan bir projedir. Kooperatifin uygulayacağı proje, ortaklarının ihtiyaçlarını yanıtlayan, onların kişisel veya ailevi projeleri ile bağlantılı olmalıdır.
Bir tarımsal pazarlama ve işleme kooperatifi, ortaklarının ürünlerini toplayan, işleyen ve pazarlayan bir proje ile ortakları ile bütünleşir. Ancak burada kooperatifin projesi bir işletme niteliğinde olduğu gibi ortaklarının bireysel işletmeleri de bağımsız, fakat birbirlerini pazar sürecinde tamamlayan işletmelerdir. Genellikle ortakların işletmeleri küçük, kooperatifin işletmesi de onları pazarla buluşturan orta/büyük boyutlu işletmelerdir.
Bir çiftçi, kısa ve orta/uzun dönemde beklentilerini dikkate alarak kooperatife katılır. Bir çiftçi kooperatife katılırken şu üç öğeyi dikkate alır : ürününü değerlendirmek; işletme yönetimini, mesleki faaliyetini ve yaşam kalitesini yükseltmek; kişisel ve mesleki projesini gerçekleştirmek.
Ortak çiftçi, “benim işletmem” kavramı ile “benim kooperatifim” kavramını “kooperatif yaşam” biçimine dönüştürebilmelidir. Çünkü kooperatif ortağına ; tamamlayıcılık; sinerji; karşılaştığı çapraşık durumlara yanıt; bir tarımsal ürün muhiti (sütçülük muhiti, zeytincilik muhiti, vb.. gibi); insanların formasyonu vb.. gibi çeşitli konularda yardım sağlar.
Türkiye’de tarım piyasaları yeterince kooperatiflerin denetimine geçememiştir. Bunun çok çeşitli nedenleri vardır. En önemli nedeni, Türk çiftçisi uzun bir süreç içinde kooperatif kurumlardan yaralanmasına karşılık üreticinin bilinci kooperatifçilik yönünde geliştirilmemiştir. Ayrıca Türk tarım / ekonomi politikası içinde kooperatif araçlardan yaralanma esprisi yeterince yer almamıştır. Ekonomide politika üretenler, ekonomide çoğulculuğun ve demokratikleşmenin en önemli öğesi olan kooperatifçiliğe yakın durmamışlardır. Oysa değişen dünya koşullarında sürdürülebilir kalkınma, geleneksel kalkınma modelinin başlıca seçeneği konumuna gelmektedir. Yine sürdürülebilir kalkınmanın da favori işletmecilik tipi de kooperatifler olarak pek çok saygın bilim adamlarınca adlandırılmaktadır.
Kısacası bir başka işletmeciliktir kooperatifçilik.
Prof. Dr. Ayhan ÇIKIN
Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi