Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mayıs '08

 
Kategori
Tarih
 

Bir Çanakkale hurafesi de Burdur Müftüsünden!

Bir Çanakkale hurafesi de Burdur Müftüsünden!
 

Burdur Müftüsü


Bizim millet, tarihte, İsa’dan önce 3 bin yıllarından başlayan inişli çıkışlı süreç içinde, erkenden geliştirdiği dili, yani Türkçe, dünya ticaret hacminin büyük bölümünü içeren ticaret yollarına hâkimiyeti, yani İpek Yolu vs. ve toplumsal gelişim aşaması gibi üç dinamik sayesinde imparatorluklar ve tarihe yön vermiş devletler inşa etmiş büyük ve müthiş bir millettir. Tarihinin hiçbir döneminde kölelik şemsiyesinin altına girmemiş, bunu ölümcül bir haysiyet ve şeref işi saymış, gerekirse kanını akıtmış, canının vermiştir. Tabii ki, tarihsel süreç böyle bir sabun üstünde kayar gibi dümdüz ilerlememiş, Türk’ün de düşkünlük zamanları olmuştur. Ancak tarihi inceleyenler bilirler ki, bizim milletin böyle zamanları, binlerce yıllık milli tarihin ilkel sınırsızlığı içinde parmakla bile gösterilemeyecek derece kısa olduğundan yok sayılır. İşte bu başarılı tarihsel sürecin harcı, bu makaleye konu olan hurafeler ve tüm dogmalar değil, Türk kahramanlığı, Türk yiğitliği, Türk cesareti, Türk fedakârlığı, Türk insanlığı ve insanseverliğidir.

Son zamanlarda “Kutlu doğum Haftası” diye bir etkinlik türü geliştirdiler. Dinsel faaliyetlerin tarihsel olarak her yıl 11 gün geriye gitmesi gerekirken nedense bu etkinlik örneği, 23 Nisan çevresinde sarıca arı gibi dolanıp durmaktadır. Buradan da anlaşılmaktadır ki, 23 Nisan Milli egemenlik Haftasına bir alternatif olarak topluma yerleştirilmek istenmektedir. Ve bu faaliyetleri AKP hükümeti desteklemektedir. Zira Müftülük işin içindendir. Etkinliklere Sayın Burdur Müftüsü de bizzat katılarak konuşmalar yapmaktadır. Bunun son örneği Yeşilova ilçesinde gerçekleştirilen programdır. Burada Sayın Müftü’nün yaptığı konuşma basına da intikal etmiş, haber hakkında kendisini arayan Antalya DHA Muhabirine, “böyle şeyler rutin şeylerdir kardeşim, üzerinde duracak ne var” şeklinde yanıtlamıştır.

Kutlu Doğum Haftası faaliyetleri son zamanlarda 23 Nisan Milli egemenlik Haftası’na alternatif olarak yoğunluğunu artırmış irtica girişimlerinden biridir. Bu vesileyle Çanakkale destanını ve kahramanlarını evliyalarla, sihir ve kerametlerle açıklayarak karartmaya çalışan akıma Burdur müftüsü de katılmıştır.

Bugünlerde Turgut Özakman’ın Çanakkale destanını anlatan o müthiş eserini, Diriliş’i okuyorum; gözlerimi kırpmadan, sabahlara kadar… Okumaya doyamıyorum, çoğu yeri döne döne okuyorum. Ve gerçekten de, o esatir kahramanlarına ayıp ediyorlar. Evlat sevgisi gibi, ana sevgisi gibi, yar sevgisi aziz bildikleri vatan sevgisi uğruna yaşamlarını feda etmiş o neslin ne evliyaya, ne sihire ne de keramete ihtiyacı var. Onların kendileri insana insanüstü varlık gibi gözüküyor, mistik kahramanlar gibi…

Sayın Müftümüze de öneririm Diriliş’i… En az Şu Çılgın Türkler kadar enfes, kendisine Türk’üm diyen ve Çanakkale destanını ciddi olarak öğrenmek isteyen herkesin okuması elzem bir eser…

Anlatıldığına göre, Burdur Yeşilova ilçesinde Belediye Düğün salonundaki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerine katılan Burdur Müftüsü Halil Arık, Çanakkale Savaşları’nda Hz. Muhammed’in Türk askerleriyle birlikte savaştığını söylemiş. Müftünün iddiasına göre, Peygamber savaşta askerlere görünmüş.

Müftü ciddi ciddi kendisini dinleyen kitleye şu hurafeyi anlatmış:

“1915’te kabrini ziyaret eden bir Hindistanlı hacı, Peygamber Efendimizi makamında göremiyor ve olayı yanındakilere anlatıyor. Hindistanlıya inanmayan bir görevli o gece rüyasında Peygamber Efendimizi görüyor. Hz. Muhammed rüyada, ‘Gördüğü doğrudur, ben kabrimde değildim. Ben Çanakkale’de var olma, yok olma savaşı veren, yedi düvele aslanlar gibi karşı koyan Türk evlatlarıma yardım ettim’ diyor.”

Hindistanlı hacı mezar ziyaretinde Peygamberin mezarda olmadığını nasıl anlamış acaba?

Mezarı mı açmış?

Öte yandan İslam’ın Peygamberi niçin sadece Çanakkale savaşlarında Türklere yardıma koşmuş?

Ondan önce, “Türk evlatları” 1683’ten sonraki yüzlerce yıl Haçlı saldırının karşısında tutunamamış, gerilemeye devam ederek Çanakkale’ye kadar gelmiş. O zamanlar niçin Türk askerinin yanına gidip de yardım etmemiş?

Trablusgarp’ta İtalyanlara karşı savaşan, Balkan savaşlarında yenilgiden yenilgiye uğrayan, Sarıkamış harekâtında Rus ordularından çok kara kışın soğuğuna kurban gitmiş “Türk evlatları”nın yanında niçin bulunmamış?

İşte bunları düşünmeden ortaya atılan, dinsel değerleri, açıklanılması olanaksız çıkmazlara sokan hurafeler değirmeni kurukafalara bu soruları soran yok! Biz soracaktık kendisine:

“Sayın Müftüm, böyle böyle diyorlar, dilin kemiği mi var; ne diyorsunuz?” diye!

Sekreterine telefonda konuşmak istemediğini, böyle meselelerin yüzyüze görüşülmesi gerektiğini söyletti.

Biz de kalkıp makamına gittik…

Ama heyhat!

Yerle yeksan olmuştu Sayın Müftümüz… Yardımcısıyla görüşmek istedim. Önce insani bir davranışla karşıladı beni. Konuyu anlayınca şeytan görmüşe döndü ve isteğimi reddetti. İlgilenmediğini belirterek kestirip attı.

Ne diyelim; canı sağolsun!

 
Toplam blog
: 510
: 505
Kayıt tarihi
: 04.04.08
 
 

"Cv" Dedikleri Özgeçmişim 1953 yılının karanlık günlerinde Haziran ayının 24. günü, ağaçların mey..