Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Eylül '12

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Bir çarşamba sohbeti; 26x09x12

Üç hafta sonra nihayet evimdeyim. Alçılarım çıktı, yaralarım iyileşti ve sadece tek problem davul gibi bir bacak ve ayak. Bir de daha tam olarak iyileşmeyen bir sağ el. Neyse ki ucuz atlatmışım ve ne yazık ki motorum da, hem de sağlam olarak, satışlar listesine konuyor. Çünkü söz verdim aileme artık motor yasak.

Her zamanki saatlerimde uyanmaya başladım. Eve gelince herşeyim tekrar kendi düzenime doğru değişti. Bu yüzden biz fizikte, ekonomide ve neredeyse her konuda dengeden bahsederiz. Denge, en kısa tanımıyla, arz ve talebin buluştuğu bir nokta olarak tanımlanır. Kararlı bir yapıdır ve kolay, kolay bozulmaz. Matematik açısından da bakarsak, denge noktasına aynı zamanda limit noktasıdır diyebiliriz hem arz fonksiyonu, hem de talep fonksiyonu açısından.

Birçok disiplini bilmek büyük bir şanstır. Bu sayede disiplinler arası geçiş sağlanır ki bu bilgiyi ve bilimi zenginleştirir. Benim İşletme Mühendisi olmamın temeli de burada yatar. Ben hem sosyal(insana yönelik), hem de teknik (makineye ve üretime yönelik) bir mühendisim. Ve kendimi de o yönde geliştirdim. Tabi siz bu blogta daha çok benim insana yönelik yanımı görüyorsunuz ki, eşyanın tabıatıyla ilgili bir durum bu.

Türkiye'nin günümüz sorunu ise basit bir şekilde dengesizlikle açıklanabilir. Ekonomi hariç her konuda şu an bir kaos yaşanıyor. Askeri bitirdiler ancak her yerde savaş var. Amerika ne arzularsa o oluyor ancak, Türkiye'nin çıkarları ile uyuşmuyor. Bkz. Suriye ve İran. 4x4x4= Tavşan'dan hiç kimse hoşnut değil ancak dünya uygulamarına bakıldığında dünyanın %25'i buna yakın bir sistem uyguluyor. 2. 4=imam hatipleşme harekatına dönüşüyor; İstanbul'daki İmam Hatip okul saysı=86. Seçmeli derslerde peygamberimizin hayatı anlatılmaya başlanacak; biz boşuna demedik Atatürk peygambervari bir insandır diye. Balyozu yiyen aileler şayet isterlerse, balyozu planlayan babalarını reddedebilirler; mahkeme çok sağlıklı kararlar verdi, biri de bu! Davaların görülüş şekline bakılırsa artık hiç kuşkum kalmadı Türkiye'de-hiç kimse için- adelet yok! Daha da kötüsü yerel seçime doğru gidiyoruz. Yeni anayasa çalışmaları sürüyor. Bir yandan da Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Kürtlerin özerklik savaşı büyüyor! Kısacası Türkiye için dengesizlik hat safhada!

Ben çocukluğumdan beri politikayı sever ve ilgilenirim. Beni yaşıtlarımdan ayıran en temel özelliğim de budur.

Yıllarca Türkiye'nin sorunları çözmek üzere planlar yaptım, kitaplar okudum, sistemler inceledim. Mesala Türkiye'nin avrupalaşma sürecinde benim de payım oldu; nitekim Türkiye öğrencilerinin çağrıldığı ilk Avrupa Haftasına (1993) -kongre ve seminerlerine- ülkemi ve okulumu(İTÜ) temsilen katıldım ve ayrıca İTÜ'de yurtdışı değişim eğitim programlarını düzenlenebilmesi için, bu haftayı düzenleyen Eindhoven Teknik Üniverisitisiyle görüşerek, Türkiye'ye döndüğümde İTÜ rektörlüğüne brifing verdim, dökümantsyon getirdim. Böylelikle İTÜ'de bir sonraki sene bu değişim programları başlatıldı. Kongre kapanırken ki 1500 kişiden bahsediyoruz, son sözü alan bendim ve dedim ki "Türkleri buraya çağırdınız için teşekkür ederiz ancak gerçekten niye çağrıldığımızı ben şahsen anlayamadım. Yedik, içtik, eğlendik, seminerlere katıldık fakat 8 gün boyunca Türkiye'nin T'si bile geçmedi. Daha da kötüsü fiziki açıdan Avrupa sayılan Trakya'ya bile haritanız da yer vermemişsiniz. Ama yine de konukseverliğiniz için çok teşekkür ederim". O buz gibi sessizlik bugün bile aklımda. Ayakta olan Mr. Philips bile en az 3-4 dakika konuşamadı. Neyse sonrasında kendine gelip katkılarım için teşekkür etti.

Hayat kocaman bir balon benim içine üflediğim. Burada zaman, zaman anılarımdan da bahsediyorum. İnanın bunlar önemli hikayeler. Benim üniversitedeki diğer bir lakabım da RADİK'tir; yani radikalin kısaltılması.

İnsan yaptıkça, ettikçe ve oldukça, hikayeleri, yani deneyimleri, çoğalarak artıyor. Ben çalışma hayatına başlayıncaya kadar bile o kadar yoğun bir şekilde aktif bir öğrencilik hayatı yaşadım ki - bu arada ben hep kendimi yetersiz bulmuşumdur- iş hayatına başlar başlamaz, kısa bir sürede birçok yöneticinin gözdesi oldum THY'da! Benim öğrenci arkadaşlara tavsiyem budur; lütfen hem derslerinize, hem de sosyal ve gerekirse idari aktivitelere katılın üniversitelerinizde, böylelikle hem gelişecek, hem de kendinize olan güveniniz gelecektir.

Benim özgüvenim, ailem dahil tanıdığım herkezi rahatsız eder. Ancak beni ben yapan temel yapıtaşı bu özgüvendir. Türkiye geleneklerine göre kişinin kendini anlatması sevilmez. Oysa Pazarlama anlayışının temelini oluşturur. Birgün Maysan Mando'nun genel müdürü Erdal bey beni yanına çağırdı. "Anıl bu ne güzel fotoğraf! Toplantıyı düzenleyen BMC'lilerin bile önüne geçip fotoğrafta en ön safta yer almışsın. Aferim sana! Muhteşem Maysan Mando reklamı yapmışsın!"

Benim ülkemde en büyük sorun herkesin her şeyi herkezden daha çok bilmesi zaten! Lütfen bilmediğimiz konuları bilmiyorum diyelim. Her konuda konuşmak zorunda da değiliz. Mesala kahvede kağıt oynarken ekonomiyi tartışmayalım, evde tembellik yapıp, çalışmayıp, geyik yapıp, okumayıp cahil kalıp, neden benim erkeklerle haklarım eşit değil demeyelim. Ya da okuyup da diplomalı çalışmayan eş olmayalım! Üretip katkıda bulunalım lütfen. Bir ev temizliğine giden kadın ayda 1.500-2.000 TL eve gelir getiriyor. Bu bence inanılmaz bir rakam!

Bu yazı tam absürd bir yazı oldu. Sürçü lisan ettiysem affola. Umarım beni mazur görürsünüz...

Görüşmek üzere,

Kavi'l

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..