Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Haziran '13

 
Kategori
Şiir
 

Bir çocuk kayboldu

Bir çocuk kayboldu
 

Bir çocuk kayboldu

Kalabalık gözler içinde kayboldu

Yalnızlığın ortasında kayboldu

Sevgiye yönelince

Bulamayınca

İnsanların şehrinde

Gökdelenlerin

Rezidansların içinde

Koskoca şehirde

Yalnızlığın içinde bir çocuk kayboldu

Gözleri gökyüzünde

Sevgi umutları hangi yıldızda saklı, arar gözleri

Soramadı, diller suskun

 İçinde geleni söyleyemedi

Söyleyemedi, esareti ağır oldu içinde ki sözlerin

Acımazıca saran düşlerinde yalnızlık

Ruhunu saran,  yalnızlığın demir parmaklıklarında yalnızlık

Ateş düştü canına

Bir gelip hasretim sorsan, diye haykıran gözleri

Acımasızlığın zindanında

Sarıyor ruhunu zindanın soğuk parmaklıkları

Acımızca sarıyor

Yalnızlığı yıldızları deliyor

Kınalı saçlarında dökülen rüyaları

Hücre, hücre ruhu zindanlarda

Kurak bir ilkbaharın, kuruyan yaprakları gibi kuruyan gözleri

Hülyalara dalmıştı,  kıvranan gözleri ile

Dumanlı sokaklarda aramıştı

Bulamamıştı

Uzun zaman sessiz kaldı, haykırdı

Duyan çıkmadı

Yalan vaatler, sözler

Bir avuç sevgi idi, istediği

Bulamadı

Bir çocuk, kayboldu

Yalnızlığın, ortasında kayboldu

Zincire bağlanmış, hülyaların mevsiminde

Yalın ayaklı

Bir çocuk, kayboldu

Geçmişin sancı dolu yolunda

Kırılmış hayalleri ile

Rüzgârda sallanan

Toprak, olamayan taşlarla betonlarla

Örülü şehirde

Paylaşmayı bilmeyen

Betonlarla sarılı

Çöl yorgunu şehirde

Geleceğin, şehrinde bir çocuk kayboldu

Hiç gören olmadı

Bilen olmadı

Susku orucu tutarak

Kaybolan

Saflığın, elbisesini şehirde bırakarak

İçindeki yaranın acısı ile

Hüsran mabedi, taş betonlara son defa hüzünle bakarak

Bir çocuk, kayboldu

Bir çocuk kayboldu, şehri sardı çığlık

Kapandı, yalnızlığın sonsuzluk kapısı

Gözlerde yaş

Rüsva, olan bedenler

Bir çocuk arıyordu, tüm şehir

Kayboluş ve mekânsızlığın

Uzaklığın ve yalnızlığın, hissi beton şehirler yıkıldı

Gömüldü, derin tünellere öfke ile

Yeniden, kerpiç evler yapıldı

Ağaçlar dikildi

Kerpiç evler nemli

Bir lokma aş için, insanlar ezilmedi

Sömüren, sömürgecilerde gömüldü

Dipsiz tünellere

Gömüldü, tüm teknoloji aletleri yalnızlık saçan

Koltuklar ranzalar, kanepeler yalnızlıkla yatılan

Yalnızlık, kokan atıldı

Serildi yere minderler

Döşendi hasırdan sevgi ile örülen, yastıklar duvarlara yan yana

Yere serildi, yünden döşekler yan yana

Sarılarak kucak kucağa yatıldı, kucak kucağa

Şehir bölündü, mahallelere

Mahalleler, cıvıl, cıvıl kuşlar kıskandı, katıldı şölene iç içe

Evlerde gaz lambası yanıyordu, sevgi tüten

Eski bir lambalı radyo

Arkası yarın dinlenen, pür neşe ile

Televizyonlar kırıldı, hınç ile küf yalnızlık saçan

Yerine, günlük hikâyelerin sohbetin aldığı sohbetler konuldu

Ocaklarda, tavalarda is sevgi kaplamış

Sofralarda fazladan, iki tabak konuldu

Biri misafir için, birisi komşusu için

Tüm, arabalar gömüldü,

Sömüren, benzin fiyatına inat, hınçla gömüldü

Paytonlar, ahenkli at sesleri ve zilleri ile

 Neşe saçan mahallelerde gezinen

 Artık gözlerde neşe

Bağırıyordu destancı amca

Zöhre ile tahirin aşkını alın, okuyun

Kalabalık mahallede, omuz omuza

Destancı amca sofrada, gönül sofrasında

Heybesine konulan çökelek, tereyağı

Aldı kazancını, sevgi ile ışıldayan gözlerde kalplerde

Anlatmaya başladı, Zöhre ile Tahirin aşkını

Dillendire dinlendire

Tıpkı arkası yarın gibi

Gözlerde, kalplerde yaş, akan sevinç içinde

Ağaçlar nemli sessizce ağlayan,

 İnsanlar gözleri nemli hissiyat ile akan gözlerdeki yaşlar, muştulu

Aranan çocuk bulundu, şölen ile muştu ile

Kalplerinde saklanan çocuk, bulundu şölen ile

 

MEHMET ALUÇ

Ankara-Sincan

 
Toplam blog
: 959
: 197
Kayıt tarihi
: 04.06.13
 
 

Ben Mehmet Aluç 1962 Malatya Doğumlu. Ortaokul mezunuyum. Çocukluğumda okuma hevesim Tarkan çizgi..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara