- Kategori
- Güncel
Bir Cumhuriyet kadını: Muazzez İlmiye Çığ 95 yaşında...

Muazze İlmiye Çığ'la 15 Eylül 2006'da Kuşadası'nda büstünün bulunduğu parkta birlikteyiz...
Çağdaş, aydınlık, üretken, güvenli, kararlı, atak bir Cumhuriyet kadını...
Milliyet Blog yazarlarından sevgili Ezgi Umut’un köşesinde okudum; dünyaca ünlü Sümerolog ve yazar Muazzez İlmiye Çığ’a bugün 95. Yaşına girmesi dolayısıyla kutlama yapıldığını. Türkiye Yazarlar Sendikası ve Troya Folklor Araştırmaları Derneği bir etkinlik düzenlemişler bu akşam İstanbul Beşiktaş’ta. Çağdaş, düşüncesi aydınlık ve yeniliğe açık, cumhuriyet değerlerine saygılı, yaşamını bilimle, kültürle varsıllaştıran, yurtsever bir bilim kadını için böyle değerbilirlik göstererek düzenlenen bu etkinliğe çok sevindim. Keşke İstanbul’da olabilseydim, bu anma akşamına ben de katılabilseydim diye geçirdim içimden.
Bu duyuru ve haber beni 2006 yılı Eylül ayında Kuşadası’nda üçüncüsü düzenlenen Edebiyat ve Sanat Günleri’ne götürdü. Bu etkinliğin onur konuklarından biri de sevgili Muazze İlmiye Çığ’dı. “Baş Örtme” konulu bir de konuşma yapmıştı. Konuşmasına şöyle başlamıştı Çığ: “Sumer tapınakları rahibeler genel kadın görevi yapıyorlardı. Bunlar tanrı namına seks yaptıklarından kutsal sayılmış ve diğer kadınlardan ayrılmaları için başları örtülmüştür.” Büyük ilgi gören, alkış alan, coşkuyla izlenen konuşmasını şu tümcelerle bitirmişti sevgili İlmiye Çığ: “Büyük kanlar dökülerek, olmazları olur yaparak bugüne getirdiğimiz Cumhuriyetimizin geleceğinin kadınlarımızın başını bohçalayan bir bez parçasına bağlanması, beni ve benim gibi düşünenleri son derece üzüyor.”
Muazzez İlmiye Çığ’la daha sonra TRT için bir de söyleşi yapmıştım. Hem de 22 ünlü kültür, sanat, bilim insanının büstlerinin yer aldığı ve kendisinin de büstünün bulunduğu parkta söyleşmiştik. O günlerde yazılarından, konuşmalarından ötürü gene gündemdeydi Çığ… İşin ilginç yanı yaptığım bu haberi yayınlamadı TRT yönetimi. Çünkü Türbanla ilgili açıklamalarından dolayı 301. maddeden yargılanıyordu Çığ. Suçu Vatandaşlık Tepkilerim adlı kitabında ‘Başörtüsünü Sümerler'de gençlere cinselliği öğreten rahibeler kullanırdı’ sözünü etmesiydi. Ondan dolayı yargıçların karşısına çıkıyordu. TRT yönetimi için bu ve benzeri haberler hep sakıncalı olmuş, yayına izin verilmemiştir. Ne ki o kendine güvenli, yaptıklarından, konuştuklarından, yazdıklarından gocunmayan, dirençli, onurlu duruşunu sergiliyordu. Yazılarını sakınmadan yazıyor, konuşmalarını çekinmeden yapıyor, sözünü ödün vermeden ediyordu.
Muazzez İlmiye Çığ adını Türkiye’de duymayan kalmamıştır sanırım.Kendisi kısaca şöyle anlatır özgeçmişini: “ 1914 Bursa doğumluyum. 1926 yılında Bursa Kız Muallim Mektebine girdim, 1931 yılında mezun oldum ve babamın da öğretmenlik yaptığı Eskişehir'de öğretmenliğe başladım. 1936 yılında Ankara’da Dil ve Tarih – Coğrafya Fakültesinin ilk ve tek kez olmak üzere öğretmenleri kabul etmesiyle buraya kaydımı yaptırdım. Üniversiteyi 1940 yılında bitirdim ve İstanbul Arkeoloji Müzesine tayin oldum. 33 yıl burada çalıştıktan sonra emekli oldum.”
Demek ki Birinci Dünya Savaşının başladığı 1914 yılında merhaba demiş dünyaya. Savaş bittiğinde 4 yaşında.Cumhuriyet kurulduğunda 9 yaşında. İlkokul sıralarında çağdaş yaşamı, Atatürk'ü, devrimleri öğrenmeye çalışıyor.İkinci Dünya Savaşının başladığı 1939'da 25 yaşında bir genç kız; sorumluluğunun bilincinde, ülkenin geleceğine harcını koymanın coşkusu içinde.
Geçtiğimiz günlerde iki aydınlık insan TEMA Vakfı Onursal Genel Başkanı Hayrettin Karaca’yla birlikte Aralık 2008’in son günlerinde televizyon ekranlarında görünce, nasıl duygulandım anlatamam. İki çılgın ihtiyar; ama ödün vermeyen, kararlı, güvenli, onurlu iki yurtsever insan yüreğimizin içine sokuluyorlardı sanki. Gazeteler de“Çılgın ihtiyarlar görev başında” başlığı altında ve renkli fotoğraflarla sayfalarına taşımışlardı haberi. Ele ele vermiş dirençli, kararlı iki insan Karaca ve Çığ, Ankara'daki kar yağışına ve soğuğa kafa tutarak, Meclis önünde uzun süre beklemişler, oturup eylemlerini sürdürmüşlerdi. Yanlarında getirdikleri 'Tarım alanları satılamaz', 'Şehit kanlarıyla sulanmış vatan toprağını satamazsınız', 'Çılgın ihtiyarlar' yazılı pankartlarla da ilgi odağı olmuşlardı.
Yurtsever olmak, insanlığa ve insanlara saygı duymak, vatanının toprağına sahip çıkmak, çağdaşlığı yaşamına taşımak, aydınlığı beyninde ve gözlerinde çoğaltmak sözle olmaz. Yaşamının sonuna dek, yaşlansa da, ihtiyarlık denen olguyu bedenine geçirse de insan, düşüncenin, bilimin, aydınlığın, sorumlu duruşun yanında olmalı. Bunun örneğini veren bilim, kültür, edebiyat, sanat insanlarımız elbette var. İşte bunlardan biri de 95 yaşında dimdik ayakta duran sevgili Muazzez İlmiye Çığ. Düşünüyor, yazıyor, konuşuyor, üretiyor. Onunla birlikteyken de öylesine aşklı, sevinçli, umutlu, devingen duruşunu yaşıyorsunuz.
İyi ki tanımışım Çığ’ı diyorum. İyi dinlemişim, alkışlamışım, coşkusunu paylaşmışım; iyi ki bir fotoğraf karesinde bir zaman kesitini paylaşmışım. Ona sağlıklı, esenlikli, işlevci zamanlar diliyorum. Siz çok yaşayın sevgili Muazzez İlmiye Çığ. İyi ki varsınız. Ülkemiz sizin gibi insanlarla daha onurlu, daha aydınlık, daha varsıl.