- Kategori
- Kitap
Arzu Karadağ "Kalbim Tut Beni" diyor
Arzu Karadağ, Milliyet Blog yazarlarının, okurlarının bildiği bir ad. Bundan kuşkum yok. Üç kitabının olduğunu biliyorum. Bunlardan ikisini “Kalbim Tut Beni” ve “Şehirlere Düştü Gökyüzüm” adlı şiir kitaplarını incelik gösterip göndermişti bana. İzmir’de açılan Şiir Kütüphanesi’yle ilgili Milliyet Blog’da yayımladığım yazıma da destek vermiş, iletişim kurmuş ve kitaplarını bu kütüphaneye göndermişti. Şiir Kütüphanesi’ne uğradıkça Karadağ’ın raflarda yer alan kitaplarına merhaba diyorum.
Kitabına da adını veren Kalbim Tut Beni şiirinde
Ölümün sırası yok / Rüyalar kara gelinlikli / Sabahların esrarı çok /Özlemek dağlara heybetli / Yolların sıyrıkları / Olukları deşiyor tenimi / Bir yaralıyım / Kendimden sana gelmişim / Kalbim tut beni
dese de Arzu Karadağ kapılarını umuda kapalı tutmuyor. Ayrılıklara, hüzünlere, acılara, sıkıntılara karşın. Çünkü Karadağ şairin kırılmaları, kırgınlıkları, küskünlükleri, karşıtlıkları, başkaldırılarıyla olduğu kadar umuduyla var olduğuna inanıyor. Arzu Karadağ da bu duyarlığı yansıtıyor dizelerinde. Aşk, özlem, ayrılık izleklerine sıklıkla rastlıyoruz; ama umudu da gözden çıkarmıyor Karadağ: “Umut hep var / İnancın tükendiği yerden başlar yolculuklar / Umut hep var” derken, beklentileri, istekleri, düşlerini umuduyla buluşturuyor.
Şair dizelerde kırılmalar oluşturmuyor. Şiirlerinde insancıl değerlere, toplumsal duyarlıklara da rastlıyoruz. İçinde oluşan acılar, kırılmalar, tepkiler de bu biçemde kendini duyumsatıyor.”Benim acım derin çocuk /Anlatsam / Ağlayışına denk düşer belki” (Belli, s.100) ya da ”Acının rengi yok çocuk /Acının rengi yok / Arama!” (s.88) dizelerinde bunu açığa vuruyor zaten.
Kitabın arka kapağına düşüncelerini yazan Burhan Gündoğan’ın şu saptamalarına katılmamak olanaksız: "Arzu Karadağ'ın şiirlerinde bugün bir tarafa bırakılmış neredeyse unutulmuş, bir halk şiiri tarzı, bir halk yakarış ağzı ve daha çok da söylence tarzını bulmak mümkün. Bununla birlikte günün şiir anlayışına da uzak değil. Arzu Karadağ, kendi sesini, kendi soluğunu, kendi iç kırılmalarını, kendi iç çıkışlarını şiirlerine emiştirebilmiş; yüreğindeki çıkışları tatlı, ince bir dille sunabilmiştir."
Ben bir şairin kendini durağanlıktan kurtarıp devingen bir yapı oluşturmasını, kendi sesini, kendi duruşunu, arayışını sürdürmesinden yanayım. Bireysel duygularını şiirleştirirken de, toplumsal duyarlıklarını yansıtırken de şiirin gerçek söyleminden kopmalalıdır. Özellikle dili iyi kullanmalı, kendi sesini bulmalıdır. Arzu Karadağ’ın 1979 yılında Tunceli'de doğduğunu, yüksek öğrenimini Bursa Uludağ Üniversitesi'nde yaptığını biliyoruz. Usça ve Dostça, Berfin Bahar, Karalama, İmgelem, Dersim, Işkın, Sanat ve hayat, Tay, Ankara Edebiyat, Düşünbil gibi yazın dergilerinde ürünlerini yayınlayan Karadağ, şiirini Munzur’un suyu gibi gürül gürül akıtmaya devam ediyor. Şehirlere Düştü Gökyüzüm’ de onun hayata dair seslenişlerini buluyoruz. Karadağ sorular, tutuklu gülüşler, sevdalı bakışlarla, insanca duyuşlarla bir anlatıcılık görevini üstleniyor: “Anlatıcısıyım / Kamber’in / Arzu’nun / Yasakların / Sözlerin / Anlatıcısı ömür denen illetin!” (S.107)
Arzu Karadağ’ın Bir Sevda (S.126) adını verdiği şiiri paylaşalım istiyorum:
Kimsesiz yalnızlıklar hep bana kaldı
Terkedilmiş mevsimler gibiyim
Göçeni olmayan
Düşeni olmayan
Kelebek ömürlü günleri
Gelincik çiçekli özlemler sarar
Kimsesiz yalnızlıklar bana kaldı
Bir sevda bulsam
Şairliği değil
Gençliğimi yakmadan
Mavi boncuklar takacağım
Uçurtma yapıp semalara salacağım
Özgür ve hür sevmek adına
Bir sevda bulsam
Gecelerimi değil
Gözlerimi yakmadan
Baharla süsleyeceğim ömrünü
Baharlarla
Arzu Karadağ’ın Kalbim Tut Beni kitabı Kora, Şehirlere düştü Gökyüzüm ise Fidenti Kitaplığı yayınları arasında çıkmış. Gelecek günlerde yeni şiirlerini yeni kitaplarda okuyacağız mutlaka Karadağ’ın sesinin rengiyle.