Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '14

 
Kategori
Blog
 

Bir Değerli Misafir Yazarımız Var: "İsa KÜÇÜK"

Bir Değerli Misafir Yazarımız  Var:  "İsa  KÜÇÜK"
 

Eski Bartın, şimdi Merkez Valisi İsa Küçük. (Misafir Yazarmız)



Edebiyatçı dostumuz, Bartın’ın eski, şimdiki Merkez Valisi İsa Küçük’ten, aşağıdaki yazıyı aldım. Sıkı bir “Milliyet Blog” okuyucusu olarak bilinen Sayın Küçük,  "ÖĞRETMEN DÜNYASI" isimli dergiye göndermek üzere aşağıdaki iki yazımı bana yollamış. Büyük bir kadirşinaslık yaparak izin istiyor dergide yayınlatmak için. Ne kadar  mütevazilik değil mi? 

Bu dergiyi sütunlarıma alacağımdan bahsetim.Ben de kendisinden izin istedim. Kolay kolay  vermedi. Sadece " Benden bahsetme" diyebildi. Ben de, bu "yazın" dünyasında temelsiz bina olur mu?" dedim. sesini çıkarmadı. Ki, Almanyadakiler dahil, Blog yazarları,  bizim sevgili dostumuzu, bloglardan tanırlar.

                                      YAZI, ÖĞRETMEN DÜNYASI'NIN BU SAYISINDA YAYINA ÇIKTI.

Blog okuyucularının da yakından tanıdığı Yazarımız Sayın Küçük’ün yazısını misafireten sütunlarıma alıyorum. Ve yazısı şöyle başlıyor ve devam ediyor:

Sayın CELLEK,
 
"Eski ayları kırpıp bir yıldız yapmaya çalıştım"; beğenir ve izin verirseniz dergiye göndermek isterim. Umarım yer kalmıştır. Yazınız aşağıdadır.
Çok selam ve sevgiler...
İsa Küçük
   
                             “ BU ŞEHİR, 60 YIL ÖNCE KAYBETTİĞİ ÇOCUĞUNU BULDU ”

“Bartın bi seda’du, onu seslendirenle bilü  
Bartın bi üryadu, onu görenle bilü  
Bartın bi hayattu, onu yaşayanla bilü  
Bartın bi mabettü, orda ibadet edilü!”
 
 

        Diye diye vardık Bartın’ın kapısına. Kocaman bir buyur edildik. Kendimizi de sahnede bulduk. “Bartın sevdamızı” anlattık. Bir kocaman alkışlar aldık, kocaman kocaman salonlardan. Ardından da plaketler, çiçekler, Bartın kokulu tel kırma işleri ziynetler.  

        Nerden başlasam, nasıl  anlatsam dolu dolu geçen Bartın günlerimi. Sadece bir telefonları yetti. Bartın Köksal Toptan Anadolu Lisesinin Edebiyat Günleri etkinliğinde bulunmam istendi. Köksal Toptan Lisesi ki, dillere destan bir okul.  Başarılarıyla, “Bakanlığın ödüllendirdiği etkinlikler” le tanınıyor.

        Okulun tarih öğretmeni Keramettin Çetin, 6 yıldan beri çeşitli etkinliklerle ve özellikle Edebiyat Günleri Etkinliği ve buna bağlı olarak Türkiye çapında okuluna kazandırdığı Bakanlık ödülleri ile tanınıyor. Bu etkinlik dolayısı ile yurdun çeşitli yörelerindeki sanatçılar ve yazarlar, her yıl burada toplanıyor. Öğrenciler gençler, kültür ve sanat meraklısı Bartınlılar, bir hafta boyunca şiire, sanata, felsefeye, okuma ve yazmaya doyuyorlar. Etkinliklerin düzenleyicisi ve yönetici Öğretmen Keramettin Çetin, daha ben gelmeden hakkımda, Milliyet Blog’dan bilgi toplamış, araştırıp bulduklarını ortaya koyunca, ayrıca gurur duydum.

        Halk Eğitim Salonunda düzenlenmiş olan ve takdim edildiğim toplantıda salonu dolduran yüzlerce öğrenciye hitap ederek “ Çocukluğunuzu iyi yaşayın, heder etmeyin” diyerek Bartın’daki kendi çocukluğumdan örnekler verdim.

        “Bartın” dedik, başka bir şey demedik. ” Erük hırsızlığını” tarif eyledik “güzel oluyoru” dedik. Çocukluğunuzu cebinizde taşıyın her gittiğiniz yere, dedik. N’apıyosuyuz, eyi misiyiz?” dedik. Çeşm-i bülbüllere Bakacak’tan selamlar sarkıttık. Sonra da, Liselilere, “iyi yaşanmış bir çocuklukla, dağlar kadar sorunları bir çırpıda aşarsınız” diye akıllar verdik. “Hayat takatukası arasında yazmak istedikleriniz ertelemeyin” dedik. Çok okuyun, silolarca ekmek yiyin ve de kalburun üzerinde kalın. Bu da çok okumaktan geçer” dedik.

        Bartın Ortaokulundaki müzik öğretmenimiz Fahriye hanımın, 60 sene önce bize öğrettiği “İnci Avcıları” parçasını Türkçe olarak piyano ile seslendirerek söyledim ayrıca. G. Bizet’in bu eserini, ilk defa hocamız Türkçeleştirmişti. Arkasından kendi yazdığım “Bartınlının Aşkı” şiirimi okudum, her sayfasında bol bol alkış aldım…

         Konuşmamın sonunda plaketimiz verilirken, Vali Küçük, sahneden, derin manalar taşıyan şu kelimelerle hitabetti ve çok çok alkışlandı “ Bu şehir, 60 yıl önce kaybettiği çocuğunu buldu…” Beni kastediyordu.  Büyük vefa örneği gösterdi ve unutamam.

        Bir Vali ki, “bizi” keşfediyor; çağırtıp, vazifeler veriyor. Baktı ki, Bartın’dan çok bahsediyor bu vatandaş. “Gelsin bakalım, bir de suyun başında anlatacaklarını, bizim için anlatsın” diyerek çağrılıyorum. Projenin yöneticisi öğretmen Keramettin Çetin, Köksal Toptan Anadolu Lisesinin tarih öğretmeni ve yıllardır edebiyat günlerini tertipleyen edebiyatçılarımızın yüz akı. İlinin valisi ile birlikte çalıştıkları yörenin insanına yararlı olmak için yollara düşmüş, ellerinden geleni arkaya koymuyorlar:

        “Demek ki dedik, bir edebiyat tutkunluğu, sanat aşkı, tarih bilinci asli vazife ile pek ala birlikte yürütülürmüş. Bunu öğrendik. Öyle ya!  “Bartın, Bartın diye diye, yaza yaza, bıkmadan, usanmadan biz Bartın sevdamızı kağıtlara dökerken, edebiyatçı, tarihçi, sanat düşkünü kadirbilir insanlar halkına bir şeyler vermek, hizmet ettiği ilin değerlerine değer katmak için Türkiye’yi arıyor, tarıyor, kim ne yapmış ve de yapıyor. Buluyor, çıkarıyorlar; “Hadi bakalım vazifelisin. Vazifeni yap. Bartın’lılara, Bartın'ı anlat bakalım” diye çağırıyorlar. Ne kadar güzel. Ne kadar ulvi hisler bunlar.

        Ertesi gün, Mahalli gazeteler sürmanşetten “ Muzaffer Cellek ile Bartın’a yolculuk” başlığı ile verdi bu olayın haberini. Devamla şöyle denildi “ Köksal Toptan Lisesi Edebiyat Günleri etkinliğine katılan Gazeteci Yazar Muzaffer Cellek, sergilediği söyleşide büyük ilgi gördü. İlk olarak kitabından dizelere yer veren Cellek, ardından Bartın’a ait şiirlerini okudu. Piyano ile, 65 sene önce Bartın Orta Okulunda öğrendiği şarkılarla salonu coşturan yazar, aynı anda salonda duygulu anlar yaşanmasına neden oldu. Sonra da, sevenlerine, kitaplarını imzalayarak verdi”

 
 
                                                        “BAHARAT TADINDA HAYAT”

         Şimdi anlatacağım öykü, bana “Edebiyat Günleri” nin bir armağanı: O’nu, kendi imza günümde tanımıştım.. Yanımda, öğretmeni Keramettin Çetin dostumuz vardı. Anlata anlata bitiremiyordu bu edebiyat çılgını öğrencisini.

         O, lise son sınıf öğrencisiydi tanıdığımda. Şimdi Üniversiteli... İsmi Senem Arıcı. Doğuştan bedensel engelli. 335 bin kişi içinden, 20 bininci gelmiş. Edebiyat Fakültesi öğrencisi. Bartın’ın Türkiye’de birinci geldiği 2012 yılındaki başarıda onun da katkısı ve emeği var.

        Bartın’daki imza günümde demişti ki hocası “Şimdi çağırayım, seve seve uçar gelir”. Hakikaten,  tez zamanda geldi ve kitabımı imzalayarak hediye ettimdi. O da bana, şunları yazmıştı  "Hayatı baharat dozunda” değil, gül kokuları ile sürsün diyerek, saygıma kaynaklık eden sevgimle” diye.

         Zaten kitabın adı da “Baharat Dozunda Hayat” dı. Bir “denemeler” kitabı. İçinde bir dörtlük şu:

         Küstünse bana / Başkası konuşmasın / Duyduğum son ses / Sana ait kalsın / Gülün olmazsam / Dikenin olayım / Verdiğim acıyla da olsa / Aklında kalayım.

        Edebiyatçı olmak istiyordu. “ Pek fazla arkadaşım yok. Hocalarımı arkadaş tuttum. Bunların Başında, Keramettin Hocam baştadır. En iyi arkadaşlarım kitaplar. Yaşıtlarımla arkadaşlık kuramıyorum. Okurken sabahlıyorum. Her gün de bir şeyler karalıyorum” diyor. Sesi  cıvıl cıvıl. Hayat dolu. İçten, saygılı.



        O’nu hocası Keramettin Bey’den dinleyelim: “O, ‘‘sınırları dahilinde sınırsız olmayı’’ bilen, özgün ve özgür bir ses…
        O, okumayı ve yazmayı yaşam biçimi ve sanatı haline getiren tutkulu yürek…

        O, ‘‘Hiçbir hayal kırıklığı, hayallerimin önüne geçemez’’ diyen, hayallerine sıkı sıkıya sarılan bir hayal direnişçisi…

        O,
Sümerli Ludingirra soyundan yazma tutkunu öğretmenine seslenirken:
        “Kenarındaydım uçurumun
         Ellerimi kaleminle tuttun’’

         Sözleriyle kitapların okyanusuna kaleminin ışığını düşüren özge bir insan…

       “ O, konuştuğunda sesi çavlanlardan dökülen…”


        Senem’i, öğretmeninden öğreniyoruz. Bir öğretmen, öğrencisini nasıl da tanırmış. Öğretmenin ferasetinden kaynaklanıyor tabi. Biz yalnızca kendi öğretmenlerimizi tanıyorduk, yıllar sonra öğrencilerini yakından tanıyan, onlara kol kanat olan öğretmenlerin de olduğunu gördüm, çok sevindim. “Edebiyat Günleri” ilk “meyvesini” verdi, öğretmenleri ne kadar övünse azdır.

        Kendi sesini arayan öğrencisine kol kanat olan öğretmenlere bin selam; iyi ki varsınız…
 
        Muzaffer Cellek
 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..