- Kategori
- Siyaset
Bir dolmuş şoförünün isyanı
Gece geç vakit Kadıköy’den Bostancı’ya gidiyorum. Boş bir dolmuşa bindim, ön koltuğa oturdum. Benden başka kimse yok. Radyoda bir tv kanalı yayın yapıyor. İklim Bayraktar’dan, Nedim Şener’den, Soner Yalçın’dan Kaşif Kozinoğlu’ndan söz ediyor. Kimsecikler yok. Şoförün canı sıkılmış, birden patladı.
“Herkes birbirini dinliyor ya… Bu ne biçim iştir ya… Senle ben konuşacağız. Tabi ki arada laflar geçecek. Sen milletin ağzına gem mi vuruyorsun ya… Köpek padişaha havlamış. Havlar havlar. Ne zaman ki insan bir eylem yapar o zaman yapış yakasına. Yok… Sen bir düzmece rapor yaz, ben de bunları içeri tıkam. Kim inanıyor bunlara ya… Sen en yakın arkadaşının yüzüne güldüğün insanların lafını başkalarına taşıyorsun. Bunların yaptığını çocuk yapmaz ya… Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var. Sen adamla yat, kalk, ye, iç sonra lafını götür başkasına taşı. Şantaj bu ya… Baykal kadını taciz etmiş. Gelmiş yetmiş yaşına. Zaten başı önceden derde girmiş. Nasıl böyle bir şey yapar ya… Kimi kandırıyorlar ya…
Ben de ‘çok haklısın… Maalesef öyle’ demekten başka bir şey yapamıyorum. İyi akşamlar deyip Caddebostan’da indim. Ne söylesek boş. Vural Savaş ‘yazmakla bir şeyler değiştirilemiyor, artık yazmayacağım’ demiş. Haklı mı acaba?
İleri demokrasi hayırlara vesile olsun.