Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Ekim '07

 
Kategori
Sinema
 

Bir filmin peşinden...

Bir filmin peşinden...
 

Bir filmin peşinden Toskana’ya…

Üç yıl önce izlemiştim “Under The Toscan Sun”ı… Frances Mayes’in aynı adı taşıyan otobiyografik romanından Audrey Wells tarafından senaryolaştırılmış bir “yeniden doğuş” hikayesi… Başrolde Diane Lane ve İtalya’nın muhteşem Toskana Bölgesi.

Amerikalı yazar Frances, kocasından boşanıp hayal kırıklıklarını unutmak üzere –en yakın arkadaşının zoruyla- İtalya’nın kalbine Toskana’ya seyahate çıkar.

Cortona’da gezi otobüsünün penceresinden gördüğü satılık levhası asılı eski bir evin (Villa Bramasole) büyüsüne kapılarak otobüsten iner. Ev yaşlı bir kadına aittir. Frances çekine çekine içeri girdiği sırada Amerikalı bir çift tarafından satın alınmak üzeredir. Yaşlı kadının kanı ısınmamıştır bu çifte. Evini satacağı insanı seçebilmek için bir işaret beklediğini emlakçıya inatla anlatmaya çalışırken evin içinden ürkerek dışarı uçan güvercin Frances’in başına pisler. Beklenen işaret budur işte! Yaşlı İtalyan romantik, aile yadigarı evini çok daha düşük bir fiyata Frances’a satıverir…

Frances evi neredeyse yeniden yaratır. Ellili yaşlarının sonuna gelmiş ama hayattan çalacakları hiç bitmeyecek film yıldızı komşusu Katherine onun esin kaynağı olur... Hayalperest, coşkulu, hayatla dalgasını geçen, dolu dolu yaşayan umarsız, renkli bir kadındır Katherine. (Lindsay Duncan güzelliği, ışığı ve oyunculuğuyla çok inandırıcı!)

Kocası tarafından yıllardır aldatılıyor olduğu gerçeği filmin başında verilen küçük bir ayrıntı gibi mazide kalıverir… Komşuları, yanına taşınan arkadaşı ve yeniden yazmaya başladığı kitabıyla hayatını sil baştan kurar. Hep bir ailesi olsun isterken… (Filmin sonunu da siz izleyin bari!)

Olağanüstü romantik, yaşam coşkusunu derinden hissettiren, insanın içini ümitle dolduran bir film. Üç kez izledim. O kadar çok etkilenmiştim ki bazı sahnelerde içimden yükselen çığlıkları engelleyemedim, muhteşem kurgulanmış ayrıntıları her izlediğimde burnumu çeke çeke ağladım.

“Yeni” benim için büyülü bir kavram… “Yeniden”, “yepyeni”nin vaad ettiklerinin peşinden gitmeyi, gidenleri o kadar iyi anlayabiliyorum ki!

Filmi son izlediğimde karar verdim Toskana’ya gitmeye. Üstelik Venedik inadıma (sevgilim olmadan asla gitmeme inadı !) teslim olmayacaktım bu sefer.

İki yıl sonra (Mart 2006) Roma uçağında Frances’i düşünerek içiyordum kırmızı şarabımı işte… İlk gece kalacağım yer dışında hiçbir program yapmamıştım. Bu yolculuk diğerlerine benzememeliydi. Sadece gitmeliydim. Yüreğimin götürdüğü yere, gücümün yettiğince!

Belki de Cortona’da Frances Mayes’e rastlardım… Bir Toskana vadisini tepeden seyrederken karşılaşırdım hayatımın sürpriziyle kimbilir?

Bir sonraki yazım Gezi bölümünde: Toscana’da ilk durağım Siena.

 
Toplam blog
: 7
: 5896
Kayıt tarihi
: 25.09.07
 
 

Tanıtım danışmanı. ..