Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Aralık '11

 
Kategori
Güncel
 

Bir furyadır gidiyor! Herkes özür diliyor! (I)

Bir furyadır gidiyor! Herkes özür diliyor! (I)
 

Hani gündemi uzaktan ya da geriden takip ettiğimi sanmayın sakın!

Günlerdir, düşünüyor ve de araştırıyor, bu meyanda da kafa yoruyorum!

Kimlerden, ne için özür dilemem gerekli?

Evet!

Özür dilemek bir erdemmiş!

Küresel ısınma neticesinde; meydana gelen olumsuz koşullardan, bilim ve teknolojinin vazgeçilemediği ve de hızla ilerlemesi sonucunda ki şu an bağlandığım internet, kullandığım bilgisayar, susmak bilmeyen andorid cep telefonu bana eşsiz bir takım imkânlar sağlamakla beraber; tabi kullanan ben ve herkes suçlu aynı oranda!!!

Atmosferdeki aşırı ısınma, son yüz yıl içerisinde 0,6 derece artış göstermiş durumda ve atmosfer hızla sera etkisi yaratacak sıcaklığa erişmekte. Bu ısınmanın kaçınılmaz gidişatı sonucunda; nüfusu geçen gün 7 milyara ulaşan Dünya üzerindeki; nehir yatak havzalarının değişeceği, Alp ve Himalaya dağlarındaki buzulların büyük bir miktarının eriyeceği, Kuzey Kutbunun büyük oranda kayıp vereceği ve de Antartika’nın tamamen yok olacağı ön görülmekte.

Limanlarda, biriken zehirli karbondioksit, okyanusların dibinde açılan petrol kuyularından sızan ve batan ya da karaya oturan gemilerden denizlere acımasızca akan petrolün çevreye, ekosisteme verdiği zarar kaçınılmaz bir gerçek.

Okyanuslarda yaşayan tüm bitki ve diğer canlılar büyük bir çevre felaketi ile karşı karşıya hatta nesillerinin tükenmesi tehdidi altında.

Petrolün yan ürünlerinden biri olan plastik ve plastikten üretilen bilumum malzemenin geri dönüşümünün olmadığı, tabiat varlıklarının binlerce yıl süresince yaşam alanlarını engellediği, parçalanamadığı ve canlılar tarafından sindirilemediği için de toprak ve denizleri kirletmeye devam ettiği bilimsel olarak kanıtlanmış durumda.

Penguenlerden, balıkçıllardan, karabataklardan, mercanlardan ve bilumum canlıdan özür dilememiz gerekmez mi?

Ben kendi adıma özür diliyorum.

Tabii ki özür dilemenin de yetmediğini biliyorum!

Ya! Siyanür gibi eko sisteme verdiği zararlar, saymakla bitmeyen kimyasalın yardımı ile işletilen altın, gümüş gibi maden ocakları ve taşan siyanür havuzlarından sulara ve ekili tarım alanlarına sızan zehirli atıkların insan sağlığını büyük bir risk altına soktuğu gerçeği! Bu gerçeği de göz ardı edemeyiz ve etmemeliyiz.

Ne yazık ki Dünya’daki su kaynakları hızla kirlenmekte ve tükenmekte!

Takriben 2070 yılı ve takip eden yıllarda, ekosistem yaşanacak alanlar açısından iyice fakirleşecek ve 3 milyar insan bu durumdan etkilenecek.

İnsanlık!!! ‘’Benden sonrası tufan’’ zihniyetini acilen terk etmek durumunda!

Gelelim çağın en büyük tehlikelerinden birine; GDO

Tarıma elverişli olmayan arazilerde, tarım yapılmasını kolaylaştırmak, rekolteyi aşırı derecede yükseltmek, tarım ilacı kullanmamak!

Ticari kaygıların insanlığı esir aldığı, daha fazla para kazanabilme hırsı ile yetiştirilen ürünlere kendi türü dışındaki canlılardan ki bu haşere, küf gibi zararlı ve de insan sağlığını tehdit eden organizmalardan gen aktarılarak, genleri değiştirilmiştir.

GDO lu ürünler ve bu ürünlerden elde edilen gıdalar ile bioçeşitlilik yok edilmekte olup, bu ürün ve gıdaları tüketen insan ve canlıların yaşamları, üremeleri ve nesiller tehdit altına sokulmuştur.

Bugün, üretilen ve tüketilen başta cola, asitli içecekler olmak üzere, çikolata, bisküvi, kek, şekerleme ve birçok tatlı türünde ve üründe glikoz yerine mısır şurubu kullanılmaktadır.

Meyvelerde doğal olarak karşılaştığımız ama zarar içermeyen ancak GDO’lu mısırlardan üretilen ve zararlı olduğu bilimsel olarak saptanmış bulunan früktoz gıda sektöründe yaygın bir şekilde kullanılmaktadır.

Früktoz, ucuza mal olması ve doyma hissi vermediği için de hızlı tüketimi teşvik etmesi nedeniyle Obozite ve uzun süreli tedavi gerektiren şeker, yüksek tansiyon ve kalp, damar hastalıklarının artmasına sebep olmaktadır.

Rant ekonomisine teslim olan insanlığın geldiği son noktadır!

Bu vehim durumdan dolayı da özür dilerim!

Dağlardan çağlayarak gelen, denizlere büyük bir şölen eşliğinde kavuşan, bin yıllardır akan, buz gibi doyumsuz güzellikteki şelaleleri, bin bir çeşit yemyeşil bitki örtüsünü bağrında barındıran vadileri, bol oksijen deposu havası ve içinde her türlü canlının yaşadığı, cennet köşesi: Altın aramak maksadıyla tüm eko sistemi alt üst edilen Kaz Dağlarına ne demeli?

Kaz dağlarından ve barındırdığı tüm canlılar ile yaşayan insanlardan özür dilememiz gerekmez mi?

Ben kendi adıma özür diliyorum!

Hani, Karadeniz’de İkizdere, Alakır ve Fırtına Deresi havzalarında kurulmaları planlanan HES’leri pes geçtim sanılmasın!

Su ekosisteminde; birçok olumsuzluğa yol açacağı bilimsel raporlarla açıklandığı halde! Bu bölgelerde, HES’lerin kurulmasına karşı çıkan ve siper olan çevre insanına biber gazı sıkılarak müdahalenin reva görülmesinden dolayı da özür dilemek gerekliliğini düşünmekteyim.

Sözün özü;

Dünya’dan, Yer kabuğundan, Atmosfer’den, tüm tabiat varlıkları ve eko sistemden ve de gelecek nesillerden, insan olarak verdiğimiz zarar ve tahribat nedeniyle ÖZÜR DİLİYORUM!

Bu arada unuttuğum ve vurgulamayı atladığım konular var ise ki mutlaka vardır. Bunun için de sizlerden özür dilerim.

Yazdıklarıma katkıda bulunmanız halinde de mutluluk duyacağımı bilmenizi isterim.

 

Sevgi ve saygılar sunarım.

 

 

Ayşen Arslangiray Kura

2.12.2011/İzmir

 

 

 

 
Toplam blog
: 533
: 1375
Kayıt tarihi
: 14.11.10
 
 

Aydoğdu; kızgın güneşinde Ağustos'un, sararmıştı altın sarısı başaklar. Kırlangıçların göç dansın..