Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '09

 
Kategori
Yurtiçi Tatil
 

Bir gezinin güncesi

Bir gezinin güncesi
 

Uçsuz bucaksız Tuz Gölü'nde biz...


İnsan kısım kısım, yer damar damar...

Çorak toprakların çatlamış, kurumuş, çorak yüzleri...

Filizlenmiş buğday başakları suyu içip, güneşi gördüğünde dirilir, ay çiçeği her daim güne döner yüzünü. Yağmur can suyudur kurumuş, çatlamış toprağa, hele birde güneşin ardından süzülüp ulaşırsa altına. Yağmur zamanını bekler dururlar yakan kavuran güneşin ardından... Güneş bir perde gibi serildiğinde üzerlerine, tek eksik kalmıştır artık... SU...

Yaşadığımız coğrafya ve kişinin fiziği, kimyası, genel dış görüntüsü, çevresine yansıttığı ışık, yaydığı enerji, gözlerindeki fer, yüzündeki ışıltı, tenindeki nem...

Hafta sonuyla birleşmiş birkaç günlük programsız ve kaçamak bir gezi şeklinde oluşuveren Ankara, Kapadokya, Konya seyahati sonrası izlenimlerim.

Yaşadığımız coprafyanın gerek bedensel, gerekse ruhsal olarak tipik özelliklerini taşıdığımızı bir kez daha gördüm, gözlemledim. Ağaçsız, yeşilsiz, kuru düz ovalar, çatlamış topraklar, kurumuş canlanamamış cansız bitkiler... Diğer yanda, solmuş, kavrulmuş, matlaşmış yüzlerin içinde fersiz bakan gözlerle, sıcak, candan Orta Anadolu insanı.

Zaman zaman sıkıldığım ve şikayette bulunduğum yaşadığım şehri özledim oralarda geçirdiğim birkaç gün içerisinde, yeşiliyle, havasıyla, suyuyla. Küçük ama sevimli bir şehirmiş meğer Bilecik. Her bölgenin, her yörenin her şehrin kendine göre bir özelliği ve güzelliği olduğu muhakkak.

Kapadokya karış karış, bence tekrar tekrar gezilip görmeye değer, yazılmıştan çok yazılmamışı, çözülenden çok çözülememişi, bilinenden çok bilinmeyeni olan bir gizem. Bence sadece Türkiye'nin değil belki de dünyanın sayılı güzellik ve zenginlikte kültür mirası. Her gördüğümde yeniden hayran olduğum bir yer. Yeraltı şehirleri, yer üstü kiliseleri, peri bacaları, üzüm bağları, şarap mahzenleri, kaya ve mağara otelleri... Tam anlamıyla gezmek için en az bir hafta gereken bir yer...

Git git bitmeyen ve saatlerce süren dümdüz, yeşilsiz yollardan sonra Nevşehir'den Konya'ya vardığımızda karşımıza çıkan şehir güzel Konya. Şehir olarak düzenli ve şık bir şehir görünümüne sahip. Konya Ovası Türkiye'nin bütün ihtiyacını karşılayacak nitelikte bir tahıl deposu. Kuraklık izin verdiği sürece göz alabildiğice, kilometrelerce uzanan ova üretime en yatkın şekilde. Orta Anadolu'nun ve Türkiye'nin en geniş alanına sahip bir ile yakışır şekilde bulmadığım şehirlerarası yollar.

Uzun ve sıcak yolların ardında karşımıza çıkan güzellik Tuz Gölü. Hem görsel olarak hem de işlevsel olarak dünyada sayılı göllerden. Akıl almaz Tuz Gölü. Üzerinde gezip dolanıp hayranlıkla baktığımız gölden esen tuzlu rüzgar, aracımıza bindiğimizde hepimizin dudaklarının kenarına ve dolayısıyla tenine işlemiş olarak bizimle bir süre yolculuk etti. Günlerce o dümdüz alanda, güneşin kavuran sıcağı altında yaşamak durumunda olan o yöre sakininin elbette bir Karadenizli gibi hareketli, bir Ege'li gibi diri olması beklenemez. Soluduğu hava sıcak ve kurak, teni kavruk, tuzun ve sıcağın etkisiyle. Bizler orada kaldığımız bir saat içerisinde ve daha sonraki saatlerde, kuru ve sıcak esen rüzgar sayesinde tenimize işlemiş olan tuzu ve kuruluğu hissettik, orada yaşamanın daha farklı bir yakan kavuran sıcağını oradaki insanların yüzlerinde gördüm.

Her köşesi ayrı güzel ülkemin.

İnsan kısım kısım, yer damar damar...

Nuray ÖRS
 
Toplam blog
: 153
: 1584
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

Yaşamayı seven, yaşamı dürüst ve içten yaşayan, evi, eşi ve iki yavrusunun annesi... ..