Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ağustos '08

 
Kategori
Öykü
 

Bir günah, bir yalan, bir pişmanlık

Bir günah, bir yalan, bir pişmanlık
 

beynim zonkluyor...


Masasındaki küçük aynasından yüzüne bakarken kendinden tiksiniyordu. Bu günah ona ağır gelmişti. Nedenini bile anlayamadan sonunun buralara varacağını bile bilmeden bir yalan söylemiş ve suçu günahı olmayan birinin suçlu gözükmesine neden olmuştu. Vicdan azabı kalbinden pompalanan kanla birlikte vücudunun her yerine dağılmaktaydı. Dağıldıkça sanki şeytanın tüm bedenini benliğini ele geçirdiğini hissediyordu.

Düşünmeden duramıyor ne yapsa sırtındaki yükün üstesinden gelemiyordu. Ellerine baktığında çok kirlendiğini farketti. Bol bol sabun alıp köpürte köpürte yıkadı. O sırada aynada yüzüne çarptı gözü. Yüzü de kir pas içindeydi. Şaşırdı. Yüzünü yıkamaya koyuldu. Bileklerine, kollarına, bacaklarına baktığında farketti ki her yeri kirliydi. Hemen üstündekileri atarak duşa girdi. Köpükler içindeydi; çıkmasından korktuğu bu kirleri temizlemesi şarttı. Saatlerce banyoda kaldı. Kirleriyle boğuştu durdu.

Masasındaki küçük aynasına tekrar baktı. Yüzü, elleri, bedeni artık temiz görünüyordu. Biraz ferahladı. Bir yalanın buralara gelebileceğini hiç düşünmemişti. Yine vicdan denizinin derinlerine dalmıştı. Yayından fırlatılan ok, ağızdan çıkan laf gibi geri dönüşü olmuyordu bazı şeylerin. Pişmanlık kanını güzelce kavururken, cehennem bu olmalı diye düşündü. Gözlerinden yaşlar akıyor, akan yaşlar hızlıca yanaklarından süzülüyordu. Gözü bir an aynasındaki yüzüne takıldı. Yine heryeri kir pas içindeydi. Neden kurtulamıyordu bu pisliklerden? Neden? Odasında bir ileri bir geri yürümeye başladı. Ellerine kollarına bacaklarına bakıyor, her geçen saniye vücudundaki kirlerin daha da arttığını gördükçe dehşete düşüyordu. Bir yalan masum bir insanı kirletmiş, bir günaha dönüşmüştü. Günahının acısı pişmanlığıyla birleşip kanına yerleşmişti. Damarları yanıyor, içi acıyor; içi acıdıkça teni daha da kirleniyordu. Odasında deli gibi dolanmaktan vazgeçti. Banyoya gitti. Küveti doldurdu. Bu kirlerinden tamamen kurtulması gerekiyordu. Ilık köpüklü suyun içine bıraktı bedenini. Pişmanlık, acı, yalan, günah, iftira, şeytan...Beyninden geçen kelimelerdi. Ve en önemlisi arınmaktı onun için. Tertemiz olabilmek. Gözlerinden akan kalbinin tertemiz yaşlarıyla birlikte kendini bırakıverdi suyun derinliklerine, nefesi kesilene kadar orda kaldı. Bir iki minik çırpınış gibiydi suyun üstündeki baloncuklar. Sonunda akciğeri de pes etti savaşmayı bıraktı. Artık tertemizdi...

 
Toplam blog
: 14
: 412
Kayıt tarihi
: 12.08.08
 
 

İstanbul'da yaşayan, finans sektöründe çalışan, bol kitap okuyan, müzik dinleyen, arada yazılar yazm..