- Kategori
- Blog yazarları tartışıyor!
BİR HABİS RUH
Ülkemiz, coğrafi durumuyla ilgili sürekli olarak dört bir yanında düşmanla mücadele ederken, zaman zaman da içimizdeki düşmanları göz ardı edebiliyor. Bu yazımda, sizlere, yaklaşık on beş yıl kadar önce çoğumuzun gün be gün izlediği bir savaştan söz etmek istiyorum. Avrupa’nın ortasında yaşanan bir katliam ve sonrasında yüz, yüz on bin Müslümanın öldürülmesi ve bir soykırım.
O günleri hatırlamak bile istemeyiz bir çoğumuz. Savaşın bitiminde yaşananlar tüyler ürpertici ve insanın aklının yetmeyeceği insanlık suçları. Savaş bittiğinde ölenler ölmüş, kalanlar için daha ağır bir yaşam başlamış. Kayıplar, yerini yurdunu kaybedenler. Yaklaşık iki milyon civarında insan yerini yurdunu değiştirmek zorunda kalmış. Her birinin hayatı ayrı bir dram, burada, rakam vermek, yazmak kolay belki. Yaşananları bilmek bile istemiyoruz hâlâ. Ancak, bunları unutmamalıyız. Çünkü, biz ne zaman unutursak, bunların tekrarını yaşayabileceğimizi bilmeli ve asla unutturmamalıyız, özellikle çocuklarımıza.
Bosna’da artık sorun yok gibi görünüyor. Hatta ülkemizden geziler bile düzenleniyor. Şimdi neden bu savaşı hatırlatıyorum. Eskilerin bir deyimi var “su uyur düşman uyumaz” bir an bile gaflete kapılmadan, yapılan her hareketi gözlemlemeliyiz.
Savaşta en çok kadın ve çocuklar öldürüldü, kadın ve çocuklara tecavüz edildi, Sırp askerlerinden hamile kaldılar. Srebenitsa’da Hollanda Nato Gücü askerleri, o malum katliamı yapmadan önce “Bu bir Sırp bayramıdır. Türklerden öcümüzü alıyoruz” dediler ve onlara güvenerek silahlarını bırakan sekiz bin dört yüz yetmiş iki Müslüman Bosnalıyı katlettiler, bunların yüzde doksanı kadın ve çocuklardan oluşuyordu.
Evet, “su uyur düşman uyumaz” üç yıl kadar önce bir televizyon kanalında, spor programında konuşan Rasim Ozan Kütahyalı denen şahıs, Bosna savaşında, o tecavüz kamplarında dünyanın en faşist milleti olan Sırp askerlerinin Boşnak kadınlarına tecavüz ederken, kadınları aşağılayan ve sadece kendi aralarında bilinen bir küfrü, televizyon programında pervasızca, herkesin önünde sıradan bir şeyden bahseder gibi, sarf etmiş ve o gün o tecavüzleri yaparak, bir soykırıma imza atmış, insanlık suçu işlemiş, faşist Sırplarla aynı suçu işlemiştir.
O günlerde ayaklanan Boşnaklar, televizyon kanalını basmış, çıkan olaylar ve kamuoyu tepkisiyle Kütahyalı suçlu bulunmuş, üç yıl kadar ortalıktan kaybolmuştur. Son günlerde yeniden, üstelik aynı kanala çıkarak, televizyonlarda görünmeye başlamış olan Kütahyalı’ya tepkiler devam etmektedir.
Bosna Hersek dernek başkanı Erdoğan Erden; bu işin peşini bırakmayacaklarını, Türk halkının bunu basit bir küfür, bir fantezi ile söylenmiş bir söz olarak algılamamasını, Kütahyalı’nın bu sözü bilinçli olarak ve Türk halkının gözünün içine bakarak, insanların aklıyla alay ederek sarf ettiğini açıklamıştır. Ayrıca söylenen bu sözün, sadece Türk halkının değil, Bosna Sancak’ta bile halkın bilmediğini, ancak gizli istihbaratla bilinebilecek ve birilerinin servis edilmesiyle, kasıtlı olarak söylediğini ifade etmiştir.
Şimdi bu insanlık suçunu işlemiş, hele ki kadınlara, Türk, Boşnak ve Müslüman kadınına yaptığı, bilinçli hakaretleriyle üstelik suçu sabit olmuş birine karşı, televizyon kanalları hangi düşünceyle yeniden kapılarını açıyor? Merak ediyorum. Bu adam ne yapmaya çalışıyor? Bu kanallar neden geri alıyor onu?
Eğer, o insanlık suçu işlemediyse, neden ceza aldı? Yok eğer işlediyse, nasıl olur da halkın karşısına yeniden çıkabilir?